Türk ekonomisi her dönem kendi çapında öyle güzel soyuluyor ki, bunu kimse farketmiyor. Bazen dış güçlere, bazen iç mihraklara bağlanıyor bazı görüntü ve haller perde ediliyor ama soyulan ülke ekonomisi, zarar gören vatandaş oluyor.

2006 yılında kaleme aldığım “Soyulan Türk Ekonomisi ve Yabancı Sermaye” adlı yazımda “Milli eko­nomi sömürüldüğü için köylü, işçi, esnaf fakirlik sınırının altında yaşam savaşı veri­yor. Tabi bu sadece bu günün meselesi de­ğil. Dünden bu güne beynelmilel sermaye­nin milli ekonomimizi soyduğunu, milleti­mizi fakirleştirdiğini görüyoruz. Fakat ne ya­zık ki tarihten gelen bu manzaradan hiç ders almadık. Her gelen iktidar, koltuğunu muhafaza etmek uğruna beynelmilel ser­mayeye mıknatıs gibi sarıldı.” demiştim. O günde mevcut hükümetin değişik versiyonu vardı. Yöneticiler aynıydı. Hatta o gün yönetici olanların bazıları şimdi muhalefette veryansın ediyor. Ben bu yazıyı yazdığım dönemde ülke de bir sükunet vardı, her şey güllük gülistanlıktı. Biz o günde ülke ekonomisinin iyi gitmediğini krizlerin olabileceğini yazmıştık.

Yıllar geçti hiç bir şey değişmedi. Bir kaç ayda bir en azından yılda üç kez kriz adı altında büyük soygun ve vurgun yapıldı. Buda bizzat yönetimler tarafından süslü laflarla seyredildi hatta teşvik edildi. Çünkü bu soygundan dağ köyündeki Veli dayı, kasabadaki Hüseyin emmi, kazadaki Ahmet amca, vilayetteki Mehmet efendi değil, sırça köşklerde yaşayan yönetimlerinde destek verdiği bir avuç tröstler kazandı.

KAÇ YILDIR AYNI, DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK

2005 Yılında TL’den 6 sıfır atıldı, çokta güzel oldu dedik. 1 ABD Doları 1.2 TL civarında işlem gördü. Fakat 16 Yılda 12 TL civarına kadar hatta 18 TL’ye kadar yükseldi. Tam tamına 11 Kat yada 17 kat yani %1200 ile 1700 civarı TL değer kaybetti, devalüasyon oldu.

Her bir kaç ayda bir yapılan kriz olgusu ile bu seviyelere çıktı. Çıkarken vatandaşın canına okudu ama tröstlerin kasasını şişirdi. Ülke soyuldu, yönetimler göz yumdu, açlık sınırı altında yada az üstünde geliri olan vatandaşın alım gücünü vurdu. Fakat bir avuç tröstün kasaları ağzına kadar doldu.

PASTA BÜYÜK OLDU

Son üç ay içinde 8 TL civarlarında başlayan yükseliş 18 TL civarlarına geldi ve bir kaç saat içinde 12 TL civarlarına düştü. Geçmiş dönemlerde dolar düştüğü zaman en yüksek seviyesinde bozduranlar TL bazında kazanıyorlardı bu kez birde devlet destekli çift dikiş kazandı. 

Beş gün öncesi 12 TL civarında aldığı doları o gün 18 TL civarına bozdurdu zaten 6 TL kazandı. Bunu birde döviz garantili mevduata çevirdi daha çok kazandı. Bu kazanç küçük mevduat sahiplerinin eline geçmedi ya da çok az miktarda geçti, asıl büyük mevduat sahipleri yani tröstler kazandı. Bir milyon doları olan biri o gün bozdurdu 6 milyon kazandı. Ya da döviz garantili mevduata çevirdi kazancını siz hesap ediniz. 

Ve işin ilginç tarafı faizle mücadele ediyoruz derken yatırımcı faize teşvik adildi.

ALGI DIŞ GÜÇLER VE MUHALEFET

Ekonomide kriz sürerken tüm bu olaylar olup biterken büyük bir algı siyaseti de yerini aldı. Bu ülkeyi kim yönetiyorsa, sanki bu krizi dış güçler veya muhalefet çıkarıyor. Gerçi dış güçler derken işin aslı itiraf ediliyor aslında. 

Burası Türkiye Cumhuriyeti, burası bin yıl önce elinde kefenle ayak basılan topraklar elbette dış güç tehdidi de var tehlikesi de var. Her ülkenin dış güç tehdidi ve tehlikesi vardır ama bizim toprakların bir kat daha fazla bunu bilmeyen yok. 

Eğer bu toprakları yönetiyorsan tedbiri sağlam alacaksın. 

Savaş meydanında galip gelince kendinden, yenilince dış güçler saldırdı dercesine suçlu aramayacaksın.

Şimdi asıl şu soruları sormak gerekir...

• Ekonomiyi Faiz-Döviz-Kumar sistemi üzerine oturtmayı dış güçler mi istedi?
• Ekonomiyi yabancı sermayenin eline bırakmayı dış güçler mi istedi?
• Bir ayağı yabancı ortaklı Tröstleri büyütüp ipleri eline vermeyi dış güçler mi istedi?
• İstihdamı Anadolu’nun verimli topraklarında, kırsal alanlarında oluşturmak yerine büyükşehirlere insanları taşımayı dış güçler mi istedi?
• Verimli tarım arazilerini beton yığını yapmayı dış güçler mi istedi?
• Öncelikli üretim yatırımı yerine, gidere dayalı yatırımları yapmayı, birde onlara garanti gelir vermeyi dış güçler mi istedi?
• Yardım adı altında insanları tembelleştirmeyi dış güçler mi istedi?
• Küçük esnafı, küçük üreticiyi bitirip büyükleri desteklemeyi, küçüğü borç batağına sokarken büyüklerin külfetlerini affetmeyi dış güçler mi istedi?
• Hammaddesine ağır fiyatlar koyarak ürettiğinden kazanmadığı için vatandaşı tarımı, hayvancılığı bırakmaya mecbur bırakılmasını dış güçler mi istedi?

Bu sorular çoğaltılarak sıralanabilir..

Burada asıl sorun milli gibi görünüp de yabancının eline teslim etmek. Zaten bizi bir kaşık suda boğmak isteyen bir kütle var, birde ipleri eline verince idam sehpasını kendimiz hazırlamış oluyoruz. Aynı hatayı Adnan Menderes döneminde yapıldı, Turgut Özal zamanında yapıldı hala yapılmaya devam ediyor.

Bu duruma acil çözüm bulunması gerekir Faiz-Döviz-Kumar sisteminden çıkıp milli bir ekonomi sistemi üzerinde çalışılmalıdır.