MEHMET CEYLAN

Tarih: 02.08.2025 08:35

TÜRKİYE’DE NELER OLURYOR, NEREYE GİDİYOR (1)

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye siyaseti, 2020'li yıllara girerken çok katmanlı bir yapıya büründü. 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinde bambaşka sonuçlar bekleniyordu. Türk siyasetinde yeni operasyonlarla yeni yüzler ve güçler oluşturması kaçınılmaz olduğu düşünülen bir seçim safhasına girildi.

Şaşırtıcı olan şu ki, 2023 seçimleri öncesi yoğun bir çalışma içine giren partiler, iki güçlü ittifak ve beş ayrı grup olarak seçimlere girdi.

Seçimler öncesi anketlerde %40'ın üstünde görülen, seçilme ihtimali yüksek üç isim öne çıkıyordu. Ancak, hak etmesine rağmen anketlerde %20'nin altında yer alan ve seçilme imkanı düşük görünen Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayı oldu. Anketlerde %40'ın üstünde görülen Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş aday olsaydı şimdi başka şeyler konuşuluyor olacaktı.

Eğer Altılı Masa olarak bilinen Millet İttifakı, parlamento seçimlerine CHP ve İYİ Parti'nin yanı sıra, DP artı merkez sağa hitap edecek DEVA, GP, SP gibi partileri ve Altılı Masa dışından ikna edilen diğer partilerle üç ayrı listeyle katmış olsaydı, cumhurbaşkanlığı seçimleri kaybedilmiş olsa bile, sayısal olarak daha güçlü bir parlamento üye sayısına sahip olurdu.

2023 Seçimlerinde Cumhur İttifakı kadrosunu genişleterek güçlü bir şekilde seçime girerken, Millet İttifakı ise bunun tam aksine kendi gücünü sınırladı. Seçilebilirlik öngörüsü doğrultusunda, güçlü bir aday yerine en zayıf halka cumhurbaşkanı adayı gösterildi. Altılı Masa ayrı listelerle girmek yerine beş parti CHP listelerinden seçime girdi. Beş parti birleşmesine rağmen CHP'nin oyları artmadı; yine her zaman aldığı %25'lik oyu aldı. Millet İttifakı üç liste halinde girmiş olsaydı, elde edilen üye sayısının %40 oranında artması muhtemeldi. Çünkü merkez sağ seçmeni bir çıkış yolu aradı ama bulamadı. Merkez sağın bir gerçeği var: Ne yaparsanız yapın, genel seçimlerde CHP'ye oy vermez.

2023 seçimlerinde dengelerin değişmesi gerekirken, yapılan yanlış planlama bu değişimi sağlamadı.

Daha önceki yazılarımızda, 2000'lerde bir "proje" olarak ortaya çıkan Recep Tayyip Erdoğan gibi, 2020'lerde de Ekrem İmamoğlu'nun benzer bir sürecin parçası olduğunu ifade etmiştik. 1950 sonrası her on yılda bir engellenen, her yirmi yılda bir sistemi değişen Türk siyasetinde, 2020'li yıllarda da benzer bir "projenin" hayata geçeceği düşünülüyordu.

Kendi doğal mecrasında ilerlemeyen Türk siyaseti, bu seçimlerde de bazı güçlerin etkisinde kaldığını gösterdi.

Geçmiş yıllarda "BOP Eş başkanıyım" diyen Recep Tayyip Erdoğan'a BOP projesinin devamı için ihtiyaç duyuluyordu. Seçimlerde karşısına seçilme ihtimali yüksek güçlü bir aday çıkarılmadı.

Bu durum, şu mesajı veriyordu: BOP projesinin devam etmesi için yeni bir yüz yerine, algıyı iyi yönetebilen, ikna kabiliyeti güçlü ve uzun bir dönemin tecrübeli ismi Recep Tayyip Erdoğan görevde kalmalıydı.

Son zamanlarda yaşanan olaylar, bu tezimizi ve iddiamızı doğrular nitelikte. 2020'li yılların projesi olarak gelen Ekrem İmamoğlu, daha sonraki dönemlere saklandı ve muhtemelen önümüzdeki seçimlerde de aday gösterilmeyecek. Sürecin sağlıklı yürümesi için muhtemelen 2028 beklenmeden erken seçimlere gidilecek ve Recep Tayyip Erdoğan süreci tamamlayacak.

Sürecin tamamlanması, Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli'nin birlikte yürümesiyle mümkün olacak.

Bu karmaşık süreçlerin altında yatan derin nedenleri ve olası sonuçlarını, ilerleyen yazılarımızda daha detaylı incelemeye devam edeceğiz.

Gelecek Yazımız “Terörsüz Türkiye” açılımı devlet politikası mı?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —