Ülke belki yakın tarihin en acı günlerini yaşıyor. Acı tek yönlü değil bir taraftan ekonominin geldiği durum, diğer taraftan yanlışı kabullenmeme, bir diğer taraftan algı yönetimi. En yakın 2001 krizinden bile daha kötü. 2001’de  kriz oldu akabinde çözüm aranmaya başlandı suç aranmaya başlanmadı. Şu an çözüm aramak yerine suçlu aranıyor hemde 19 Yıldır ülkeyi yönetenler tarafından. Hoş yaklaşık 10 Yıldır alışkanlık oldu her sorunda suçlu aranıyor. Ama hiç dönüp kendilerine bakıp biz ne yaptık diye soran yok.

2006 Mart ayında bir yazımda “Rakamlar gerçek hayatı yansıtmazken nasıl olurda her şey toz pembe olur” başlığıyla yazımızda gidişatın yanlış olduğunu ortaya koymuştum, geleceği kriz olacağını eklemiştim. Bu yanlışlık tüm zamanlarda devam etti. Bu algı yönetimi tüm zamanlarda problemlerin üstünü örttü. Geldiğimiz noktada küçük bir kar topu büyüdü çığ oldu şimdi toplumun ekseriyetini etkisi altına aldı. 

NE OLMUŞTU?

Güçlü gelen hükümet verdiği güvenle ve beynelmilel sermayenin çok hoşlandığı sıcak para akışı rakamları gerçek dışı görmesine sebep oldu. Finans sektörüne gelen para devletin parası sanıldı, gelen para üretim ve istihdama öncelikle harcanmak yerine gidere ağırlıklı işlere harcandı, göz boyandı, sonra bu para geri çekildi. Finans sektörüne gelen sıcak para ve yabancı sermaye ülke ekonomisini avucunun içine aldı. Bu arada özelleştirme adı altında ülkenin kazanımları yok edildi. Toplum genelini kapsaması, ülke genelinde istihdam yolları açılması gereken ekonomi büyükşehirlerde toplandı. Bu gün ki yaşadığımız durum o günlerden hazırlandı.

Gene 2006 yılında “Soyulan Türk ekonomisi ve yabancı sermaye” başlıklı yazımda; “Türkiye her ne söylenirse söylensin, hangi rakamlar açıklanırsa açıklansın bu gün ekonomik olarak ciddi sıkın­tılar çekmektedir. Belki de iyi gibi görünebilir fakat bir gerçek var ki, yabancı istila­sında olan bir ekonomimiz var. Milli eko­nomi sömürüldüğü için köylü, işçi, esnaf fakirlik sınırının altında yaşam savaşı veri­yor. Tabi bu sadece bu günün meselesi de­ğil. Dünden bu güne beynelmilel sermaye­nin milli ekonomimizi soyduğunu, milleti­mizi fakirleştirdiğini görürüz. Fakat ne ya­zık ki tarihten gelen bu manzaradan hiç ders almadık. Her gelen iktidar, koltuğunu muhafaza etmek uğruna beynelmilel ser­mayeye mıknatıs gibi sarıldı” demiştim. 

YANLIŞ SİSTEM BU HALE GETİRDİ

Her ne konuda olursanız olun önce sistemi doğru yere oturtmanız gerekir. Sistem yanlış olursa ne yaparsanız yapın sonuç doğru düzeyde yürümez. Türk ekonomisi de her konuda olduğu gibi, eğitimde, adalette, sosyal hayatta, medeni hayatta yanlış sistem üzerine oturmuş duruyor. Aslında Türk ekonomisi asıl darbeyi ve yanlış sistem üzerine çok övülen Turgut Özal’ın 24 Ocak kararlarıyla ve ANAVATAN iktidarlarında yaptığı uygulamalarla başlar. Daha da geri gidersek İnönünün şeflik hayalleri ve Menderes’in kurtarıcı kahramanlığının da payları vardır. 

Türk ekonomisinde sistem Faiz+Döviz+Kumar  üzerine ve birbiriyle endeksli olarak kurulmuş. Onun içindir ki, faize dokunduğun zaman döviz alev alıyor ve kumarcılar kazanıyor. Her üçgen de bu ülke gerçekleriyle uymadığı için ekonomi bir türlü rayına oturmuyor. 

“NAS ORADA SANA BANA NE OLUYOR”

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimine karşı olanlara karşı, “NAS arada sana bana ne oluyor” dedi. 

“NAS” bir insan için kullanılır birde NAS süresi var. Erdoğan hangi açıdan bunu kullandı, bunun bile tartışması yapıldı. Bazıları NAS derken insanı kastediyor dedi, bazıları NAS suresini kastediyor dedi. Evet bende NAS süresi üzerinden hüküm ve itaat konusunu dini hükmün kaynağı manasında söylediği kanaatindeyim. 

Tabi dini hükmün kaynağı gösterilmek için dönüp bir bakması lazım, dini hükmün kaynağına göre sistem işliyor mu? 

19 Yıl hükümette olan biri için şunu deme hakkı yok. Faizle mücadele edeceğim. Peki faizle mücadele edelim ama onun bağlantısı dövizi ne yapacaksın. Ülkenin bir çok anlaşması döviz ve faiz üzerine oturmuş. Ekonomi faiz+döviz+kumar direkleri üzerinde yürüyor. 

