MEHMET CEYLAN

Tarih: 27.10.2023 14:04

TÜRK MİLLETİ VE CUMHURİYET

Facebook Twitter Linked-in

İnsan yaratılışından itibaren kendisine verilen hükmün gereği, yöneten ve yönetilen ekseni üzerinde yer almıştır. İnsan, daha huzurlu, daha müreffeh, üreten ve harcayan yaşamını ahlaklı, adil ve yol açıcı lider yöneticilerin ortaya koyduğu icraatlarıyla sağlamıştır.

Yine İnsan yaratılışından itibaren kendisine verilen hükmün gereği, toplumları oluşturmuştur. Yoğunlaşan kültür yapıları ve “tarım, fizik, kimya, matematik” gibi maddi gelişmişlikleriyle de millet olgusunu elde etmişlerdir. 

Eğer toplumlar doğru yönetilmezse ve millet olma özelliklerini taşıyan kültür yoğunluğundan ve maddi gelişmişliklerden uzaklaştığı zaman bir takım güçlerin esareti altında sömürgesi olur. Sömürge toplumların da hiçbir dönemde hükmü olmaz.

Dünya yaratıldıktan sonra ilk yapılanmasını Adem ve Havva ile yapmıştır. Çeşitli dönemlerde yeniden yapılaştığı görülse de en büyük ve yeniden yapılanmayı Nuh tufanı sonra, Nuh’a inanmış tufandan kurtulan ekibiyle yapmıştır. Bu yapılaşmadan sonra bazı toplumlar bir kabileden öte gidememiş, bazı toplumlar ise bölgesel geniş alanlarda varlıklarını korumuşlardır. Nuh’un torunu Yasef’e kadar uzanan Kafkas bölgesinde geniş bir bölgede varlıklarını sürdüren, Anadolu Rum topraklarına kadar uzanıp çok kere geniş kitlelere hükmeden toplum Türk toplumu, Türk Milletidir. 

Türk toplumu kendine özgü kültür yoğunlaşması ve ahlaklı, adil ve yol açıcı yönetim anlayışıyla insanlığa en büyük hizmet eden toplum olmuştur. Kendine özgü kültür yoğunlaşması ve ahlaklı, adil ve yol açıcı yönetim anlayışlarıyla millet olma özelliğini kazanmıştır.  Boy isimleri farklı olsa dahi ana isim Türk milletiyle anılan onca topluluk görebilirsiniz. Türk milletinin adı, ırki bir ayrımcılık yerine kültür değerlerinden oluşan şemsiye isim, üst isimdir. Türk milleti tarihin tüm zamanlarında tevhit inancıyla yaşamıştır, tevhit inancından uzaklaşan boylar kimliklerini dahi kaybetmiştir.

TÜRK MİLLETİ KÜLTÜR DEĞERLERİYLE YAŞAR

Türk milleti kendine has özellikleri gereği Türk toplumu kültür değerlerinden uzaklaştırılırsa millet olma özelliklerinden de yok edilmiş olur. Kültür değerlerinden koparılan bu Türk toplumu dünyanın en zengin bireyleri ve en zengin ülkesi de olsa millet olma özelliğiyle yaşayamaz. 

Türk Milleti tarih boyunca büyük devletler kurmuş, medeniyetler inşa etmiştir. Türk milletinin inşa ettiği devletler bazı büyük devletlerin yaptığı gibi emperyalist medeniyetler değil, barış, adalet ve ahlak medeniyetlerini inşa etmişlerdir.

İnsanlık tarihinin her devrinde olduğu gibi Türk milletinin inşa ettiği o muazzam medeniyetler, iktidar hırsının verdiği hevesle, barış, adalet ve ahlak ilkelerinden uzaklaştığı dönemlerde birçok hükümranlıkların yok olduğu gibi bu hükümranlıklarda yok olmuştur. Birçok hükümranlıklar yıkıldıktan sonra kaybolmuştur fakat Türk milletinin en önemli özelliği her hükümranlık yıkılma aşmasında yeni liderler ortaya çıkmış, farklı özelliklere sahip olan Türk Milleti küllerinden yeniden var olmuş, yeniden devletini kurmuştur. O muazzam Türk Kültürü, Türk medeniyeti yaşamıştır. 

Türk milletinin inşa ettiği Osmanlı, 400 yüz yıllık muazzam yükselişinin ardından uğradığı zafiyetler sebebiyle gerilemeye başlamış 200 yıl süren gerileme devri o muazzam devletin sonunu getirmiştir.

YENİDEN KURTULUŞ, YENİDEN DOĞUŞ BAŞLADI

1919 Yılına gelindiği zaman o dünyaya hükmeden muazzam devletin kaderi elinden alınmış Sevr illetiyle karşı karşıya kalmıştı. Emperyalist devletler leş kargaları gibi Osmanlı devletini paylaşmaya başladığı bir anda bir avuç kahraman Mustafa Kemal liderliğinde Milli mücadeleyi başlattı. Milli Mücadele kahramanları İstanbul’dan yol alıp Samsuna vardıkları zaman ülkenin de kaderi değişiyordu. Samsun’dan başlayıp Erzurum, Sivas ile devam eden kurtuluş yolu Ankara’da konuşlandı. Zor şartlar içinde sürdürülen Milli mücadele yeniden kurtuluşu, yeniden doğuşu getirdi. 23 Nisan 1920’de meclisine, 1921 de milli iradeye, 29 Ekim 1923 yılında da devletine kavuştu. Devletinin adı da, milli iradenin hükmettiği, egemenliğin kayıtsız şartsız millette olacağı “Cumhuriyet” oldu.

Bir toplumun iradesiyle yönetilebilmesi için Milli iradenin elinde olduğu, egemenliğin milletin elinde olduğu devletle mümkündür.  Bu durumu Mustafa Kemal Atatürk; “Bir millet, varlığı ve hukuku için bütün kuvvetiyle, bütün fikri ve maddî güçleriyle alâkadar olmazsa, bir millet kendi kuvvetine dayanarak varlığını ve bağımsızlığını temin etmezse şunun, bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz. Millî hayatımız, tarihimiz ve son devirde idare tarzımız, buna pek güzel delildir. Bu sebeple teşkilâtımızda millî güçlerin etken ve millî iradenin hâkim olması esası kabul edilmiştir.” Diye anlatmıştır.

CUMHURİYETİ ANLAMAK GEREKİR

Cumhuriyeti, cumhuriyetin kuruluş hikâyesi, cumhuriyeti kuranları ve o günün şartlarında yapılabilecekleri anlamak gerekir. O günün zor şartlarında yapılan mücadelenin ne anlama geldiğini anlamak gerekir. Eğer o günlerin zor şartlarında bu mücadele verilmeseydi, konulan Sevr şartlarında ülkemiz bu toprakların ne kadarına hakim olacaktı. 

Zaman içinde yanlış politikalar, yanlış uygulamalar olabilir.  

Mustafa Kemal Atatürk Gençliğe hitabında “Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.” Dediği gibi her tür şartların farklılaştığı karşımıza çıkabilir. Tüm olumsuzluklara rağmen cumhuriyeti iyi anlamak gerekir.

Tarihin her döneminde küllerinden doğan Türk milleti geçmiş yıllarda yapılan yanlış politikaların verdiği zararlara takılıp kalmamalıdır. Yeniden ayağa kalkmalı, yeniden doğmalı her tür şartlarda cumhuriyeti yaşatmalıdır. Cumhuriyet yönetim şekillerin milli iradenin tam egemen olduğu bir yönetim şeklidir.     


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —