İnsan hayatının her alanında kirlilik çürümenin başlangıcıdır. Kirli olan kıyafetinizin bir zaman sonra çürüdüğünü görürsünüz. Vücudunuz kirli olursa zaman içinde, vücudunuzda çürümeler, yaralar meydana gelir. Kirli vücudun üzerine temiz yeni kıyafetler giydiğiniz zaman içindeki kirliliği gizler ama çürümeyi durdurmaz. Temizlenen kıyafetler, temizlendiği zaman yenilenmiş olur, temizlenen vücut hastalıktan kurtulur.
Nasıl ki, kıyafetlerimiz, vücudumuz kirlenince çürüme başlangıcı olursa, kirli siyaset kirli toplumu meydana getirir. Toplumda değerler çürür sonunda da toplum özelliğini kaybeder.
KİRLİ TOPLUM, KİRLİ SİYASETLE OLUŞUR
Siyaseti ilmin ışığında, bilimin içinde, ibadet bilinciyle, üretken, ahlaklı ve adalet üzerine bir yapıya oturtulmazsa, topluma değer yapısını da oluşturmak mümkün değildir. Toplum değerleriyle yaşar. Bu toplum değerlerini de siyasetle oluşturabilirsiniz. Eğer siyaseti ilmin ışığında, bilimin içinde, ibadet bilinciyle, üretken, ahlaklı ve adalet üzerine oturtmazsanız bunun adına da siyaset denilmez, iktidar hırsının yaşandığı kirli bir politika üretilmiş olur.
Siyasetin en büyük hedefi ahlaklı ve adaletli bir yönetim sağlayarak medeniyet devleti kurmak olmalıdır. Hedefi olmayan siyaset, popülist politikalar ve iktidar hırsıyla oluşan hükümetlerin kısa vadede kendini gösterme politikaları kısa zaman sonra krizlerin odağı oluşur. Oluşan bu krizlerden kurtulmak için meşru zeminden uzaklaşır, kirli siyaset başlar. Bu kirli politikalar topluma sirayet eder. Bu sirayet toplum bireylerinin de meşru zeminden uzaklaşması ve kirli politikanın getirdiği kirli bir zemin oluşur. Bu kirli zemin , kirli toplumu beraberinde getirir.
Ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olan siyasi iradenin yanlış politikaları toplumu maddi zorlukların esirir yapar, bu zorluklar eksen kaymasına sebebiyet verir. Ekonomide, gelirde, eğitimde sosyal alanda adaletli ve ahlaklı olmazsa, toplum değerlerini korumazsa, siyasi iradenin üstünde olan kirlilik toplum bireylerine sirayet eder. Siyasi irade üzerinde olan kirlikle birlikte toplumda kirlenmiş olur. Temiz toplum, temiz siyasi iradenin icraatlarıyla mümkün olur.
KİRLİLİĞE SES ÇIKARMAYAN TOPLUM DA TEMİZ OLMAZ
Ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olan siyasi iradenin yanlışları ve kirliliklerini görüp ses çıkarmayan kim olursa olsun bunun vebalinden kurtulamaz.
Toplum bireyleri kendini yönetenlerin yanlışlarına ses çıkarmadığı, doğru ve yanlışı ayırmadığı, sadece alkışladığı sürece yanlışların düzelmesi mümkün değildir. Her bireyin kişisine bakmadan yaptıkları doğruları nasıl destekliyorsa, yanlışların da karşısında durmalıdır. Yapılanları sorgulamalıdır. Sorgulamayan toplumlar bir zaman sonra aynı yanlışların getirdiği çukura kendisinde düştüğünü görürsünüz. Sorgulamayan toplumlar bir süre sonra o yanlışlarla yol alan siyasi iradenin esiri olurlar. Doğruyu ve yanlışı göremezler her yapılanı doğru kabul ederler. Bu durum aynı zamanda kutuplaşmayı da beraberinde getirmiş olur. Her şeyi doğru gören ve her şeyi yanlış gören iki kutuplu bir tolum meydana gelir. Toplum bireyleri yöneticilerin icraatlarından sorumludur. Oy vermiş desteklemiş olabilir, desteklemiş olması yanlışlarını görmeyeceği anlamına gelmez.
Her toplum bireyi yapılan yanlışlardan yöneticiler kadar sorumludur. Yanlışlar sıkıntıları, sıkıntılar kirliliği getirir. Farkında olmadan o kirlenme toplumun her katmanını sarmış olur. Kimse ben sorumlu değilim diyemez.
Çok güzel bir ata sözümüz var, “Kurunun yanında yaş da yanar” herkes sorumludur. Herkes sorumluluğunun bilinciyle hareket etmek mecburiyetindedir.
Bu gün geldiğimiz noktada kirlenmiş siyaset toplumu da kirletiyor. Bunun çözümü sorgulayan bir toplum olmaktan geçer. Sorgulamak için okumak, araştırmak, doğruyu aramakla, hakikati bulmakla başlar.
İstanbul
21.11.2024