HAKAN GEZER

Tarih: 25.09.2019 13:31

SAĞLAM TOPRAK, SAĞLAM İNSAN

Facebook Twitter Linked-in

Yaşam denen kutsal olgunun en güzel örneklerinden biridir bitkiler. Özellikle ağaçlar. Fidansınızdır, büyürsünüz. Büyürken üzerine yağan yağmurlar, karlar, tipiler, dolular, esen rüzgarlar, kopan fırtınalar, kasırgalar ağacın ne yöne ve nasıl gelişeceğine dair önemli etkenlerdir. İnsana ne kadar benziyor değil mi?

Bir çocuğa güneş ve yağmur olur bilgi ve sizin ona davranış şekliniz. Berekettir. Özellikle bilginin yaşa göre fazlasını ise bünye kabul etmez. Ya kavrulur sıcaktan yada sele teslim olup, suyun götürdüğü yere savrulur kontrolsüzce. Büyük fırtınalar, kasırgalar yıkar geçer veya kalıcı hasar bırakır ağaçta. Belli bir olgunluğa ermemiş çocuk veya gençlerimizin başına geldiği gibi. Travmalı, kültürel deprem yaşayan bir gençlik geliyor gümbür gümbür! Yıkılmaz elbet bir çınar kardan, borandan ama nasıl dayansın gencecik canlarımız bu sert darbelere? Dayanıyorlar vesselam lakin sürüklendikleri yeri hiçbirimiz kestiremiyoruz. Bu ağacın kısacık bir fideden koca bir çınar olma yolunda aileler ve eğitmenler çok kritik bir noktada görev alıyor. Biz ne ekiyorsak onu biçiyoruz. Sadece biz mi? Aklınıza gelebilecek tüm sosyolojik çevresel etkenler de işin içinde. Bir ağaç bin bir doğa olayına maruz kalarak büyüyor. İnsan da aynı bu şekilde olgunlaşıyor.

Doğru toprağa doğru fidanı dikmek önemli meseledir. Lakin çok şükür bizim ekme şansımız yok. Ekenimiz kusursuz sanat sahibi Allah. Biz Türkiye topraklarına Allah tarafından ekilmiş fidanlarız. Toprağımız bereketli, tarihi muazzam deneyimlerle dolu, çok farklı türde ağaçları bir arada yetiştirebilir bir niteliktedir. Ancak önce ayaklarımız yere basmalı. Ayaklarımız yere basmalı ki köklerimiz sağlam tutunsun toprağımıza. Köküne sağlam tutunan fırtınalarda savrulmaz aksine güçlenir. Ne yazık ki son zamanlarda çok ciddi bir sallanma söz konusu. Bahçemize mütemadiyen ithal toprak dökülmesi buna en büyük sebeplerden biri. Ama asla tek sebep değil. Aşılamasını da biz eğitimciler çok yanlış yapabiliyoruz çoğu zaman. Çünkü bizlere de zamanında fidanken ithal toprak, hormonlu büyük meyve veren ağaçlar çok övüldü. Emin olunuz ki Anadolu ve Trakya toprakları çok zengindir. Bizim ne ithal bir zemine ne de hormona ihtiyacımız var. İhtiyaç duymanın ötesinde bu uygulamaların gençlerimize nasıl zararlar verdiğini görmeliyiz.

Bu toprağa yaban elden toprak karıştırmayacağız,  yine bu toprakların çimenini yiyip yetişen hayvanın gübresinden faydalanacağız, aşılamayı aşırı bilgi yüklemek için değil; gerekli, ayağı yere basan, sahih bilgi yüklemek için yapacağız. İşte o zaman nice çınarlarımız, nice büyük meyve ağaçlarımız olur. Nam-ı diğer doğal ürünler alırız bu şekilde. Gayrısı gençleri çok yoruyor. Yaprakları çok erken yaşta dökülüyor, her esen rüzgarda dalları kırılıyor. Bu acıyı yaşamayalım, yaşatmayalım.

Sürç-ü lisan ettiysek af ola, amacımız bağcıya dil uzatmak değil; kana kana üzüm yemektir. İşte bu yüzden bağı bahçeyi kollayalım diyorum. Çünkü bu bahçe hepimizin, sağlam olgun ağaçlar demek, ayağımızın altından kayıp giden toprağımızı sıkı sıkı tutmak demektir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —