MEHMET CEYLAN

Tarih: 16.12.2021 10:22

GERÇEK YAŞAM HİKAYESİ “GÖNÜL DAĞI”

Facebook Twitter Linked-in

Bu hafta yazımı siyasetten, krizlerden karamsarlıklardan uzak, mutluluk veren, umut veren bir yazı yazmak istedim. Diyeceksiniz bu kadar ıstırap varken mutluluk, umut, huzur olur mu? 

Olacak elbette....

Tamam bir millet ıstırap içinde yaşarken onun evlatları, vicdanı körelmemiş bu acıyı duyan insanlar rahat edemez, mutlu olamaz, huzur bulamaz elbette. Ama bu demek değildir ki, gelecekten umudu keselim, güzel şeyleri görmeyelim. 

“Umutsuz yaşam kökü kurumuş ağaç” gibidir. Her tür olumsuzluklar olsa da hayat devam ediyor.

İşte bu umudu yeşerten, mutlu eden huzur veren bazen gözden gelen yaş damlalarıyla hüzünlendiren, duygusallaştıran olayları da yaşıyoruz ki, geleceğe daha canlı ve sıcak bakalım.

Sözümüzün geldiği yer; ben Zahide diye başlayan, iyilik timsali, mütevazilik timsali, kasabanın kırmızı çizgisi Sefer’inin hasretinin yaktığı Zahide, İlkokuldan bu yana hasretle beklediği mühendis Dilek’ine kavuştuğu Taner, Gözleri görmese de gönlü her şeyi gören Meryem’i için yanıp tutuştuşan kel Rıfat, Ramazan’ın aşkıyla yanan Asya’nın büyüklük gösterip “Ben Ramazan’da kendi içimi gördüm, Ramazan’da Asuman’ı, madem aşk buydu sevenlere yar olsun” diyerek bir türlü kavuşamayan Ramazan ile Asuman’ı kavuştuğu, Cemile’nin nezaketi, Veysel’in buruk yüreği, doktor Kenan’ın aile sevinci, Elif hemşirenin gülmeyen bahtı, kardeşlerin hırlaşması, eltilerin yardımlaşması, Gülsüm öğretmenin eğitici sözleri, Dişçi Musa’nın evlat sevgisi, Ciritçi Abdullah’ın adaletle vakarla yaklaşımlarının yaşandığı, besmelenin var olduğu, ayakkabısız girilen ev düzeni, yer sofralarının bereketi toplumun ahlak ve değer yargılarının yaşandığı bir yer orası “Gönül Dağı”

Ne çok özlemişiz kendimiz olmayı, ne çok hasret kalmışız insanlığın gösterişsiz yaşadığı alanları, ne çok özlemişiz zengin görüntüler ile lüks yaşamların insanların açlık duygularını kabartan görüntüler yerine kanaat eden, şükreden, paylaşan komşular olmayı. Ne çok özlemişiz büyüğün önünden geçilmeyip, sözünün üstüne söz söylenmediği saygıyı sevgiyi. Ne çok özlemişiz baba zenginliğiyle sapıtan gençler yerine üretmek için kıt imkanlarını birleştirip kucaklaşan gençleri, ne çok özlemişiz insanca yaşayan toplum olmayı onları seyretmeyi, onlarla duygulanmayı.

Cumartesi günlerinin vazgeçilmezi. 

Çaylar demlensin kaseler çerez dolsun şimdi “Gönül Dağı” başlıyor.

Demekki yazılabiliyormuş ve yapılabiliyormuş.

Şimdiye kadar önümüze konulan ne olduğu belli olmayan bizi bizden koparan ahlak kurallarımızdan uzaklaştıran, inanç yapımıza ters düşen kimi zaman Marksist görüşün, kimi zaman vahşi kapitalist çarkların arasından çıkan, kimi zaman kadını meta görüp müstehcenliği çağdaşlık diye bize yutturulan kimin eli kimin cebinde belli olmayan toplum, aile, yaşam diye bize izlettirilip yutturulan dizileri elinin tersiyle itebilecek kadar güçlü bir kalem güçlü bir yapım önümüze konuldu, izlenme rekorları karıldı.

Tüm kesimlerin, milletin gönlünde taht kurdu ama birilerinin gözü görmedi, bıraksın ödülü takdir bile edilmedi. Tabi aslında birilerinin görüp ödül vermesi değil milletin gönlünde taht kurması önemliydi oda oldu gerisi hikaye...

Türk toplum ve Türk aile hayatının bir nebze içinde olduğu “Gönül Dağı” dizisi eksikleriyle birlikte büyük bir boşluğu doldurdu. Çok şey yazılıp çok şey söylenebilir. Ne diyelim devamı gelsin diyoruz. Bu tip dizi ve filmlere hasretiz diyoruz. 

Bozkır’ın kalemi Mustafa Çiftçi’nin hikayelerinden oluşan Aile, Aşk, Komedi, Dramın işlendiği  “Gönül Dağı” izlenmeye devam edecek emeği geçenlere teşekkürler emeklerine sağlık.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —