Bir çocuğun ağlaması, dünyanın en sessiz çığlığıdır. Hele o çocuk açlıktan ağlıyorsa, gözyaşları vicdanlara değilse bile, yüreklere kazınmalı. Bugün karnı tok olan vicdansız dünyaya inat, bir lokma ekmeğe, bir yudum suya, bir yorgan sıcaklığına hasret binlerce Gazze’li çocuk var.
Gazze, 21. yüzyılın en karanlık aynası haline geldi. O aynaya bakmaya cesareti olan az; gördüğünü dillendirmeye cüret eden daha da az. Çünkü Gazze demek; vicdanın, adaletin, insanlığın en çıplak haliyle sorgulandığı bir yerdir artık. Ve bu sorguda dünya sınıfta kalmıştır.
“Bir Torba Un İçin Ölmeye Razıyım”
BBC Arapça’ya konuşan Gazze’li bir baba; “İki çocuğum da ağlıyor, çünkü dört gün oldu bir şey yemediler.” diyor ve devam ediyor:
“Yardım dağıtım noktasına gittim. Eve bir torba un alabilmeyi umuyordum. Fakat orada yaşananlar karşısında ne yapacağımı bilemedim.
Yemin ederim eve tek bir torba un getirip, çocuklarımın karnının doyacağını bilsem, ölüme razı olurum.”
Gazze’de Yaşanan Açlık Vicdanları Sızlatıyor…
Gazze’ye 7 Ekim 2023 tarihinden buyana sadece bombalar düşmedi, umutlar, hayaller de düştü. Gazzeli insanların hayalleri, çocukların oyuncakları, annelerin ninnileri sustu, ağlayan feryatları yükseldi. Şimdi Gazze sokaklarında açlık kol geziyor. Sessizce ama kararlı bir şekilde can alıyor Siyonist İsrail insanlığın gözü önünde.
Çocuklar, süt yerine gözyaşı içiyor. Anneler, evlatlarına verecek bir lokma ekmek bulamayınca, suçlulukla gözleri yere çakılıyor. Babalar çaresizliğe yenilmiş, dualarına tutunuyor, dualarına sığınıyorlar.
Gazze’de soy kırım uygulayan İsrail karşısında, muktedirler dünyasının liderlerinin sessiz kalmasına Gazze’li şaşkın…
Kuru bir kelime gibi gelir kulağa “açlık” ama Filistin-Gazze’de bu kelime bir can çekişme, bir sessiz ölüm demektir. Orada açlık, sadece mideye değil, umuda da vurulan zincirdir. Ve en acısı, bu zinciri kıracak olanlar susuyor. İnsanlık, bir sınav daha veriyor ve biz bu sınavdan sınıfta kalıyoruz. Utanarak, mahcup bir şekilde bakıyoruz olup bitene…
Gazze Şifa Hastanesi Başhekimi Dr.M.Ebu Salmiya, BBC’ye yaptığı açıklamada; Bölge genelinde son 72 saat içinde 21 çocuğun yetersiz beslenme ve açlıktan öldüğünü söylüyor.
Dünya Gıda Programı’na (WFP) göre Gazze’nin tamamı açlıkla karşı karşıya…
WFP yazılı açıklamasında; “Yetersiz beslenme artıyor ve 90 bin kadın ve çocuğun acilen tedavi edilmesi gerek. Neredeyse her üç kişiden biri günlerdir bir şey yemiyor.” ifadesine yer verdi.
Gazze’de olan bitenler, yaşananlar bir çatışmanın bir siyasal çekişmenin çok çok ötesindedir. Tek kelime ile bu bir insanlık krizidir. Siyonist İsrail’in aylardır sürdürdüğü bombardımanlar, abluka, elektrik ve su kesintileri derken şimdi de açlık vicdanları sızlatıyor.
Siyonist İsrail bugün Gazze halkına tam bir soy kırım uyguluyor…
Kurallı ve Kurumlu Dünyanın Sessizliği
WFP’nin yanında BM’ye bağlı kuruluşlardan UNICEF, İnsan Hakları Bürosu, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve diğer uluslararası kuruluşların raporlarına göre, Gazze'de çocuklar açlıktan ölüyor. Evet, 21. yüzyılda, gerek uzaydan gerekse yerden kameraların her an her şeyi kaydettiği bir dünyada, başta çocuklar olmak üzere insanlar Gazze’de açlıktan ölüyor.
Ve bütün dünya; İsrail’in açlık konusunu bir savaş yöntemi olarak kullanarak Gazze’de uyguladığı soykırımı sadece izlemekle yetiniyor. Yazıklar olsun…
Gazze’deki durum artık "yetersiz yardım" ile geçiştirilemez. Bu, kolektif bir suskunluk, bilinçli bir görmezden gelme halidir. Ne yazık ki, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere sözüm ona kurallı ve kurumlu “medeni dünya”, bu sınavda sınıfta kalmıştır. İnsan haklarından dem vuran özellikle batılı ülkeler, güçlülerin yaptığı insanlık dışı uygulamalara ve “çıkarlarını” korumaya gelince maalesef susmayı tercih ediyorlar.
Emperyalistlerin kural tanımayan, acımasız sömürü düzenlerini sürdürme gayretlerinde, vicdanın yerini çıkar, merhametin yerini sessizlik alıveriyor.
Yazık Çok Yazık… Filistin-Gazze’de İnsanlık Ölüyor…
Açlık sadece mideye değil, insan onuruna da vurulan bir darbedir. Gazze'deki insanlar, en temel yaşama hakkından mahrum bırakılıyor. Yiyecek yok, içecek su yok, ilaç yok. Sistematik olarak bir halkın nefesi kesiliyor ve dünya bu soykırıma susarak ortak oluyor.
Gazze’de uygulanan zulüm karşısında değil destek olanlar, susanlar bile kelimenin tam anlamıyla “dilsiz şeytandır.” Zira bu vahşete suskunluk, onaydır.
Peki, Ne Yapmalı?
Öncelikle bu sessizlik kırılmalı. Basın, sivil toplum kuruluşları, bireyler; herkes ama insanım diyen herkes bu insanlık suçuna karşı sesini yükseltmeli. Yardım kampanyaları artırılmalı, İsrail’e karşı diplomatik ve ekonomik baskılar yoğunlaştırılmalı. İnsan haklarının yüksek sesle dillendirildiği, savunulduğu, insan neslini korumak adına savaş hali dahil kurallı yaşamanın (savaş hukuku kavramı geliştirilmiş) 21. Yüzyıl dünyasında Gazze halkı yalnız olmadığını hissetmeli…
Filistin-Gazze sadece bir coğrafya değil, aynı zamanda insanlığın bir vicdan aynasıdır. Ve şu an aynaya baktığımızda gördüğümüz şey, utanç verici bir sessizliktir. Eğer bugün bu tabloya “normalmiş” gibi bakarsak, yarın aynı acının başka coğrafyalarda da yaşanmasına ortak oluruz.
İnsanlık, bu sınavı geçebilir. Ama önce vicdanıyla yüzleşmeli. Çünkü Gazze’de çocuklar sadece açlıktan değil, insanlığın suskunluğundan ölüyor.
Uluslararası örgütler “derin endişe” açıklamaları yapıyor. Oysa Gazze’de bir çocuğun “Anne, neden yemek yok?” sorusuna verilecek cevabı yok. Açıklamalar değil, ekmek lazım Gazze’ye. Tankları durdurmayan kınamalar değil, koruma lazım Gazze’ye. Sessizlik değil, Gazze’de soykırım uygulayan Siyonist İsrail yetkililerinden hesap sormak lazım...
Silahların değil, kalemlerin güçlü olduğu, sevginin ve barışın hakim olduğu daha yaşanabilir bir dünyada buluşmak ümidiyle…