Türkiye gündeminden düşmeyen şiddet yıllardır tartışılan bir konudur. Gazetelerde üçüncü sayfa haberlerinin yarısı kocası tarafından öldürülen, şiddete maruz kalan, tecavüze uğrayan kadınlardan bahsediyor. Her gün okuduğumuz bu şiddet haberlerinin yasını tutuyoruz. Kadına şiddet yaşamımızın bir gerçeği haline geldi. Aile bireylerini, çocukları, toplumu önemli ölçüde etkiliyor. Ancak kültürümüzde kadına şiddet tolere ediliyor. Aile baskısı ile normalleştiriliyor. Erkekler şiddeti bir diplin ve ceza aracı olarak görüyor. Erkek hegemonyasının kadın üzerindeki baskıcı tutumu aciz, güçsüz ve güvensiz erkeklerin çaresizliğinin göstergesidir aslında. Çocukları yetiştirmede de önemli bir yeri var. Çocukluk çağında şiddet görenler ileride kurduğu aile düzeninde de çocukları ve eşi üzerinde uygulayıcı oldukları gözlemleniyor.
Ülkemizde kadına olan şiddet kültürel görülüp maalesef göz yumuluyor. Sonuç olarak bu davranış pekişiyor. Toplumsal açıdan kültür olarak görülse de gerek ekonomik sıkıntılar, eğitim düzeyinin düşük olması, alkol kullanımı, gerekse anlayışsızlıkları, en önemlisi ise doğru empati yapabilme becerisinin eksikliği de yaşanan şiddeti tetikleyen unsurlardandır. Toplumda kullanılan bazı şiddet içerikli öğeler (kadının sırtından sopayı, karnın sıpayı eksik etmeyeceksin, dayak cennetten çıkmadır gibi…) de eğitimsizlik düzeyimizi yüzümüze vuruyor.
Türkiye’de yapılan araştırmalara göre ensest, cinsel istismar, tecavüz ciddi boyutlara ulaşmıştır. Cinsel istismara, tecavüze uğrayanlar ileride cinsel şiddet eğilimine sahip oluyor.
Ayrıca en önemli konulardan birisi de çocuk yaşta gelin edilen kız çocukları, şiddetin diğer ağır mağdurlarıdır. Okula gitme çağında evlendirilen kız çocukları bu ülkenin büyük yarasıdır. Özellikte bu konu önlenmelidir. Reyting uğruna şiddet içeren diziler, filmler, çocuklara yönelik çizgi filmler, olumsuz davranışları tetikliyor. Bunların önüne geçmek için daha sıkı denetimler yapılmalıdır.
Şiddete maruz kalan kadınlarımız da kendine güvensizlik, yalnızlık, çaresizlik gibi duygu değişimleri yaşadığını görüyoruz. Daha sonrasında ise ciddi ruhsal sıkıntılar yaşaması söz konusu olabiliyor. Böyle gerekli durumlar da psikolojik yardım alabilirler.
Şiddete uğrayan kadınlar, kol kırılır yen içinde kalır diye düşünmeden, uğranılan şiddetin şikayetinin yapılması, kendinize duyduğunuz saygının işareti olacaktır. Mağdur ve şiddet gören kadınlarımız, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı il ve ilçe müdürlüklerine ve bulundukları yerde varsa ŞÖNİM’e (şiddet önleme ve izleme merkezine) başvurabilirler. Ayrıca kadın örgütleri, belediye kadın danışma merkezleri, Kaymakamlık, Valiliklere başvurabilirler. Aynı zamanda eşinden veya bir başkasından şiddet gören ya da şiddete maruz kalma ihtimali olan kadınlar, akıllı telefonları üzerinden yapacakları ihbarlarda hızlı bir şekilde bu iş için kurulan Kadın Acil Destek İhbar sistemine (KADES) ulaşabiliyorlar.
KADES uygulamasını telefonlarına indirdiklerinde bir tuş kadar yakın olan polisler en hızlı şekilde yardımınıza koşuyorlar. Devletin kadına verdiği destek ve şiddete verilen caydırıcı cezalar ile şiddetin önüne geçebileceğimizi düşünüyorum. Böylelikle kadınlarımız daha güçlü, kendine güvenen, azimli, başarılı bir yolda ilerlemeye devam edecektir.
Atatürk’ün de dediği gibi “Ey Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” Kadınlarımızı hak ettikleri yerde görmek en büyük isteğimizdir.
İstanbul
22.03.2025