Eylül ayının ilk günlerini yaşarken, sonbahar serinliği bekleyen ülke yine sıcak bir gündemle sarsıldı. Adli yılın açılmasıyla birlikte, tatilde iyi dinlenen yargı mensupları tartışmalı bir kararı ülke gündemine taşıdı. Konuyla ilgili mahkeme günleri beklenirken, bir ara kararla CHP İstanbul il yönetimi görevden alındı ve yerine kayyum atandı.
Ülke gündemine oturan bu karar, tartışmaları da beraberinde getirdi. Hukukçular bu konuda ikiye bölündü. Hukukçuları bünyesinde toplayan Ankara Barosu, CHP İstanbul İl Yönetimi’nin görevden alınmasına ilişkin asliye hukuk mahkemesi kararının “yok hükmünde” olduğunu açıkladı. Baro, siyasi parti kongrelerine dair kararların yalnızca seçim kurulları ve YSK yetkisinde olduğunu vurguladı.
Hukukçular bunu tartışa dursun, siyasiler de ciddi iddialar ortaya atmaya başladı. Bir TV kanalına bağlanan CHP eski genel başkanlarından Murat Karayalçın, “Bu bir darbedir, başka darbelere de hazır olmak lazım” dedi. Biz hukuki yönünü hukukçulara, siyasi yönünü ise siyasetçilere bırakalım. Hukuk açısından hukukçular sözünü söylesin, siyasi çekişmelerde taraflar kendi sözlerini söylesin. Biz, bu duruma toplum psikolojisi ve sosyokültürel açıdan bakmaya çalışalım.
Türk milletinin en bariz hasletlerinden olan ahlak ve adalet, tarihin her evresinde kendini ön planda hissettirmiştir. Ahlak ve adalet, Türk milletinin en önemli kültürel değerleri olmuştur. Barış medeniyeti de ancak ahlak ve adaletle tesis edilebilir. Eğer ahlakı göstermelik, adaleti ise yalnızca kitap sayfalarında kullanırsanız, insanlık vicdanında büyük yaralar açarsınız ve barış medeniyeti dediğimiz çağı yakalayamazsınız. Ahlaktan ve adaletten uzak bir yapı oluşturmak için zorbalık kılıcını kullanırsanız, bunun adı barış medeniyeti değil; despot ve monarşi medeniyeti olur.
Bu durum aslında sadece Türk milletinde değil, medeniyet yapısı sağlam olan tüm toplumlarda kendi değer yargılarıyla örtüşen yapı hep önceliklerde olmuştur. Sağlam ve kalıcı bir devlet ancak ahlak yapısı kuvvetli, amasız bir hukuk devletiyle sağlanabilir. Ahlak yapısı güçlü bir hukuk devleti olmak isterseniz de toplumu parçalara ayıramazsınız.
Bir süredir devam eden CHP üzerindeki operasyonlar, toplum psikolojisi açısından sınıfta kalmıştır. Toplumun her kesimi, bunun bir hukuk anlayışıyla değil, siyasi bir operasyon olduğunu düşünüyor. Çoğu insan, bu durumu bir “Temiz Eller” operasyonu değil, bir “rakip temizleme operasyonu” olarak görüyor. Ülke üzerinde ve bölgemizde oynanan oyunları gözden uzak tutmak için yapılan “danışıklı dövüş” operasyonu olduğunu düşünenlerin sayısı da hayli fazla.
Bu durumda, iki anlayış toplumda yaygınlaşıyor:
- Eğer mevcut iktidar bir rakip temizleme operasyonu yapıyorsa, bu durum toplumu bölen, ahlaki ve adil olmayan bir durumdur. Bu şekilde toplum birliğini korumak mümkün değildir.
- Yok eğer bu durum danışıklı dövüşse ve bu durum için CHP seçilmişse, CHP tabanında samimiyetle mücadele eden, çalışan ve ömrünü bu davaya adayan insanlara da yazık edilmiş oluyor.
CHP ile fikri olarak aynı değerlerde olursunuz veya olmazsınız; ancak CHP, bir değer olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal yapısı için tarihi bir çınar, köklü bir direk gibidir.
Belediyeler üzerindeki operasyonlara yolsuzluk gibi bir yükleme yapabilirsiniz, ancak kongre için yapılanların ve verilen kararların vicdanlarda pek yeri olmadığı ortaya çıkıyor. Kongre yapılma aşamasında hep YSK baş köşede oturuyor. YSK üyeleri de yargıdan oluşuyor. YSK kararlarının kesin ve istinasız olduğu söyleniyor. O zaman bu kongreleri YSK onayladığına göre şimdi diğer bir mahkeme nasıl karar verebiliyor? Cezai bir tespit varsa, o kişi veya kişilere müeyyide uygularsınız. Kongrenin yapılmasını ve yönetimin seçilmesini sağlayan tüm delegeler suçlu değildir. Bu durumda, onların iradeleri yok sayılmış olmuyor mu?
Yapılan operasyonlar ve alınan bu kararlar toplumda bu kadar tartışılıyorsa ve vicdanları yaralıyorsa, bu durumun toplum psikolojisi ve sosyokültürel açıdan bir zemine oturmadığı açıktır. Bu kez, ister istemez, Murat Karayalçın’ın dediği gibi “Bu bir darbe midir? Başka darbeleri de beklemeli miyiz?” sorusu akıllara geliyor.