DR. SEVİL GÜLCAN GÖREN / Eğitimci Psikolog Yazar

Tarih: 23.10.2025 10:42

KÜLTÜREL VE EĞİTSEL KUŞATMA: MODERN TÜRKİYE’DE KİMLİK EROZYONU

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye, tarih boyunca doğu ile batı arasında bir köprü olmanın avantajını da, bedelini de fazlasıyla ödemiş bir ülkedir. Bugün bu bedel, artık toprak veya ekonomik çıkarlar üzerinden değil, zihinler ve kimlikler üzerinden ödenmektedir. Kültür emperyalizmi, modern çağda silahlarını değiştirmiştir. Artık tanklarla değil, ekranlarla; işgal ordularıyla değil, müfredatlarla ve medya içerikleriyle yürütülmektedir.

 

Eğitimde Görünmeyen Koloni: Zihinlerin Teslim Alınışı

Eğitim sistemi, bir milletin ruhunu inşa eden en güçlü araçtır. Fakat son yıllarda, Türkiye’deki eğitim politikalarının giderek yerli kimlikten uzaklaşan, evrensellik adı altında kültürel yabancılaşmayı meşrulaştıran bir çizgiye kaydığı görülmektedir.

Yabancı dilde eğitim veren okulların, uluslararası akreditasyon baskısının ve “modern pedagojik” yaklaşımların çoğu, aslında Batı merkezli yada Arapsal değerleri içselleştirme sürecine hizmet etmektedir.

Artık çocuklarımıza “biz” kimliğini değil, “ben” merkezli bireyselliği öğretiyoruz.

Tarih dersi ezberlettiğimiz bir zorunluluk; ahlak dersi ise tercihe bağlı hale geliyor. Bu da kültür emperyalizminin en tehlikeli boyutunu oluşturuyor: toplumun kendini sorgulayıp kendi değerlerinden utanır hale gelmesi.

 

Dijital Medya: Kültürel Dönüşümün Sessiz Silahı

Televizyon, dijital platformlar ve sosyal medya artık yeni çağın “eğitim araçları” hâline geldi. Fakat bu araçların büyük kısmı, yerli değerleri değil, dış merkezli ideolojik formatları yayıyor.

Dizilerde aile kavramı sistematik olarak aşındırılıyor; reklamlarda Batılı yaşam tarzı “özgürlük” adı altında idealize ediliyor; sosyal medyada ise kültürel kökleriyle bağını kaybeden bir “küresel gençlik” tipi oluşturuluyor.

Bu durum, bir yandan bireylerin kimliklerini bulanıklaştırırken, diğer yandan toplumun ortak değer alanını çökertiyor. Artık aynı mahallede yaşayan insanlar bile aynı kavramlardan aynı anlamı çıkaramıyor. Çünkü herkes farklı bir “dijital kültür” içinde yetişiyor.

 

Eğitimde Kimlik Krizi: Bilgi Var, Bilinç Yok

Bugün Türkiye’de bilgiye ulaşmak kolay; fakat bilince ulaşmak neredeyse imkânsız hale geldi. Üniversitelerde diploma sahibi gençlerin sayısı artarken, kültürel bilinç oranı dramatik biçimde düşüyor.

Köy Enstitüleri’nin bir dönem hedeflediği “üreten, düşünen, yerli bilinçli insan” profili, bugün yerini tüketen, yönlendirilen ve kimliksiz bir nesle bırakıyor.

Batı’nın eğitim sisteminden alınan modeller, Türkiye’nin kültürel dokusuna uyarlanmadığı için, her reform aslında bir deformasyona dönüşüyor.

Bu da, eğitilmiş ama aidiyetsiz bireylerin artmasına neden oluyor — en tehlikelisi de bu.

 

Kültürel Bağımsızlığın Yeni Cephesi

Türkiye artık askeri ya da ekonomik değil, kültürel ve zihinsel bir bağımsızlık mücadelesi veriyor.

Bu mücadelede en önemli cephe, eğitimdir. Çünkü kimlik savaşları, artık kitapların, öğretmenlerin ve ekranların içinde yaşanıyor.

Eğer eğitimde kendi değerlerimizi, tarih bilincimizi, ahlaki ölçülerimizi kaybedersek, ekonomik bağımsızlık da siyasal özgürlük de uzun vadede anlamını yitirir.

Kültürel emperyalizme karşı direnmek; sadece geleneksel değerleri korumak değil, kendi medeniyet kodlarımızla çağın dilini yeniden kurmak anlamına gelir.

Yani mesele geçmişe dönmek değil; geçmişin özünden beslenerek geleceği inşa etmektir.

 

Sonsöz : Bağımsızlık Artık Zihinlerde Kazanılacak

Bugün Türkiye’nin ihtiyacı, yeni bir kalkınma hamlesinden önce zihinsel bir diriliş hamlesidir.

Kültürel emperyalizmin hedefi toprak değil, zihindir.

Bu yüzden en güçlü savunma hattı; kendi diline, tarihine, değerlerine ve kültürüne sahip çıkan bir eğitim sistemidir.

Kültürel bağımsızlık olmadan hiçbir bağımsızlık kalıcı değildir.

Ve unutulmamalıdır: *Zihnen teslim olan milletler, bir daha asla özgür olamazlar


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —