Geçen hafta çarşamba günü bir yakınımın rahatsızlığı dolayısıyla Çorum’da H.Ü. Erol OLÇOK Eğitim ve Araştırma Hastanesine gittim. Saat sabahın 09.30 civarı… Sanki miting meydanından dağılan bir insan seli akın akın hastane kapısından içeri giriyor… Poliklinikler ve koridorlar tıklım tıklım çocuk, genç, yaşlı insanlarla dolup taşıyor. Bu tablo karşısında irkildim ve gayri ihtiyarı şehirde “salgın mı var”, herkes mi hasta olmuş dedim kendi kendime…
Atasözlerimiz bizim için kılavuzdur. Bu manada hemen “Sebepsiz kuş bile uçmaz.” sözünü hatırladım. Hastahane kapılarında şifa arayan bu insanların beslenme konusundaki arka planınaodaklanmak geldi aklıma. Yani içtiğimiz sudan yediğimiz ekmeğeher şeyi gözden geçirmeliyiz ve sağlıklı olduğundan emin olmalıyız. Bunun literatüründeki adı “Gıda Güvenliği” olarak dillendiriliyor.
Bir başka ifade ile “gıda güvenliği”, gıda ürünlerinde meydana gelen fiziksel, kimyasal, biyolojik ve her türlü zararları önlemek için alınan tedbirlerdir. İnsan sağlığında tehlike oluşturan ve tüketime uygun olmayan gıdalar güvenilir olmayan gıda olarak bilinir.
Temel insan ihtiyacı olan beslenmenin sağlıklı olarak karşılanması toplum sağlığı için tarımsal üretim ve gıdaların (bitkisel-hayvansal) stratejik önem taşıdığı sürekli vurgulanmaktadır. Gıda arzının yeterli ve güvenli üretilmesi, üretilen gıdanın sağlıklı ve adilane bir şekilde tüketicilerin erişimine sunulması gibi birçok faktör gıda güvencesi ve güvenliği ile doğrudan ilgili kavramlardır.
Konu ile ilgili olarak (iklim değişikliği konusunu saklı tutarak) üretici kişi/kurum ve pazara sunanların dahli ile ilgili içeriden ve dışarıdan gelen rapor sonuçlarını haber kanallarından duyunca hastane önlerindeki kalabalığın sebebi ile ilgili endişemizde haklı olduğumuz anlaşılıyor. Yani bu raporlar sağlık sorununun arkasındaki gerçek sebebin sağlıksız gıda tüketimi olduğunugösteriyor bize…
Tarım ve Orman Bakanlığı, laboratuvar sonucuyla taklit veya tağşiş(1) (Halk tabiriyle hile/sahtecilik) yapıldığı tespit edilen gıdaları üreten/ithal eden ve piyasaya arz eden firmaları kamuoyu ile paylaştı.
2 Ekim 2024 tarihinde yayınlanan ve daha sonra güncellenen listeye göre 662 üründe taklit veya tağşiş yapıldığı görülmüştür. Yine bu yıl yapılan 940 bin denetimde 16.000 uygunsuzluk tespiti söz konusu olmuştur. Bu uygunsuzlukların ne kadarının gıda güvenliğine dair olup olmadığı açıklamalarda ifade edilmemiştir. Gıda ürünlerinde yüksek pestisit(2) kalıntıları olanlar, limitlerin üzerinde mikotoksin(3) bulunanlar ve ilgili mevzuata göre sınır değerlerin üzerinde mikroorganizma çıkan gıdalar ifşa listelerinde yer almamıştır.
