Sultan Abdülhamid, kendisinden önceki iki Padişah’ın hal’ edilmesi ve 20 Mayıs 1878 deki Ali Suavi’nin Çırağan Sarayını basarak V. Murad’ı tahta geçirmek teşebbüsünden sonra, bu darbeci ve darbe yanlısı muhalifleri tasfiye edebileceği düşüncesiyle, geçen yazımızda konu edilen jurnalleri değerlendirmeye aldı.
Önce amcası Abdülaziz’in hal’inde rolü olanların başına, Çırağan Sarayındaki ağabeyi V. Murad’ı ve V. Murad’ın annesi Şevkefza Sultan’ı, hal’ işinde alakası olanlarla bu işi tertip eden bakanları, Abdülaziz’in muhafazasına memur edilenleri temizlemek planını uygulamaya karar verdi.
Bundan önce, darbenin öncüsü olan Serasker Hüseyin Avni Paşa katledilmiş, Kayserili Ahmed Paşa eceliyle ölmüş, Süleyman Paşa, Kasap Hüseyin Sabri Paşa, Fer’iye Sarayı kumandanı Hacı Raşit Paşa, Redif Paşa 93 Harbindeki kusurlarından dolayı askerlikten tart edilerek bir yerlere sürülmüşlerdi.
Bunlardan Başka, Fer’iye Sarayı muhafızlarından olan Kaymakam İzzet Bey, Namıkpaşazade Ali ve Necip Beyler de temizlenecekler listesindeydiler.
Eski Sadrazam Mütercim Mehmed Rüştü Paşa, Midhat Paşa ve Şeyhülislam Hayrullah Efendi’nin de haklarından gelinmesi gerekenler listesindeydiler.
Davada birinci hedef; biraderi V. Murad, ikinci ve asıl hedef Midhat Paşa idi. Biraderini ortadan kaldıramadıysa da Midhat Paşa’yı etkisiz hale getirebilmiştir.
Sultan Abdülaziz’in ikinci Mabeyincisi Fahri Bey 27 yaşında girdiği Taif Zindanından 27 sene sonra 1908 de çıkan genel af ile 54 yaşında çıkmıştır. Hapishanede hazırladığı hatıra ve belgeler ile dönüşte açmak istediği “İade-i Muhakeme” talebini içeren layihası şunu gösteriyor ki Abdülaziz, öldürülmeyip intihar etmiş olduğu halde, Yıldız Mahkemesi tamamen peşin hükümlerle sahneye konmuş, bir takım siyasi amaçlarla muhalif olabilecek devlet adamlarının zararsız hale konulması için bir alet olarak, kullanıldığı ortaya çıkmıştır.
Bu uyduruk mahkeme ile varılmak istenen maksat;
Sultan Abdülaziz ile Sultan V. Murad’ın arka arkaya tahttan indirilmeleri Abdülhamid’i evhamlı ve müteyakkız yapmıştı. Kendisinin de aynı akıbete uğraması korkusu ile son hal’lerin elebaşlarını katillikle suçlayarak âleme ibret olacak ve herkesi sindirecek şekilde cezalandırmak lüzumunu hissetmiştir.
-Bilhassa 20 Mayıs 1878 deki Ali Suavi’nin Çırağan baskınında akıl hastalığı nedeniyle tahttan indirilen V. Murad’ı tekrar tahta çıkartma teşebbüsünden sonra bu düzmece davasına ağabeyisini ve yakınlarını sorumlu duruma düşürerek Sultan Murad tehlikesini büsbütün ortadan kaldırmak emelini gütmüştür.
-Arka arkaya iki padişahı tahttan indirenlerin hâlâ hayatta hatta itibarda olan Mithat Paşa, Mütercim Mehmed Rüştü Paşa ve Mahmut Celalettin Paşalar gibi sivrilmiş devlet adamlarını Abdülhamid kendisi için büyük tehlike saymaktadır. Varlıkları ile bir kâbus gibi kendisini ezmekte olan bu insanları birer cani ve katil olarak teşhir etmek ve bunlardan kurtulmak için, amcası Abdülaziz’in ölümü olayı elverişli bir fırsat oldu.
Böylece vehimli Sultan Abdülhamid, düzmece davası sayesinde bu gayelerine erişmek için Makyavelist ölçüleri bile aşan tutum ve davranışları ile her türlü vasıtaya başvurmaktan kaçınmamıştır.
Abdülhamid için nefs-i hümayun, devlet-i hümayundan öncelikli idi.
YILDIZ’DA SORGULAMASI YAPILANLAR
Abdülaziz’in ölümünde birinci derecede rolleri olduğu iddia edilenlerden:
1- Yozgatlı Pehlivan Mustafa Çavuş. Beşinci Murad’ın hal’inden sonra bir miktar tekaüt maaşıyla memleketi olan Yozgat’ın Akdağmadeni kazası Cullalı Köyüne gitmişti. Orada tevkif edilerek İstanbul’a getirildi.
2- Boyabat Hacı Mehmet Pehlivan. Boyabat Kazasının Hürremşah Köyünden Elmacıoğullarından Hacı Mehmet Pehlivan da muhafaza altında İstanbul’a getirtildi ve Yıldız’da tevkif edildi.
3- Abdülaziz’in hizmetine tayin edilenlerin üçüncüsü Cezayirli veya Üsküdarlı Mustafa Pehlivan da İzmir’de Belediye Çavuşluğu yapmakta iken tutuklanıp, İstanbul’a getirildi.
4- Mabeyinci Fahri Bey, İstanbul’da bulunduğu için derhal tevkif edilerek Yıldız’da nezarete alındı.
5- V. Murad’ın ikinci Mabeyincisi Seyyit Bey. Kastamonu’da oğlu İlhami Bey’in yanında olduğu belirlenen Seyyit Bey de İstanbul’a getirtilmiştir.
6- Damat Nuri Paşa. Abdülmecid’in en büyük kızı, Galip Paşa’dan dul kalan Fatma Sultan ile evlenmiş olan Nuri Paşa, V. Murad’ın Mabeyn Müşiri idi. Sultan’ın ölümü ile ilgili talimat vermekten tutuklandı ve Yıldız’da hapsedilip sorgulandı.
7- Damat Mahmud Celaleddin Paşa. Abdülmecid’in kızlarından Cemile Sultan’ın kocasıdır. Damat Nuri Paşa ile beraber aynı gerekçeyle tutuklandı ve Yıldız’da hapsedilip sorgulandı.
8- Fer’iye Karakol kumandanı Miralay İzzet Bey. İzzet Bey, Abdülaziz’in hal’inde binbaşıydı. zaman içerisinde Miralaylığa (Albaylığa) kadar yükselmiş, 3 Haziran 1881 de Maraş’ta 40. Nizamiye Alayı kumandanı iken tutuklanarak İstanbul’a getirilmiş ve Yıldız’da hapsedilip sorgulanmıştır.
9- Binbaşı Necip Bey. Sultan Abdülaziz’in hal’inde İzzet Bey’in maiyetinde yüzbaşıydı. Çorum’da redif Talia taburunda Binbaşı iken tutuklanıp, İstanbul’a getirilmiş ve Yıldız’da hapsedilip sorgulanmıştır.
10- Binbaşı Namıkpaşa-zade Ali Bey. Yenişehir (Larissa) – Dömeke’de 3. Ordu 24 Alay’da binbaşı iken tutuklanarak, İstanbul’a getirilmiştir.
11- Midhat Paşa, İzmir Valisi iken tutuklanacağını anlayınca Fransız Konsolosluğuna sığınmışsa da, Adliye Nazırı Ahmet Cevdet Paşa’nın can güvenliği ve bağımsız yargılama sözü üzerine teslim olmuş, İstanbul’a götürülürken vapurda sorgulanmıştır.
12- Mütercim Mehmed Rüştü Paşa. Sultan Abdülaziz’e yapılan 30 Mayıs 1876 darbesinde ve V. Murad’ın 93 günlük saltanatı zamanında Sadrazam idi. 1879 da Manisa’ya gönderilmişti. Midhat Paşa’nın İzmir’de Fransız Konsolosluğuna sığınması üzerine, Saraydan gelen talimat; “Aman Rüştü Paşa’yı kaçırmayın” olmuştu. Bir bölük asker Rüştü Paşa’nın evine gelince, onun yatağa bağlı derecede hasta olduğu, bu nedenle üç Belediye doktorunun “hareket ettirilmesinin uygun olmadığına” dair verdiği ortak rapor üzerine Saray üç doktor daha görevlendirmiş, bu altı doktorun verdiği karar gereği özel bir trenle Manisa’dan İzmir’e götürülerek, İzmir Vilayet Binası, harem dairesinde sorgulanmış ve fakat İstanbul’a götürülmesine doktorların müsaade vermemesi üzerine hastalığı nedeniyle yargılamadan muaf tutulmuştur.
Aynı şekilde tedavisi mümkün olmayan akıl hastalığı (cünun-i mutbîk) nedeniyle de Abdülhamid’in ağabeyi V. Murad da yargılamadan muaf tutulmuştur.
Yukarıdaki listeden, Mütercim Mehmed Rüştü Paşa hariç diğerleri 9 u idam ve ikisi 10 yıllık kalebentlik hapsi ile cezalandırılmış, Şeyhülharemlikle Medine’ye gönderilen Şeyhülislam Hayrullah Efendi, mahkeme edilmeden ve yargılanmadan padişah fermanıyla Taif Mahkûmlarına dâhil edilmiştir.
Listenin 10. Sırasındaki Namıkpaşazade Ali Bey’in ağabeyi Mekke Kumandanı iken Padişahtan aldığı özel izinle, kardeşinin Medine dışına çıkmamak kaydıyla zindandan kurtulmasını sağlamıştır.
10 yıllık kalebentlik cezası 1891 de sona eren, listede 5. Sıradaki Seyyit Bey ile 8. Sıradaki Miralay İzzet Bey cezaları dolmasına ve müteaddid arizalarına rağmen salıverilmemiş, Seyit Bey 15 Mart 1898 de İzzet Bey 4 Ağustos 1903 de ve her ikisi de 61 yaşlarında Taif zindanında vefat etmişlerdir.
27 sene sonra 1908 de çıkan aftan sonra Taif Zindanında hayatta kalan; Boyabadlı Hacı Mehmed Pehlivan, Cezayirli Mustafa Pehlivan ve Mabeyinci Fahri Bey sağ olarak memleketlerine dönebilmişlerdir.
Mabeyinci Fahri Bey’in zindanda tuttuğu takrirler ve zindan hatıraları ile İstanbul’a geldiğinde açmak istediği “İade-i Muhakeme Layihası” bu konuyu sarahate kavuşturan kıymete haizdir.
Bundan sonra seri olarak devamını düşündüğüm yazılarımız, yukarıdaki şahısların işkence altındaki sorgulamaları ile devam edecektir.
25-29 Eylül 2024 tarihleri arasında Manisa Kitap Fuarında olacağım.
Tüm kitapseverleri bekliyorum.
Yer: Atatürk Kent Parkı
Yunusemre - Manisa
İstanbul
22.12.2024