Geçen hafta, Efsane Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ali Naili ERDEM’in “Milli Eğitim Vakfı”nda Türkiye Eğitim Platformu (TEP) Gönüllülerine yönelik yaptığı sohbetten bahsetmiş ve konuşmasından bazı bölümleri paylaşmıştım… Aldığımız notlardan paylaşımlar yapmaya devam ediyoruz…
Sayın Bakanımız hatıralarını anlatırken Kendi penceresinden o dönemdeki toplumumuzun genel bir fotoğrafını paylaştı adeta… Demokrasi kültürü açısından son derece önemli bir gösterge…
“1950’li yıllar… Üniversite mezunu olarak İzmir/Kemalpaşa’ya dönen ilk kişi ve ilk avukat idim…
Babam;
Niçin geldin evlat? Büyük şehirlerde çalışsaydın ya… dedi.
Ben bu topraklarda doğdum, bu toprakların insanlarına hizmet için geldim…dedim…
Babam;
“Sakın politikaya gireyim filan deme, ” diye tembihatta bulundu… Ben de niçin Baba? dedim… Babam;
Bu millet Gazi’nin kıymetini mi bildi ki… dedi…
“İzmir-Kemalpaşa’da çarşıya çıktığımda esnaf dükkanının önüne çıkıyor ve ‘Hoş Geldin Sayın Başkan’ diyerek saygı gösterilerinde bulunuyordu. 1960 darbesinden sonra durum değişti. Aynı yerden geçerken vatandaşın bu sefer bana görünmemek için dükkanına gizlendiğini gördüm…” diyor.
Buradan hemen Zincir Bozan’a bir gönderme yaparak,
“Biz Sayın Demirel’le Zincir Bozan Hapishanesine giderken Bursa’dan normal zamanda, halkın ilgi ve alakasından dolayı 4 - 4,5 saatte ancak geçtiğimiz caddeden, sadece, evet sadece 1,5 DAKİKA’da geçtik.” dedi…
Ulu Çınar sohbetinde, bir vefa/vefasızlık örnekliği ile toplumda güce tabi olmanın ve korku ikliminin göstergelerine işaret etti...
Sayın Bakanımızın, “DEMOKRASİ” konusunda altını kalın çizgilerle çizdiği şu cümleleri, biz dinleyicileri derin düşüncelere sevketmiştir.
“Demokrasi sayısal bir kavram değildir. Demokrasi hukuksal ve ahlaksal bir kavramdır… Yetişmiş, kültürlü insanla ve insanlarla yaşam alanı bulur.”
Gazi Paşa, Alaşehir’de konuşuyor…
“Bu milletin makus talihini yeneceğiz. Bu millete doğruları söyleyeceğiz. Bu güne kadar yapılan fenalıkların en büyüğü, devleti idare edenlerin, iş adamlarının, bilim adamlarının halka doğruları söylemeyişidir. Bilim insanlarının, bilim önderlerinin halka doğruları söylemeleri gerekir. Yani demokrasi doğruların söylendiği yerdir.” Gazi’nin konuşmasından bu alıntıyı yapan Sayın Bakan; “Eğitimimizde bunu esas almaya mecburuz.” dedi.
“Eğitim… Eğitim…;
Hangi eğitim? Düşünen, araştıran, soran ve sorgulayan eğitim…
Bakınız, asırlar öncesinden Sokrat sesleniyor… “Sorgulanmayan hayat yaşamaya değmez.” diyor. Onun için sorgulamayı gençlere eğitim ortamında kazandırmamız gerekiyor…”
"Demokrasiyi yaşayacak ve yaşatacak olan insanların vasat değil, en üst düzeyde eğitim alması önem arz eder. Çünkü demokrasi bir yaşam şekli, bir kültür meselesidir. Bu çerçevede insanın eğitim düzeyini yükseltmek, gelir dağılımından da adil bir şekilde pay almasını sağlamak gerekir..."
Buradan yine 1960’lı yıllara giderek bir siyasetçinin Demokrasi ile ilgili sözlerini hatırlattı Bakanımız…
“1962 yılında kendi Partisinden ayrılıp Adalet Partisine geçen Tahsin Hoca (DEMİRAY) konuşmasında;
“Demokrasi o kapı senin, bu kapı benim değil, Partilerde şahsi ikbal aramak hali hiç değil. Demokrasi bir davaya inanan insanların sevgi süzgeçlerinden geçirerek, o millete o memlekete hizmet etmesi halidir." demişti…
Sohbetinde Osman BÖLÜKBAŞI’yı da anan Sayın Bakanımız; “BÖLÜKBAŞI’yı hastanede ziyaret ettim: Yanından ayrılırken Bana “Evlat, demokrasiye sahip çıkın…”demişti. Aynı sözü ben şimdi tekrar ediyorum… Evet, DEMOKRASİYE sahip çıkmak zorundayız…” (Haftaya- W.BRAND’da sordum)
İstanbul
24.03.2025