Siyasette ve Hayatta Ahlak Maskesi
Her işin, özellikle de siyasetin yegâne zırhı ahlaktır. Bu zırhı kuşanmamış olanlar, yaptıkları hiçbir işte topluma faydalı olamazlar. Onların sözde hizmetleri, asla adaleti temsil etmez. Çünkü onların gördüğü tek şey, hırslarının götürdüğü menfaatlerdir. Ahlaksızlık bir maskeye dönüştüğünde, tacir, zanaatkâr ya da siyasetçi fark etmez; herkes bu maskenin ardına sığınarak kendi çürümüşlüğünü gizlemeye çalışır. Oysa bu zırh çelikten değil, ucuz ve değersiz bir malzemeden inşa edilmiştir.
Ahlak zırhını giyinmeyenlerin dilleri, elleri ve gözleri daima kirlidir. Bu kişiler, her eylemde hilekâr ve riyakâr bir tavır sergilerler. İftiracı ve küstah halleri, kendilerine güç gibi görünse de bu, aslında en büyük acizliklerinin göstergesidir. Onların seviyesizliğine karşı duyarsız kalınması, karşılarındakilerin o çukura düşmemek için gösterdiği bilinçli bir tavırdır. Oysa onlar, bu durumu kendilerinden korkulduğu şeklinde yanlış yorumlar. Cahilce sanırlar ki, bu ilgisizlik onların gücünün bir kanıtıdır. Bilmezler ki, bu kayıtsızlık sadece ve sadece seviyesizliklerine duyulan bir tepkidir. Bu durum, bir bataklığa atılmış taşın, suyu kirlettiğini ama bataklığın kendisinin daha da dibe battığını görmekten farksızdır.
Ahlak zırhını hakkıyla giyinmiş olanlarsa, haksızlık karşısında susmak nedir bilmezler. Onlar cesurdurlar, düşünceleri keskindir ve hırslarının değil, akıllarının peşinden giderler. Zaten ahlak sahipleri, akıl sahipleridir. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'in tekrar tekrar "akıl sahipleri"ne seslenmesi ve Hz. Peygamber'in "ahlakı tamamlamaya geldim" demesi, bu gerçeğin en açık kanıtıdır. Ahlaklı bir lider, yolsuzlukla mücadele ederken, ahlaklı bir iş insanı kalitesiz ürün satmaktan kaçınır. Onlar, topluma değer katar, çünkü temel motivasyonları fayda sağlamaktır, şahsi çıkar değil.
Bugün yaşadığımız her türlü hukuksuzluğun ve yozlaşmanın tek bir sebebi vardır: hırs ve menfaat uğruna çiğnenen kurallar. Ahlak zırhını giymeyenler, kendi çıkarlarını hizmet gibi yutturmaya çalışır, başkalarına utanmadan iftira atar ve hukuksuzluktan beslenmekten çekinmezler. Ne yazık ki, bu tavır, toplumun her kademesine sızarak güveni zehirliyor. Halkın haklı öfkesini, "demokrasi" ya da "özgürlük" gibi ulvi kavramların ardına saklanarak manipüle etmeye çalışıyorlar. Ancak bu boş sözler, ahlaksızlığın kirli izlerini asla silemez. Çünkü onlar, akıllarını değil, yalnızca nefislerini dinleyenlerdir. Ve nefislerinin peşine düşenler, eninde sonunda kendi hırslarının kurbanı olmaya mahkûmdur.