MEHMET CEYLAN

Tarih: 26.05.2020 13:38

TOPLUM MOZAYİĞİNİ PARÇALARSANIZ, BU TOPLUM YAŞAYAMAZ

Facebook Twitter Linked-in

Bir ülkenin en büyük düşmanı kendi içinde yapılan provokatif eylem ve söylemlerdir. Eger bir ülkede iç çekişmeler, ayrıştırma, kutuplaştırma, düşman üretme ve bunu provokatif eylem ve söylemlere dökülürse başka düşmana ihtiyaç yok. Cephenin genik açmasına da gerek yok. Çünkü cepheye gerek yok içeriden çöküntü başlamış demektir.
Türk milletinin diğer milletlerden farklı özelliği insan kaybetme değil, insan kazanmak görevidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinden aldığı misyon çok taraflı mozaiğin birlikte yaşamak gibi bir görevi var. Eğer bu mozaiği kırmaya, parçalamaya başlarsanız bu toplumu ayakta tutamanız mümkün değil.
Öncelikle şunun altını çizelim. Farklı fikirde, farklı düşüncede, farklı inançta ve farklı etnik kökende olması aynı toplumun yaşamayacağı anlamına gelmez. Sizden farklı düşünen, inançta insanlarla aynı oratamda yaşayamacağınız anlamına da gelmez. Bilakis bizim toplum değerlerimiz bu yaşamayı prensip kılar hatta emreder. Bizim görevimiz iyiyi, doğruyu adaleti, ahlakı insanlara anlatma ve yaşama mükelefiyeti verir. İnsanların hayatlarına düşünce, fikir ve inançlarına müdahale yetkisini vermez. Toplum farklı katmanlarla birlikte ve her bireyin hür iradesiyle yaşama hakkı vardır.  
Toplumun farklı katmanları arasındaki farkların insanımızı düşmanlaştırmamasını sağlamak o toplumu yönetenlerin birinci dereceden görevidir. Eğer yönetenlerin verdiği mesaj, toplumun farklılıklarıyla hür ve uzlaşmacı yapısıyla yaşaması yönünde olursa o toplum daha huzurlu olur.  Yöneticilerin görevi de bunu sağlamaktır. 
Yöneticiler, kendi fikrinde olmadığı, kendi fikirlerini eleştirdiği, yaptıklarını yanlış gördüğü için düşmanlık politikası yapamaz.
Yöneticilerin verdiği mesaj aynı şekilde toplum kademelerinde karşılık verir. Eğer verilen mesaj, düşmanlık, ayrıştırma, kuruplaştırma üzerine olursa toplum katmanlarında da bunun aynen yansıması görünür, toplumu kucaklayan, farklılıkları zenginlik olarak gören, bilgi, birlik, barış, sevgi ve hürriyet üzerine verilecek mesajlar toplum katmanlarına da aynı şekilde yansır.
Her bağlı olduğu bağımsız birimlerin yöneticileri ve toplumun genel yöneticileri bilgi, birlik, barış, sevgi ve hürriyet üzerine dil kullanmak zorundadır. Devlet yönetiminin başında olanlar ayrımcı dil kullanamazlar. Yelpazeyi en geniş şekilde açmak zorundadırlar.
Bir kaç yıldır süren ama son zamanlarda hatta bu pandemi döneminde bile hüküm süren bu düşmanlaştırıcı dil ülkeye zarar veriyor. Ülkenin cumhurbaşkanı parti genel başkanı gibi konuşamaz. Suç iddiası varsa bunun ceza verme yeri veya suç gibi gösterme yeri cumhurbaşkanlığı makamı değildir. Suçu tespit etme yeri ve ceza verme yeri bağımsız ve adaletin hüküm sürdüğü yargıdır. 
Şunu da bilmek gerekir dünyada sorgulanamayan tek kelam Allah kelamıdır. Allah kelamını bile anlayabilmek için okumak araştırmak sogulamak gerekir. Allah insanlara körü körüne iman etmeyi değil, bilgiye dayalı, aklen ve kalben inandıktan sonra iman etmeyi emreder. Ve Allah'ın gönderdiği Kuran ilk olarak "Oku" ayetiyle  gelen bir kitaptır. 
Dünyada olan her şey sorgulanabildiğine göre hükümetlerin yaptığı, cumhurbaşkanlarının söyledikleri ve yaptıkları da sorgulanabilir. Cumhurbaşkanının söylediği veya yaptığı, hükemetin, belediyenin icraatları sorgulandığı ve tenkit edildiği için kimse düşman, hain veya terörist olamaz. Cumhurbaşkanı veya belediyenin kimin olduğundan çok icraatlarına bakılır. İcraatları doğruysa zaten kimse bir şey diyemez, yanlış ise tenkit edilir. Dünyanın hiç bir döneminde, hiç bir yerinde her şeydoğru her şey yanlış olmamıştır. Yanlış da her daim sorgulanmış tenkit edilmiştir. Sorgulamayan toplumların sonu köleliktir. Sorgularsanız yöneticilerinizin doğru veya yanlış yaptığını görmüş olursunuz.
Yönetici tenkit edildi, sorgulandı diye tenkit edenleri düşman, hain veya terörist gibi, teörirst işbirlikçileri gibi görürseniz elbette karşı sert tepkiyi de görürsünüz. 
Elbette iktidarda, yönetimde olanların da, muhalefette ve yönetilenlerinde kendilerine göre yapmaları gereken görevleri vardır. Ama toplumu toplayıcı birleştirici ve uzlaştırıcı görevi  birinci elden yöneticilerindir. Bu yönetici cumhurbaşkanı da olabilir, bakan da olabilir, belediye başkanı da olabilir, vali, kaymakam da olabilir. İlk adım yönetimden gelir. Yönetenin vereceği mesaj ve uygulamaları, yaşantıları doğru veya yanlış yönde yönetilenlere yansır. Yönetilenlerin varsa suçu bunu tespit etmek yöneticilerin değil, bağımsız ve adaletin hüküm sürdüğü yargıdır. 
Dünya, yönetenler ve yönetilenler olarak oluşmuştur. Yönetilen yöneticisini, vekilini seçer ve yöneticisinde öncelikle ahlak, adalet arar. Yönetici toplum ahlakına uygun, adaletle yönetmek gibi bir görevi vardır. 
Adalet üzerine yapılan yönetimlerde ayrıştırma olmaz, düşmanlık tohumu ekilmez, fitne yer bulamaz, birlik ve beraberlik sağlanır, provokatif eylemler alan bulamaz. Elbette düşman boş durmaz, düşmanın planları birlik ve beraberlikle, istişare müessesinin işletilmesiyle bozulur. Düşmanın planları ayrıştırıcı dille, düşmanlık yaratan sözlerle bozulmaz. 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —