Geçtiğimiz günlerde 54 maddelik ültimatom niteliğinde ki yazısından sonra en çok tartışılanlar listesinin başında Eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu geliyor. Önceden kısmen parti kurup kurmayacağı konuşulan Ahmet Davutoğlu, bu yazısından sonra daha fazla ön plana çıkmaya başladı. Her hareketinin altında bir şeyler aranmaya başlandı. Hatta yapılan KONSİAD iftarındaki konuşması sahaya indi şeklinde yorumlandı.
Gerçekten sahaya indimi, inmedi mi, sade bir uyarıcı görevini mi yapıyor önümüzdeki süreçte göreceğiz. Yazısı, konuşmaları ve verdiği mesajlar sonrası kimilerine göre ayrılıkçı hatta hain gözüyle bakılıyor. Ayrılıkçımıdır, hain midir bilmem ama 54 maddelik yazısında ve KONSİAD iftarında ki konuşmasında önemli mesajlar verdi, önemli uyarılarda bulundu. AK Partinin şu an ne durumda olduğunu en ince noktasına kadar ortaya koydu. AK Parti yönetiminin kuruluşundan beri en büyük zafiyeti kendisine karşı uyarıları, eleştirileri ciddiye almayıp, kabullenmeyip birde eleştirenleri düşman ilan etmesidir. Özeleştiriyi kabullenmemek bu duruma gelmesinin başlıca sebeplerindendir.
Ahmet Davutoğlu´nun yazısının içindeki "Siyasi ahlakın temelini dokuyan ilkeler ve değerler konusunda söylemde ve eylemde yaşanan sapmalar toplumsal vicdan ile buluşulmasını engelleyen en önemli bariyerdir" cümlesi ve KONSİAD iftarındaki konuşmasında "Gün gelir hesap günü defterler açıldığında kimin o mirasa sahip çıktığı görülür, kimin ihanet ettiği görülür. Kimin o miras için neleri terk ettiği, kimin de o mirası neredeyse ötekileştirecek şekilde şahsi menfaatler peşinde koştuğu görülür. Allah yolumuzu açık eylesin." sözleri her şeyi özetliyordu.
Aslında Ahmet Davutoğlu´nu değerlendirmek için bir adım geriye dönüp genel başkan ve başbakan olduğu dönemlere değişik bir gözle bakmak lazım. O dönemde gözümüze çarpan üç husus vardı.
Bir; Teşkilat konuşmalarında partinin kuruluş değerlerine dönmesi gerektiğinin özellikle altını çizdi. AK Parti 2001 yılında kurulduğu zaman ahlak, maneviyat, adalet, insan odaklı yönetim duygusu, davranış ve prensiplerinden şaştığını üstüne basa basa söyledi.
İki; Ülkede kaos olmasın diye büyük sabır gösterip, elindeki tüm imkanları bir tarafa bırakarak istifa etti.
Üç; İstifa ettiği günden bir gün öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğa´nın kendisini yerden yere vuran konuşmasının aksine, büyük bir metanet gösterip adete ders veren bir konuşma yaptı.
Belki bir çok yönünü görmek mümkün ama bu üç konudaki hassasiyeti ne denli önemli olduğunu, ülke ve teşkilat için nasıl bir fedakarlık yaptığını görmek mümkün.
Şu an kamuoyunda tartışılan parti kurup kurmayacağı konusu henüz net ortaya konulmadı. Ama şu kadarını görüyoruz ki AK Parti´nin kuruluş değerlerine dönülmesi konusunda ciddi uyarıları var.
Genel başkan ve başbakan olduğu sürede çıkan bir Pelikancılar grubu oluşmuştu, o grup Davutoğlu hakkında kara propagandaya devam ediyor.
Ayrılıkçı, bölücü hatta hain, itaatsiz gibi yakıştırmalarla yıpratmaya çalışıyorlar.
AHMET DAVUTOĞLU GERÇEKTEN HAİN Mİ?
Ahmet Davutoğlu´nu gerçekten hain mi, yoksa yapılan siyasi ahlaksızlıkları, ülkenin nasıl bir karanlığa sürüklendiğini gördüğü için bunu açık ve kapalı uyarıda mı bulunuyor? bunu iyi düşünmek gerekir.
Bu sorunun cevabını Ahmet Davutoğlu´nun yazısının içinde ve bu gün AK Partinin geldiği nokta veriyor. İlçe teşkilatlarından il teşkilatlarına genel merkez yöneticilerine kadar nasıl bir yapı oluştuğunu görmemek için kör olmak gerekir. Nasıl bir ahlak erozyonu yaşandığını, yolsuzlukların, rüşvetin nasıl meşru hale geldiğini görmemek mümkün mü?
" Siyasi ahlakın temelini dokuyan ilkeler ve değerler konusunda söylemde ve eylemde yaşanan sapmalar" sözü çok şeyi anlatmıyor mu?
