Özet: Önceki yazılarımızda Gazze’de, 7 Ekim 2023 Aksa Tufanı’ndan beri İsrail’in soykırım politikasının sonuçlarını paylaşmış ve “Trump-Netenyahu görüşmesinin gündeminde Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanımızın isminin geçmesinin anlamını değerlendirmiştik. Bu yazımızda da konuya devamla, Trump’ın Sayın Erdoğan güzellemesini yaparken Rahip Brunson olayını hatırlatmasını irdeleyip konuyu sonuçlandırmış olacağız.
Soru 5- Trump-Netenyahu görüşmesinin ardından, Trump’ın Erdoğan güzellemesini yaparken Rahip Brunson vurgusu ne anlama geliyor?
Trump’ın Erdoğan’ı övme biçimi, yüzeyde bir “takdir” gibi görünse de, aslında gücün kimde olduğunu hatırlatan bir "Üst perdeden övgü." diyebiliriz. Trump, Erdoğan hakkında konuşurken “çok akıllı bir adam, çok güçlü biri – ama ben Rahip Brunson’u bir telefonla aldım” gibi ifadeler kullanmıştır.
Trump, özellikle Rahip Andrew Brunson örneğini anımsatması ile bu güzellemenin altında yatan asıl niyetini de açık etmiştir.
Çünkü:
Brunson krizi sırasında Türkiye ciddi ekonomik baskıyla karşılaşmıştı. Dolar Türk Lirası karşısında değer kazanımında rekor kırmış ve Trump’ın attığı tweetlerle piyasalar alt-üst olmuştu.
Türkiye önce direndi ama sonrasında Brunson’u serbest bıraktı. Bu, ABD'nin ekonomik ve diplomatik araçları nasıl kullanabildiğinin somut bir örneğiydi.
Trump bu olayı hatırlatarak aslında sadece Erdoğan’a değil, Netanyahu’ya da diyor ki:
“Evet Erdoğan güçlü olabilir ama ben onu istediğimde diz çöktürebilirim.”
Yani bu bir "Örtülü güç gösterisidir." Sevecen tonda ama satır arası şöyle okunabilir: “Bu adam zeki ve güçlü, ama ben onunla nasıl başa çıkacağımı biliyorum.”
Trump’ın Sayın Erdoğan’a güzelleme yaparken Rahip Brunson’u andığı cümlesinin arka planındaki mesajları da hatırlatalım…
Soru 7- Netenyahu, ABD Başkanı Trumpt’tan Türkiye konusunda ne istemiş?
Netanyahu, Trump'la yaptığı görüşmede özellikle Türkiye'nin Kuzey Suriye’deki operasyonları ve Suriye'de kalıcılaşan askeri varlığından duyduğu rahatsızlığı dile getirmiştir. Bu durum, esasında İsrail’in uzun süredir yakından takip ettiği güvenlik perspektifinin bir sonucudur.
Görüşmenin ardından Netenyahu konuyla ilgili şu açıklamayı yapmıştır.(6)
““Türkiye ile kötüleşen komşuluk ilişkilerimiz var. Suriye’nin, Türkiye dahil olmak üzere hiç kimse tarafından İsrail’e saldırı için bir üs olarak kullanılmasını istemiyoruz. Türkiye ile Suriye’de çatışma istemiyoruz. Türkiye, ABD ile harika ilişkileri olan bir ülke. Başkan Trump’ın Türkiye lideri ile iyi bir ilişkisi var. Bu çatışmayı nasıl önleyebileceğimizi görüştük.”
Yani, Netenyahu, BOP’un uygulama sürecinin bir oldubittiye getirilip gerek Filistin-Gazze’de gerekse Suriye’de İsrail’in kazanımlarına Türkiye’nin razı edilmesi için ABD’nin rol almasını istemiştir.
Sonuç:
Bunca uluslararası kuruluşun (BM, NATO, AB vb.) varlığına ve dünyanın gözü önünde her gün onlarca, yüzlerce Filistinliyi katleden İsrail’in akıl almaz soykırım politikasını pervasızca sürdürmesine ve Gazze’nin insansızlaştırılmasına mani olmayan/olamayan 21.yüzyılın güçlü ülke yöneticileri bu katliamın sorumlularıdır.
Çünkü mazlumların uğradığı zulme rıza gösterenler, o zulmü işleyenlerle aynı konumdadır.
Trump-Netenyahu görüşmesinde; BOP bağlamında Türkiye özel olarak gündeme gelmiştir. Yani Netenyahu tarafından, Orta-Doğu’nun genel görünümünün yanında Gazze ve Suriye özelinde Türkiye’nin ve Türk kamuoyunun hassasiyeti gündeme getirilmiştir...
Dolayısıyla Netenyahu’nun yukarıdaki açıklamasından, İsrail’in lehine, hallaç pamuğu gibi atılmış olan Orta-Doğuda gelinen mevcut durumu Türkiye’nin kabullenmesi konusunda, ABD’nin yardımını ve baskı kurması gereğini talep ettiğini öğreniyoruz…
Trump’ın Erdoğan güzellemesi, gerçek bir hayranlık değil, daha çok kontrol altında tuttuğu bir lideri “pazarlık masasında parlatmak”tır. Bu tip yaklaşımlar, Trump tarzı diplomasinin tipik örneklerindendir. Yani “Önce överim, sonra ne yapabileceğimi hatırlatırım.” Cinsinden…
____________
İstanbul
26.04.2025