Şunu yapabiliyor musun?

Devlet olarak tüm döviz anlaşmalarımı iptal ediyorum, döviz ile alışverişleri iptal ediyorum. Kabul eden benim paramla kabul etmeyene kapı orada diyebiliyor musun? 

En azından kısmen.... Hayır!...

Tüm devlet kurumlarında faizi sıfırladım diyebiliyor musun?

Devlet kurumlarında sıfır faiz olduğu zaman vatandaş da uyacaktır.

Böyle bir radikal reformları yapmadan ne faizden nede dövizden vazgeçemezsiniz bu ülkeye de bu ülkede yaşayanlara da zarar verirsiniz, NAS orada da diyemezsiniz.

Devlet eliyle faiz sistemi kurulmuşsa, devlet eliyle kumar oynatılıyorsa, devleti yabancıya bağlamışsanız, yolsuzluk rüşvet kılıfına uydurulmuş ise orada ekonomik bereket olmaz, ekonomik bereket olmayan yerde de huzur olmaz.

ALGI SİYASETİNDEN VAZGEÇİN, ÇÖZÜM ÜRETİN...

Son zamanlarda yaşanan ekonomik tatsızlıklarla birlikte yine bir algı operasyonu çekilmeye başlandı. İlk defa olmuyor ama bu kez başka bir gariplikle başladı. Tamam 15 Temmuz sonrası tüm vatandaşlar, devletin yanında olduğunu beyan etti, onun içinde meydanlardaydı. Çünkü devlete yapılan bir saldırıydı, devlet içinde oynanan bir oyundu.

Ya şimdi nedir? 

Yapılan yanlışlıklar ve basiretsizlikler sonucunda ülke ekonomisinde oluşan bir kriz var. Bu krizin sorumlusu dün olduğu gibi bugün de bu ülkeyi yönetenlerdir. Burada suçlu aramanın ne manası var anlaşılır gibi değil. 

Hatta öyle oluyor ki,  bu işin suçlusu muhalefet gösteriliyor dış güçler gösteriliyor. 

2001 krizinde nasıl o günün hükumeti suçluysa, 1994 Krizinde o günün hükumeti suçluysa, 12 Eylüle gelen süreçte o günün hükümetleri suçluysa bu günde bu hükümet suçlu. Dün olan krizlerde yönetim zafiyeti bu gün dış güçler veya muhalefet veya baronlar diyemezsiniz. Meydanlarda 2001 krizini anlatırken hükümet suçlu deniyordu, doğru deniyor, şimdide suçlu aranıyorsa hükümettir, 19 yıldır ülkeyi yönetenlerdir.

Elbette “DevletinYanındayız” ama devletin yanında olmak yapılanları, yönetimleri eleştirmeyeceğiz anlamına gelmez. Devlet bakidir yönetimler gelip geçici ve fanidir. Yöneticiler, hükümet, Başbakan, Cumhurbaşkanı devlet değil yöneticidir. Olan bir yanlışı, krizi eleştirmek devletin yanında olmadığımız anlamına gelmez. Yapılan yanlış devletin suçu değil yöneticinin suçudur ve eleştirilir. Bu paylaşımlar algı siyasetiyle suç bastırılmaya çalışılıyor. Şunu söyleyelim her vatandaş fikri düşüncesi inancı ne olursa olsun devletin yanındadır.

SOMUT ÖNERİ YOK, SEÇİMDE SEÇİM TÜRKÜSÜ VAR

Ülke ciddi bir kriz içinde burada iktidar algı siyaseti yaparken muhalefet de seçim siyaseti yapıyor. Bir atasözümüz vardır. “Dere geçerken At değiştirilmez” Şimdi bu kriz üstüne iktidar algı siyaseti, muhalefet seçim siyaseti yapmak yerine çözüm önerileri sunsalar nasıl olur. Muhalefet farklı bir şey de söylemiyor, seçim, yabancı sermaye, iktidar batırdı.

MİLLİ MUATBAKATA İHTİYAÇ VAR

Peki öncelikli İktidarın yapması gerekir ama olsun muhalefet yapsın, bir milli mutabakat çağrısı yapsalar nasıl olur?

Denilse ki, “Siyasi farklılıklarımızı, parti mücadelelerimizi, çekişmelerimizi bir tarafa koyalım bunları seçim zamanında yapalım, gelin ülke meselelerini bir masaya yatıralım” denilse nasıl olur? Sadece meclis içi değil meclis dışı partiler var belki seçime de girmiyor ama çok kıymetli fikri olanlar var. Mesela geçtiğimiz günlerde vefat eden Sezai Karakoç, mesela ömrünü ülke meselelerine adayan Aykut Edibali ve parti başkanı da olmayabilir fikir adamları. Belki adının önünde im olmayan halkın içinde olan fikir adamları. Bir masada toplansa ülke meseleleri yatırılsa çözüm aransa. Sadece ben bilirim benliği ortadan kalksa, ben karşı çıkarım kompleksinden kurtulmuş olsak nasıl olur?

Çokta güzel olur demi….