“Terörsüz Türkiye” denildi, PKK'nın kendisini feshettiği söylendi ancak fesih metninde devlet yok sayıldı. Silahları bıraktığı ve yaktığı söylendi ancak bir asker edasıyla, sanki bir devlet ordusuymuş gibi fotoğraf verdi. Devlet teröristle pazarlık yapmıyor denildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan şehit ve gazi ailelerine gönderdiği mektupta hiçbir türlü pazarlık olmadığını ifade etti.
“Terörsüz Türkiye” projesinin siyasi değil, devlet politikası olduğu söylendi. Ancak diğer partiler yok sayılarak, bu projenin Cumhur İttifakı (AK Parti – MHP – DEM Parti) tarafından yürütüldüğü söylendi. Buna karşın DEM Parti, “Sadece çözüm sürecinin içindeyiz, biz ittifakta yokuz” açıklamasını yaptı.
Tüm bu süreç devam ederken, olup biteni kimse anlamadı. Kimseye net bir açıklama yapılmadığı için, neyin ne olduğu konusunda herkes belirsizlik yaşadı. Gündem İBB ve belediye operasyonlarıyla meşgul edildi, böylece tartışmaların önü tıkandı.
Bir gün geldi, meclisteki tüm partilerin katılımıyla bir komisyon kurulacağı söylendi; adına da "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" dendi. Komisyona, milletin hoşuna gidecek, gönüllere hitap eden bir isim verildi.
Komisyonun ilk toplantısında TBMM Başkanı ve Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş konuşmasında, "Bu çatının altında yürütülen her çalışma halkın gözü önünde ve millet iradesinin güvencesiyle ilerleyecektir. Bu yüzden komisyonun işleyiş prensiplerini ilk günden itibaren açık bir şekilde ifade etmek zorundayız. İlk unsur şeffaflıktır. Bir diğer ilkemiz açıklık olmalıdır. Üçüncü temel ilkemiz ise çoğulculuk olmalıdır." demişti.
Komisyonun kanun veya yasa yapmayacağı, ortak kanaatleri konuşacağı ve ortak akılla tavsiyelerde bulunacağı söylenmişti. Ancak daha 2. ve 3. toplantıları gizli yapıldı. Hatta 10 yıl gizli kalmak şartıyla gizli bir oturum gerçekleştirildi.
Devlet politikası olduğu söylendi, komisyonun nitelikli çoğunlukla karar vereceği belirtildi ancak 51 üyeli komisyonun zaten bu sürecin sıkı savunucusu olan partiler 29 üyesi ile çoğunlukta.
Görüldüğü üzere, komisyon ne şeffaf ne de çoğulcu.
KOMİSYON, DEVLET POLİTİKASININ ESERİ Mİ?
“Terörsüz Türkiye” projesi için "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" adıyla bir komisyon kuruldu. Komisyonun adı ve görüntüsü çok güzel olsa da, bu komisyon gerçekten faydalı olacak mı? Komisyon devlet politikasının eseri mi? Böyle bir komisyonun en başından beri var olması gerekmez miydi? Sadece meclis içindeki partilerden oluşması ve eşit temsil imkanı sunmaması, komisyonun niteliğini düşürmüyor mu? Bu problemin çözümü bir devlet politikası olmalıdır. Ancak bir devlet politikası olabilmesi için bu komisyonun sadece meclis içi partilerden değil, tüm toplumsal katmanların katılımıyla oluşması gerekmez miydi?
Bu soruları daha genişletmek mümkün. "Terörsüz Türkiye" projesinin gerçekte ne olduğunun, "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu"nun ülkeye ne gibi faydalar sağlayacağının ve şu an uygulanmak istenen politikanın bir devlet politikası olup olmadığının sorgulanması gerekir.
“TERÖRSÜZ TÜRKİYE” PROJESİ BİR TAŞLA İKİ KUŞ PROJESİ MİDİR?
Elbette terör ile kimse yaşamak istemez. Terörsüz bir Türkiye’ye kimse itiraz etmez. Fakat bu süreç, öyle bildiğimiz ülkenin ve toplumun genel ihtiyaçlarına cevap verecek bir proje olmadığı daha ilk zamandan itibaren ortaya çıktı.
“Terörsüz Türkiye” Projesi kamuoyu gündemine geldiği günden bu yana, PKK ve uzantılarının sergilediği tavır bir zafer edasıyla ilerledi. 45 senedir Türkiye'ye zarar veren, bebek, kadın, erkek fark etmeksizin 40 binin üzerinde vatandaşın hayatına kıyan, binlerce Mehmetçiği şehit eden katil, terörist başı adeta kurucu önder konumuna geldi. Terörist başı ve PKK uzantısı parti, adeta oyun kurucu haline geldi. Terörist başı ve PKK’lılara özgürlük naraları atılmaya başlandı. Türk toplumunun vicdanları acıyor muydu? Düşüncesizce kutlamalar yapılırken, buna daima sessiz kalındı. Bir taraftan taviz verilmediği söylenirken, perde arkasında ciddi tavizler verildiği şimdiden ortaya çıktı.
Bu proje, süreç içinde şunu gösterdi ki; bir taraftan emperyalistlerin istedikleri gerçekleşirken, diğer taraftan iç siyasette çeşitli oyunlar kuruluyor.
Bu sürecin sonu ne olacak, neler oluyor; bunlar milletten gizlenmemelidir. Madem her şey şeffaf olacaksa, komisyon çalışmaları, komisyonda yapılan konuşmalar ve katılımcıların söylediklerini milletin bilmeye hakkı vardır. Özellikle 10 yıl gizli kalmasının nedeni belli değildir. Gizli oturumlar mecliste çok nadir durumlarda yapılır ve meclis kayıtlarında yer alır. Bu komisyon sadece bir istişare komisyonu olduğuna ve kuruluş amacı da tüm vatandaşları ilgilendiren bir konu olduğuna göre, neden gizli oturumlar düzenleniyor ve neden 10 yıl gizli kalıyor?
Bu süreç ve komisyon oturumları milletten gizleniyorsa, bu durum beraberinde bazı endişeleri de beraberinde getirmektedir.
TÜRKİYE’DE NELER OLURYOR, NEREYE GİDİYOR? (1)