RECEP VAROL

Tarih: 13.06.2021 23:04

YOLSUZLUK

Facebook Twitter Linked-in

“Yolsuzluk”, anlam itibariyle, dolandırıcılık ve gayri-ahlaki davranış içerecek şekilde, yetkili bir kişi ya da kurumun kendisine verilen yetkiyi kişisel ya da belirli bir grubun özel çıkarları için yasa ve/ya ahlak dışı kullanmasını ifade ediyor. “Yolsuzluk”, mecbur olmamakla birlikte, genellikle maddi çıkar sağlama ile ilişkili olarak kullanılan bir deyim… Kısaca belirtecek olursak da “yetkinin bireysel zenginleşme için kötüye kullanılması” olarak da tanımlayabiliriz.

Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin yaptığı istatistiğe göre dünyada en az yolsuzluk birkaç ek istisna hariç, Batılı ülkelerde oluyor. En çok yolsuzluk ise sırasıyla Afrika, Orta Doğu ve Orta Asya ülkelerinde… Demokrasinin tam ve kamil manada gelişmemiş olması genelde yolsuzluğu da beraberinde getiriyor. Bağımsız bir Yargı, özgür bir basın olmadığı zaman yozlaşmış kirli ilişki ağları deşifre edilip cezalandırılamıyor. Kazanan, yolsuzluğu yapan küçük bir azınlık, kaybeden ise ülkenin tamamı…

Maalesef ülkemiz de birçok konuda olduğu gibi, yolsuzlukta da yukarıda saydığımız bölge ülkeleriyle birlikte çok kötü bir görüntü sergiliyor… Türkiye’de geçmişten beri, adamcılık, torpil, rüşvet gibi yolsuzluk örnekleri görülür, duyulur. Genelde ve yerelde ki mevcut iktidar, “kendi adamına” ihale verir, “kendi adamını” işe sokar, gibi klasikleşmiş kötü düşünceler özellikle son yıllarda korkunç düzeyde artmıştır. Bir bakanın atandığı göreve gelip kısa bir süre sonra şirket kurması da, sahibi olduğu şirketten kendi bakanlığına gerekli olan ürünleri almasıda başlı başına skandal bir durumdur.

İktidar partisinin ard arda gelen seçim kazanımlarıyla başlayan güç zehirlenmesi, beraberinde de tabiri caizse büyük bir yozlaşmayı getirdi. Ardından iktidarda kalmak, koltuğu kaybetmeme düşüncesi ile her yolun mübah sayıldığı bu siyaset anlayışında, iktidarın devamlılığı sağlandığı ölçüde, devlet içerisindeki büyük ya da küçük yolsuzluk ağlarına göz yumuldu. Hatta iktidar ve yakın çevresi, çoğu zaman bizzat bu kirli ağların içerisinde yer aldı.

Yolsuzlukla mücadele sözüyle iktidar olan AKP Hükümetleri bu siyaset tarzıyla yolsuzluklara göz yummakla kalmayıp, aynı zamanda iktidarına zarar geleceği düşüncesiyle devlet, parti ya da belediyelerdeki yolsuzlukların Yargı ve özellikle Sayıştay tarafından soruşturulmasını ve medya tarafından araştırılmasını da oluşturduğu korku iklimiyle engelledi.

Bizzat Yargı ve Medya üzerinde kurulan otoriter denetim, yolsuzlukların toplumun gözünden kaçırılması ve cezasız bırakılması için kullanıldı. Tabii ki geçmiş iktidar ve hükümetlerde de yolsuzluk oluyordu ancak bunlar kısmen Yargı tarafından soruşturuluyor ve/ya medyada ifşa ediliyordu. Ne var ki günümüzde yolsuzluk olsa da duymamız pek mümkün olmuyor.

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun tam da bu hususların kökünden kazınımı adına geçmişte başlattığı çalışmalar ve akabinde maruz kaldığı parti içi kumpas ile alaşağı edilmesi meselenin boyutunu ve kanser virüsünün (yolsuzluklar) tüm vücudu korkunç düzeyde sardığını gösteriyor… Toparlayacak olursak iktidarın sadece değişmesi değil, toplum olarak yolsuzluk batağından kurtulabilmek için temelden bir zihniyet ve ahlak dönüşümüne ihtiyaç olduğu kesin… Otoriter yolsuzluğun önlenmesi adına Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu’nun başlattığı “Temiz Siyaset Belgesi”nin ülkemiz adına mutlak reçete olduğu da gün gibi ortada…

Kalın sağlıcakla…

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —