MEHMET CEYLAN

Tarih: 29.10.2018 11:20

SOYULAN TÜRK EKONOMİSİ VE YABACI SERMAYE

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye her ne söylenirse söylensin, hangi rakamlar açıklanırsa açıklansın bu gün ekonomik olarak ciddi sıkın­tılar çekmektedir. Belki de iyi gibi görüne bilir fakat bir gerçek var ki, yabancı istila­sında olan bir ekonomimiz var. Milli eko­nomi sömürüldüğü için köylü, işçi, esnaf fakirlik sınırının altında yaşam savaşı veri­yor. Tabi bu sadece bu günün meselesi de­ğil. Dünden bu güne beynelmilel sermaye­nin milli ekonomimizi soyduğunu, milleti­mizi fakirleştirdiğini görürüz. Fakat ne ya­zık ki tarihten gelen bu manzaradan hiç ders almadık. Her gelen iktidar, koltuğunu muhafaza etmek uğruna beynelmilel ser­mayeye mıknatıs gibi sarıldı. Yabancı ser­mayenin ülkemizi nasıl soyduğunu gör­mezlikten geldi. Tarihi seyri için de yaban­cı sermaye bu ülkeyi kalkındırmak için de­ğil, milli ekonomiyi sömürmek, milleti fa­kirleştirmek için geldi. Araştırmalar ya­bancı sermayenin arkasın da ?Bütün mil­letler sana kulluk, kölelik edecekler? zih­niyetin jönlerini ve uydularını görmekte­yiz.

Ekonominin yıkılmasın da yabancı sermaye ağırlığı.

1839 yılların da Mustafa Reşit paşa ta­rafından ilan edilen tazminat fermanıyla başlayan dönemlerde yabancı sermaye ve yerli işbirlikçilerinin ekonomimizdeki et­kilerini görmeye başlarız. Tazminatın ge­tirdiği kozmopolit politika. Türkiye´deki azınlıklara siyasi haklar yanında, ekono­mik haklarda vermektedir. Kapitülasyonlarla yabancı sermaye müesseseleri ve azınlıklar büyük imtiyazlara sahip olmuş­lardır. Yerli sermaye ve sanayi bu geniş imkan ve imtiyazlara sahip yabancı serma­ye karşısında gelişemedi ve yavaş, yavaş erimeye başladı. Mason, Hıristiyan ve Ya­hudi politikacıların tesirlerine muhatap olan devlet kendi milletini koruyamaz du­ruma geldi. Osmanlı imparatorluğunun yı­kılışına doğru Yahudi. Rum ve ermeni pat­ronlar ekonomide mutlak hakimiyet kur­dular. Millet Devletin bekası için cepheler de canını verirken, devlet içindeki soygun­cular, gayri meşru, gayri milli sermayeleri­ni şişirdikçe şişirdiler. Böylece milli ser­vet yabancıların eline geçti.

Millet dünya tarihinde eşine rastlanma­yacak fedakarlıklarla vatan müdafaası ver­di. Zor denen Askeri zaferler kazanarak Kurtuluş savaşından galip çıktı. Ne yazık ki, dökülen kanların, sönen ocakların be­delini ekonomik olarak alamadı. Dünya Yahudiliği Lozan´da, Türkiye´ye şirin gö­zükerek Rumlardan ve Ermenilerden boşa­lan ticari kolları ele geçirdi. Bu arada ma­son locaları Yahudi sermayesine emniyetli manken ortaklar temin eden gizli bir iç pa­zarı vazife edindi. Korumasız kalan milli sermaye, yabancı sermaye karşısında ken­disini koruyamaz duruma geldi.

İmtiyazlı yabancı sermaye

Türk ekonomisini soymak ve sanayileş­mesine mani olmak için her dönemde en önemli vasıta yabancı sermaye olmuştur. Gelen imtiyazlı yabancı sermaye, yerli ser­mayenin önünü tıkamış, rekabet gücünü kaybettirmiştir. Gelen yabancı sermaye hiçbir zaman sanayiye yatırım yapmamış ya montaj sanayiye, ya da ehemmiyetsiz yatırımlarla finans sektöründe değerlendi­rilmiştir. Mesela 1969 yılında 35 yabancı sermaye çalışma izni alınıştır.

Gelen yabancı sermayeler sanayi ürün­lerine hiç yatırım yapmamış, çiklet, meş­rubat, bisküvi gibi yerlere yatırım yapmış­lardır.

Yabancı sermayeyi teşvik kanununa gö­re, memleketimize akan yabancı sermaye en kısa zaman da en yüksek karların kaza­nılacağı sahalara aktarılmış, ülkeyi yaban­cıya muhtaç etmeyecek, ithalattan kurtara­cak sahalara yatırım yapılmamıştır.

Yabancı sermaye her devirde büyük im­tiyazlara ve rekabet imkanlarına sahip ol­muştur. En karlı sahalara yatırım yaparak,

dışarıya büyük karlar transfer etmiştir. Ya­bancı sermaye, milli sanayii yıkarak, eko­nominin kalkınmasını durdurmuştur. Yabancı sermaye istilası devam ediyor.

Bugün de durum değişmemiştir. Yaban­cı sermaye millet ve devlet kalkınması için değil, kar temin etmek için gelmektedirler. Geçmiş iktidarlar ve bu günkü iktidar ya­bancı sermayeyi himaye etmektedir, ikti­darda kalma uğruna Türkiye ekonomisinde hakim güçlere imkanlar sağlanmaktadır. Her dönemde de kalkınmış, müreffeh Tür­kiye masalları sözde kalırken, milletin ekonomik hayatı bir kriz ortamı içinde geçmektedir.

Bu gün baktığımız da % 10´ bir kesim ülke geneline hakim olmuş, milletin genel ekseriyeti fakir ve sıkıntı içinde olduğu görülmektedir. Bel bağlanılan yabancı ser­maye kalıcı yatırımlar yapma yerine her zaman olduğu gibi büyük kar sektörlerine yatırım yapılmakta, milletin parası soyula­rak dışarıya transfer edilmektedir. Milli müesseseler bile yabancılara satılmakta, ülke ekonomisi istila altına sokulmaktadır. Yerli sermayeye imkanlar sağlanmama­sı, rekabet ortamında yerini alamaması be­raberin de fakirliği getirmektedir. Milli ekonomi üzerine çöreklenen yabancı ser­maye ve ithalata dayalı ekonomi yerli üre­ticileri yok oluşun eşiğine sürüklemektedir.

Milletimizin fakirliği ve sefaleti, millet ekonomisi üzerindeki baskıcı yabancı ser­maye milli ekonomiyi yıkmasından doğ­maktadır. Milli gelirin büyük bir kısmının yabancı sermayenin kasalarına akmasın­dan meydana gelmektedir. Milli servetin çarçur edilmesinden, gayri milli unsurlara kar ve iktidar temin edilmesindendir.

Bütün milletler sana kulluk,

kölelik edecekler

200 yıllık yıkılış tarihimiz de ve bugün her an bir krizle karşı karşıya kalan ekono­mimiz tesadüfen bu hale gelmemiştir. Beynelmilel Siyonizmin ekonomi politika­sı, Fener patrikhanesi ve Roma Katolik ki­lisesinin müştereken hazırladıkları planlar semeresini vermektedir.

Bilindiği gibi Yahudilik müttefikleriyle birlikte cihan hakimiyeti kurabilmek için çalışmıştır. ?Bütün milletler sana kulluk, kölelik edecekler? prensibiyle çalışmakta­dırlar. Yahudilik, milletlere hükmedebil­mek için onların ekonomilerini yıkmaya ve hakimiyeti almağa çalışmakta, her türlü soygun yollarına ve sabotaj usullerine mü­racaat etmektedir.

Muharref Tevratm çizdiği ekonomik he­defler bunu apaçık ortaya koymaktadır..

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —