Geçen gün bir internet gazetesinin başlığı takıldı gözüme… Başlık aynen şöyle konmuş… “Türkiye’de son 6 ayda 50 bin kişi hapse girdi.”(1)
Bu başlığı okuyunca birden kendimi uzun yıllar görev yaptığım Milli Eğitim Bakanlığında hissettim ve eğitim sistemi görevini iyi yapmıyor/yapamıyor ki “ortalıkta suç makinaları dolaşıyor” dedim kendi kendime…
Hemen hapishane ve mahkum sayılarına baktım… Baktım da bir anda içim daraldı. İçeride mahkum sayısı hapishanelerin kapasitesinin çok çok üzerinde…
Adalet Bakanlığı(2) verilerine göre; 299 bin 042 yatak kapasitesinin olduğu 403 cezaevinde, şu an 392 bin 456 tutuklu ve hükümlünün bulunduğu belirtiliyor.
Bu rakamlara göre kapasite fazlası 93 bin 414 kişi var… Bunlar nerde kalır, nerede yatar… Gerçekten korkunç bir durum… Birde tutuklu ve hükümlü sayısı son 6 ay içinde 50 bin artmış… Bu da çok anormal bir durum…
Bir anda önceki İçişleri Bakanı Sayın Soylu’nun bir demeci geldi aklıma…
”Haftada ortalama 5 bin uyuşturucu satıcısını veya imalat yapanı yakalıyoruz.” demişti…
Bir yıl önce “ŞİDDET OLAYLARI ARTARAK DEVAM EDİYOR!!!” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Oradaki tespitlerimizden bazılarını şöyle sıralamışım..
Adalet mekanizması sağlıklı çalışmamaktadır. Bir başka ifade ile adalet gecikmelidir. Bu durumda vatandaş, bireysel olarak sokakta hak arama ve bunu da şiddet yoluyla sonuçlandırma yolunu seçmektedir.
Sınır güvenliği zafiyeti yaşanmakta ve yabancıların sınırlarımızdan giriş-çıkışları kontrol edilememektedir. Sınır güvenliğinin sağlanamamasının sonucu insan, silah ve uyuşturucu kaçakçıları için Türkiye cazip hale gelmiştir.
Vatandaşın devlete olan güveni sarsılmıştır.
Büyük şehirlerin mahallelerinde gettolaşmalar, sokaklarda organize suç şebekelerinin varlığı…
Bu tespitler, sonuçta gayri meşru oluşumlar (mafya vb.) ve eylemlerdeki tırmanış Türkiye’de bir güvenlik sorunu olduğunu gösteriyor. Bu tespitlerin ardından da şu soruları sormuşuz…
Toplumun yaşadığı ekonomik kriz sokaklara şiddet olarak mı yansıyor?
Gençler, televizyon dizilerindeki mafya vari rolleri oynayan dizi kahramanlarına mı özeniyor?
Ceza infaz yasasında yapılan özel (aflarla) düzenlemelerle hapisten çıkartılan mafya liderlerinin parti başkanları ile poz vermeleri mafyayı meşrulaştırıyor mu?
Sosyal medyanın (Tiktok, X, YouTube vb.) bu konudaki etkisi nedir?
Denetimsiz yönetimin boşluğunu öfkesi kabaran sokak kabadayıları mı dolduruyor vb.?
Elbette bu ve buna benzer soruların cevabını yetkili ve sorumlular bulmak durumundadır…
Suç ve suçlu sayısının artması bir toplum için ne büyük bir trajedi… Bunun kaynağına inmek ve sorunu kökten halletmek gibi bir çözüm neden üretilmez… 2025 yılı için 11 cezaevi daha yapılacakmış… Bu sorun cezaevi yapmakla çözülmez… Sorunun kaynağına inmek gerekir…
Devletin ilgili birimleri, üniversitelerin sosyoloji, psikoloji bölümleri ve STK’lar ne iş yapar. Suçun elbette kaynakta tek sebebi yoktur.
Kaynakta; adalet sistemi, işsizlik oranları, aile yapısı, alkol ve madde bağımlılığı gibi etmenlerin yanında eğitimin payının büyük olduğu bir gerçektir…
Zira eğitim bireyin; Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından sağlıklı ve dengeli şekilde gelişmesini sağlayan bir süreç olduğuna göre, bu işlevini yerine getiremeyen eğitimin sorumluluğu yadsınamaz. Çünkü eğitimli insanın, toplumsal kurallara, ahlaki değerlere ve yasalara saygı konusundaki hassasiyeti üst düzeyde olduğu için suç işleme olasılığı düşüktür.
Bu durumda eğitimde gerekli tedbirleri almak gerekirken hali hazırdaki eğitimin sorumlularının böyle bir derdi yok gibi... Takip ettiğimiz kadarıyla onlar yine eğitimin yapısal sorunları ile ilgililer…
Yani, 12 yıl önce, hiçbir araştırma yapmadan, eğitimin paydaşlarını dinlemeden geçtikleri 4+4+4 sistemini şimdilerde tekrar 5+3+3 şeklindeki eskiye mi dönsek diye, mazruf yerine zarfla ilgililer… Mezunların kalitesi hiç akıllarına gelmiyor…
Oysa toplumsal bir sorun olan suç ve suçlu konusunda birinin çıktısı, öbürünün girdisidir. Yani Milli Eğitim toplumun bütün katmanlarına eğitimli mezun gönderiyor, Adalet bakanlığı bunların suç işleyenlerini cezaevlerine gönderiyor…
Yani iki bakanlık, diğer paydaşlarla birlikte bu soruna köklü çözüm üretmek durumundadır.
Sonuç olarak;
Toplumsal kalkınmanın temel unsuru olan eğitimin amacı suç işleyen değil, suça bulaşmayan insan yetiştirmektir. Bunun için de Milli Eğitimi, 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda belirtilen ilkeler doğrultusunda görevini ifa ederek kaliteli insan yetiştirmek üzere göreve davet ediyoruz…
Kaynakça:
(1)https://gazeteoksijen.com/turkiye/turkiyede-son-6-ayda-50-bin-kisi-hapse-girdi-235573
İstanbul
13.04.2025