Belki bu gün değilse bile yakın zamanda o günlerin defterleri açılacak. Nasıl ve nelerle mücadele ettiği, yapmak istediklerine nasıl tepki aldığı, başbakanlığı hangi etik değerlerle bıraktığı ortaya çıktığı zaman ne olduğunu hayretler içinde görecek bu millet.
"Gün gelir hesap günü defterler açıldığında kimin o mirasa sahip çıktığı görülür, kimin ihanet ettiği görülür" sözleri de bunun işaretidir.
İcranın başındayken "İradeli başbakan ol Ahmet Davutoğlu" diye yazan, teşkilata yaptığı konuşma sonrası "Tarihi konuşma" diye destek veren, istifasında "Siyasi tırpana dur denilmeli" diye tepki gösteren biri olarak Ahmet Davutoğlu´nun hain ve bölücü olduğunu asla düşünmeyen, bilakis siyasi ahlakın çöküşünü, kokuşmuşluğunu, ülkenin karanlığa yuvarlanışını farkedip uyarıcı görevini yerine getirdiğini, gerektiği yerde elini taşın altına koyabileceğinin mesajını verdiğini düşünüyorum.
Mayıs 2016 tarihinde yazdığım "Siyasi Tırpana Dur Demek Gerek" yazımın sonunu şöyle bitirmiştim;
"Ben inanıyorum ki, Ahmet Davutoğlu yapılan hukuksuzluklar, baskılar, zulümler karşısında yüksek iradesine başvursaydı, ?Ben parti delegelerinin iradesiyle genel başkan, halkın iradesiyle başbakan, ülkenin %50 oyu ile iktidar oldum saygım, hürmetim büyüktür ama görev benimdir, başbakan benim, genel başkan benim? diyebilseydi ülke bambaşka olurdu. Baskıcı unsurların da önünü keserdi. Büyük bir kitlede bunu bekliyordu. Ama olmadı.
Fakat, yine de geç değil. Siyasette saatler bile uzun bir süre. Hazmedemeyenlere inat millet iradesi aslında Başbakan Davutoğlu´nun arkasında. Millet iradesi sessiz tuttuğu çığlığında ?Silkelen, kendine gel Başbakan Ahmet Davutoğlu biz seninleyiz. Hak bizimle? diyor.
Belki de olur?"
Evet ?Silkelen, kendine gel Başbakan Ahmet Davutoğlu biz seninleyiz. Hak bizimle? diyen bir kitle varken "
Şimdi Zamanı Gelmedi mi?"
ZAMANI GELDİ BEKLEMEK VEBALDİR
Ülkenin büyük meseleleri var. Ekonomi dibe vurmuş, ülke iflas durumunda, borç yükü hem devlete hem millete çok ağır geliyor. İşsizlik had safhaya varmış. Üretim adeta durmuş, tarım yok edilmiş, mutfak yanıyor, vatandaşın cebi delik, vatandaş yarınından umutsuz. Görünürde özel bir projeyle, devlet güçlenir gibi görünmesine rağmen, millet çökertilmiş. Eğitimin tutulacak bir yanı yok. Türk milletinin en vazgeçemediği toplum değerleri kökten yok edilme projesi tıkır tıkır işliyor, aile değerleri yok ediliyor. Dini yozlaşma ve istismar, din tüccarlığı had safhaya varmış. Ülkenin varlık ve bekası sorgulanır hale gelmiş. Toplum kutuplaştırılmış, düşmanlaştırılmış. Bütün bunları düşündüğümüz zaman vatan, millet meselelerinde ıstırap duyan insanların elini çabuk tutması gerekir. Zamanı geldi beklemek vebaldir. Ahmet Davutoğlu bunu çok iyi bilen biridir. Allahın davası, siyasi ahlak ve rahmanı siyaset üzerine yetişmiş insanları etrafında toplayıp çıkış yapma zamanı gelmiştir.
Ahmet Davutoğlu´nun şu sözü her şeyi anlatıyor. "Partimizin vefakar ve fedakar tabanını umutsuzluğa düşmeden vakur bir duruşla ve sebatla geleceğe hazırlanmaya, kanaat önderlerimizi, aydınlarımızı ve her siyasi kesimden vatandaşlarımızı ortak vicdanımız, ortak aklımız ve ortak irademiz temelinde ortak geleceğimizi belirlemek için omuz omuza vermeye davet ediyorum. Gün devlet aklını, insan onuru ve millet vicdanı ile buluşturma günüdür.?
Milli Mücadelenin 100. yılında yetişmiş çok sayıda değer bu ülke için, ülkenin içindeki ahval için büyük vebal altında olduklarının bilinci içindedirler. Bu ıstırabı duyduklarına en içten duygularla inanıyorum.
Talimatı Soros´lardan değil Toroslardan, Anadoludan, millet evlatlarından alan Mücadeleci yiğitler;
Vakit Geldi Yarın Geç Olabilir.....