Bakanlığın 16 Ekim tarihli yayımladığı yeni listeye göre birçok zeytinyağı firmasında tağşiş ürünlere rastlandığı görülmektedir. Yayınlanan söz konusu listeler incelendiğinde,
• Özellikle baharatlar, zeytinyağı, temel gıda ürünlerinden süt ürünleri, bal ile et ürünlerinde tağşişin yüksek olduğu,
• Alkolsüz içecekler, çikolata ürünleri gruplarında ve bitki çayları başlığında ilaç etken maddesi kullanımına ve
• Alkollü içeceklerde ürüne dışarıdan alkol katmaya devam edildiği görülmüştür.(4)
Yine konu ile ilgili olarak gazete başlıkları gıda ürünlerinde, toplumsal sağlığımızı doğrudan ilgilendiren zehirli maddelerin kullanıldığı gerçeği insanı dehşete düşürüyor.
Avrupa Birliği Gıda ve Yemde Hızlı Güvenlik Sistemi verilerine göre Nisan ayında Türkiye’den Avrupa ülkelerine ihraç edilen 50 ürünün 19’u uyarı bildirimi alırken, 31’i “gıda güvenliği” nedeniyle sınırda reddedildi. Sınırda reddedilen ürünlerin akıbeti bilinmiyor.(5)
Bilinmiyor değil aslında, sınırda geri gönderilen gıda ürünleri imha edilmek yerine iç tüketime arzediliyor. Avrupa Birliği ülkeleri insanlarını korurken Türkiye bu konuda “Bize bir şey olmaz.” motto cümlesi ile geri gönderilen ürünler imha edilmiyor ve iç pazarlarda insanımızın tüketimine sunuluyor…
Sonuç malum, insan sağlığını olumsuz etkileyen zehirli gıdalar hastane önlerinde yığılan hasta vatandaşlarımız olarak bize geri dönüyor…
Tarımda gerek bitkisel gıda üretiminde gerekse hayvan yetiştiriciliğinde; depolamadan, dağıtıma ve tüketiciye uzanan bütün aracı konumunda bulunanların, alanla ilgili belirlenmiş standartlara uygun olarak üzerlerine düşen işleri yapmaları vegerekli özeni göstermeleri gerekir.
Elbette her aşamada kontrolden sorumlu olan kamu kurumlarının,toplum sağlığının gıda güvenliğine bağlı olduğu gerçeğinden hareketle denetimlerini ihmal etmeden yerine getirmeleri çok çok önemlidir. Zira “Güvenmek iyidir, kontrol etmek daha iyidir.” Alman atasözünü hatırlamak gerekir.
Sonuç olarak daha fazla kazanmak uğruna gıdada zehir tacirlerine yönelik önlemler alınmalı ve bunlar caydırıcı olmalıdır.
Zira yeni yeni devasa şehir hastaneleri yapmakla ve daha kaliteli sağlık hizmeti sunmakla hastaları iyileştiremez ve hastane önlerindeki kalabalıkları ortadan kaldıramazsınız. En iyi sağlık hizmeti, hastalığın sebeplerini ortadan kaldırmak ve temel gıdalarımızı zehirleyenlere mani olmaktır…
Bir hadisle bitirelim yazımızı: “İki nimet vardır ki insanların çoğu onun kıymetini bilmez: vücut sağlığı ve vicdan rahatlığı.”
Kaynakça:
(1)Tağşiş: Gıda maddelerinin mevzuata veya izin verilen özelliklerine aykırı olarak üretilmesi halini ifade eder. Tağşişle bir ürünün doğal içeriğine yabancı veya ucuz bir madde ekleyerek ve içeriğindeki değerli bir bileşenin bir kısmını veya tamamını değiştirerek haksız kazanç sağlanır.
(2)Pestisit: Bitki ve hayvanlara zarar veren canlı organizmalara karşı kullanılan maddelerin tümüne pestisit adı verilmektedir. Bu maddelerin uygunsuz kullanımı ürünler üzerinde pestisit kalıntıları kalmasına sebep olabilmektedir.
(3) Mikotoksinler, gıda ve yem ürünlerinde bulunan çeşitli mantar türlerinin ürettiği zehirli metobolizmalardır.
(5)2023 yılı roporu…Yeşil Gazete
İstanbul
23.11.2024