HAKAN GEZER

Tarih: 17.02.2020 14:18

ELEŞTİRİSİZLİĞİN GİRDABI

Facebook Twitter Linked-in

Gün içinde birçok karar alıyoruz ve bunlardan birçoğunu kısa süreçte uyguluyoruz. Çalıştığımız kurumlarda, eğitim hayatlarımızda, aile hayatımızda, arkadaşlık ilişkilerimizde… Tüm bu sosyal çevrede ayrı ayrı doldurduğumuz bir konum var. Kurumda işçi veya yönetici, eğitimde öğrenci, öğretmen ya da idareci, aile içinde anne-baba, kardeş yada çocuk, arkadaşlık ilişkilerimizde ise bir dostuz. Doldurduğumuz her konumun kendine göre bir sorumluluk anlayışı ve karakterimizle özdeşleşen bir prensip olgusu vardır. Bir de en tepede, biz hangi konum içinde olursak olalım ‘hak’ kavramı var. Hak kavramının içini ne ile doldurursan doldur adalet, doğruluk, hukuka uygunluk, etik, dürüstlük, şeffaflık içermek zorundadır. Hak kavramını ister sekülerizm ile doldur ister Allah kelamı ile doldur bahsi geçen kavramlar olmazsa olmazlardandır.

İnsan doğası gereği hata yapar. Bebek altına pisleye pisleye adap öğrenir, düşe kalka yürümeye başlar, tuhaf sesler çıkara çıkara cümle kurma kabiliyetini kavuşur.

"Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı." (Müslim, Tevbe, 9)

Kulunu Allah’tan iyi tanıyan yoktur. İşini kusursuz yaptığını söyleyen en iyi tabirle biraz fazla saftır. İnsanoğlu, doğası gereği hakkı aradığı bu çetin ama geçici dünyada elbette birçok hata yapacaktır. İnsanın hata yaptığında Allah’a karşı asli görevi tevbe etmesi ve tevbesinde ısrarcı olmasıdır. Kalplerin içindekini de bizlere şahdamarımızdan yakın Allah’ın bildiğini göz önünde bulunduracak olursak, Allah tevbelerinizi kabul etsin inşallah diyerek bu kısmı sonlandırmak istiyorum.

Şimdi gelelim insanın insana karşı ne tutumda olması gerektiğine… ‘Olgun bir adamı dost edinmek isterseniz, tenkit edin; basit bir adamı dost edinmek isterseniz methedin.’ Demiş Şeyh Şadi Şirazi. Sizi gerçekten seven sizi hatanızda uyarandır. İnanın bu gerçeği herkes çok iyi biliyor ama ne yazık ki toplumsal olarak eleştiriye tahammülü olmayan bireylerle dolmaya başladık. Eleştiri veli nimettir. Aynada göremediğiniz yerleriniz de vardır! Ama bir başka çift göz sizi dışardan daha iyi ve tarafsız gözleyecektir. Konusunda ehil olduğuna inandığınız herkesin eleştirisini göz önünde bulundurun. Ben demiyorum ki her eleştiriye göre şekil alın. Fakat dinleyin ve Anadolu kültürünün en güzel yanı olan ‘ortak noktayı bulma’ irfanını keşfedin. Eleştiriyi dinlemeyen, küçümseyen kibirlidir.

‘Allah, kibredenleri sevmez.’ (Nahl Suresi 23. Ayet)

Görüyorum ki son zamanlarda doldurduğu konumlarda üst tabakada olanlar eleştiriyi en azından nezaketen dinlemeyi bırakın, eleştireni karalamaya meraklı oldular. Üstüne üstlük bunu canları arzu ederse belden aşağı vurarak yapmaktan da asla çekinmez oldular. Bu nasıl bir tahammülsüzlüktür. Bu nasıl Müslümanlık’tır? Bu nasıl insanlıktır? Eleştiri kültürü Müslüman toplumlarının çok önemli bir özelliğidir. İslam tarihini şöyle bir göz önüne alırsanız bunun sayısız örneği gözleriniz önüne serilecektir. Peki eleştiri nasıl olmalı?

Eleştiren kişi mutlaka önce konuyu araştırmalı ve bilgi sahibi olmalı. Yoksa yaptığınız eleştiri tarafgir olacaktır ve inandırıcılığını yitirecektir.

Kişiliği değil tutum ve davranışları eleştirmek lazımdır. Doğrudan kişiliği hedef alan eleştiriler hiç bir işe yaramadığı gibi, yeni kin ve düşmanlık tohumlarının atılmasına yol açar.

Karşı tarafı dinlemek gerekir. Karşı tarafın öne sürdüğü fikirlere kulağını kapayarak, peşin hüküm ve önyargıyla yapılan eleştiriler, sorunu çözmek bir yana daha da ağırlaştırır.

Çözüm önerisi geliştirilmelidir. Salt eleştiri, fayda yerine zarar verir. Mutlaka eleştirinin ardından ‘olması gerekeni’ de belirtmelisiniz.

Eleştiriden önce özeleştiri yapılmalıdır. Hatalarının ve zaaflarının bilincinde olan kişi, eleştirilerini daha insaflı yapar ve karşı tarafa daha anlayışlı davranır.

Eleştirilerden yararlanılmalıdır. Eleştirilere kulak verildiğinde ve bu eleştiriler içselleştirildiğinde düşünceler yeni boyutlar ve derinlik kazanır. Düşünce derinliği ne yazık ki şu sıralar en büyük eksikliklerimizden.

En önemlisine geliyoruz, sıkı durun. Eleştiride tarafsız olunmalıdır. Taraflı eleştiriler, yolsuzlukları arttırır, şiddet eğilimini besler. “Biz” ve “onlar” ayırımı yerine, “hak" ve "doğru” ölçüleri esas alınmalıdır. Müslüman’ın meselesi müsabakayı kazanmak değil; hakça dövüşüp Allah’ın adaletinin tecellisine razı olmaktır!

 

Bu kıstaslara uygun eleştiriye insan niye kulak tıkar ki? Üç cevabı mümkün olabilir sadece. Birincisi eleştirilenin hatasını çok iyi bilmesi ve bu hatasını kendi konumuna mubah görmesidir.  İkinci sebep, çevresinin kraldan çok kralcı olup, kişiyi eleştiri kültüründen uzaklaştırıp, kendi menfaatleri doğrultusunda o kralı adeta gerçeklere kör etmesidir. Sonuncu bir sebep ise eleştiri yapılan kişinin niyetinin gerçekten kötü olması ve haktan uzaklaşmasıdır. Sonuncu sebebi sadece Allah bilir.

Eleştiri hakkı haykırma yolunda bir seçenektir ki bakarsanız en uzlaşmacı seçenektir. İslam Peygamberi Hz. Muhammed Efendimiz (sav) “Sizden herhangi biriniz bir kötülük gördüğünde onu eliyle değiştirsin. Eğer buna güç yetiremezse diliyle değiştirsin. Buna da güç yetiremezse kalbiyle (buğz etsin). Bu ise imanın en zayıf mertebesidir.” Buyurmuştur. Eliyle düzeltebilecekler yetki sahibi olanlardır. Yetki sahibi olmayanlar ise diliyle yani sözüyle eleştirerek uyarır. Sonuç nafile ise gönülden kınar ki bu hal imanın en zayıf noktası olarak belirtiliyor.

Bırakın insanlar eleştirsinler. Çocuk; ana-babasını, işçi patronunu, öğrenci öğretmenini, öğretmen idarecisini, yönetilenler yönetenleri eleştirsinler.  Ehilse dikkate alın, değilse de nezaketle karşılayın. Müslüman’a ancak bu yakışır. Gerisi kibirdir. Kibir; burada çözümsüzlüğe ve kaosa, ahirette ise cehennem ateşine sebep olur. Tevazu ise burada ‘ortak aklı’ ve barışı, ahirette ise affolunmayı getirir. Yine de siz bilirsiniz…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —