EĞİTİMDE BİR GÖZLEM VE ÖRTÜK MÜFREDAT
Bu köşede eğitimle ilgili sorunlara ve çözüm önerilerine ilişkin yazılara daha fazla yer vermeyi arzu etmeme rağmen, günün ya da haftanın öne çıkan konularına zaman ayırmak ağır basıyor. Onun için esas alanım olan eğitim, kamu yönetimi ve onun bir alt başlığı olan eğitim yönetimi konusuna biraz uzak kaldığımı biliyorum… Bugün ilgi alanıma ilişkin bir konuyu yani eğitimde örtük müfredat (program) konusunu Siz okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Tabi, bireysel ve toplumsal bağlamda eğitimden ne amaçlandığını belirterek konuya giriş yapmam doğru olacaktır.
Eğitimin Amacı
Toplumsal ve ekonomik kalkınmanın temel unsuru olan eğitimin amacı bireyin;
Bireyin bu yetkinlikleri kazanarak hayata adım atması için eğitimin girdilerinden biri de yazılı müfredat(program)tır. Eğitimde bu yazılı müfredatın yanında bir de “örtük müfredat” kavramı vardır.
Örtük Müfredat
Eğitimde örtük müfredat kavramı; yazılı müfredatın dışında, yazılı olmayan ancak okul ortamında okul paydaşları tarafından yaşayarak kazandırılan değerler, davranışlar, tutumlar ve normlar bütünü olarak tanımlanmaktadır.
Elbette bu normlar, okul paydaşlarının tutum ve davranışları ile ortaya çıkabileceği gibi, duvarlara asılan tablolar, fotoğraflar, sözler, çocuk oyunları ve kullanılan araçlar da bu manada önemli mesajlar ve değerler yükleyebilir öğrencilere…
Bizim kuşak ilkokuldan üniversiteye kadar sınıflarda genellikle iki-üç öğrencinin ortak kullandığı sıra ve oturaklarda eğitim hayatlarını sürdürmüştür.
Biz bir köy ilkokulunda, birleştirilmiş sınıflarda iki-üç kişi aynı sırayı paylaşırken, orta öğretimde iki kişi olarak kullandık bu sıraları.
Zaman içinde sınıflarda kullanılan öğrenci sıraları ortak olmak yerine her öğrenciye bir sıra ve sandalyeye (oturak) dönüştürülmüş. Bunu okul ziyaretlerimde gördüm ve idarecilere konu ile ilgili düşüncelerini sordum. Ancak tatmin edici bir izah getiremediklerini hatırlıyorum.
Öğrenci sıralarının sadece bir öğrenciye özel dizaynı beni “örtük müfredat” kavramına götürdü…
Okurlarım haklı olarak okullarda örtük müfredat, ortak kullanılan öğrenci sıralarından bahisle nereye varmak istiyorsun diyeceklerdir…
Batı Kültürünün Ürünü Kapitalizm
Malum ekonomik hayatımız kapitalist sistem üzerine bina edilmiştir. Bu sistemin temel argümanı; bireysel kar, çıkar elde etmek üzerine kurulu olmasıdır. Aynı şekilde bireyi, bireyin çıkarını, özel sektörü koruyan, önceleyen yapısal bir özelliğini öne çıkarmaktadır. Yani sistem ahlaki kuralları ıskalayan ve biz yerine ben kavramını ön plana çıkarmaktadır.
Ortak kullanılan sıra yerine bireye tahsisli sıra ister istemez kapitalist sistemin örtük yansıması gibi geldi bana… Yani bizim sıramız yerine benim sıram. Bizim oturma sandalyemiz yerine benim sandalyem. Bu kabulleniş, eğitimin ilk adımında biz yerine ben kavramını besleyen bir örtük müfredat sözkonusudur.
Ben ve Biz Kavramları
Bu “ben” kavramı bizim kültürel kodlarımızda, insan anlayışı ve hayatı anlamlandırmaya ilişkin bakış açımızla örtüşmeyen bir yaklaşımdır. Burada paylaşım yok, egoizm var… Biz yok, ben var… Yani egoist anlayışı besleyen bir görüntü ve gerçeklikle karşı karşıyayız...
"Ben" merkezli ilişkiler bireysel doyumu öncelediği için toplumda çatışma ve kopuşlara açıktır. Buna karşılık, "biz" anlayışıyla kurulan ilişkiler karşılıklı anlayış, saygı, sorumluluk ve dayanışma temelinde geliştiğinden daha sağlıklı, uzun ömürlü ve doyurucudur.
Bizim kültür havzamızda (ahilik vb.) ; “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” cümlesinin işaret ettiği anlayış vardır. Burada bireysel çıkar değil, bireyin egosunun tatmini değil, bireysel haz değil, biz anlayışı vardır. Biz anlayışında; toplumsal faydanın sağlandığı, birlikte üretmenin gerçekleştirildiği, huzurun, güvenin ve imkanların paylaşıldığı, iyiliğin, güzelliğin mutluluğun yaygın halde yaşandığı bir hayat söz konusudur. Yani empati kurma ve karşısındakinin hak ve hukukunu gözetme sorumluluğu, toplumsal hayata katkı, cömertlik, dayanışma, hoşgörü, ortak değer, aidiyet duygusu, güven ve işbirliği anlayışı var.
Sonuç:
Örtük müfredatta kapitalist batı kültürünün aşılandığı küçük beyinler zaman içinde bireysel çıkar için ahlaki hiçbir kural tanımadan, her şeyi kendine hak görmeye ve elde etmek için de suç işlemeye meyilli bireyler olarak yetişmektedir.
Bu konuda, İçişleri Bakanımızın(*) 17 Şub 2025 tarihindeki açıklaması beni dehşete düşürdü…
Sayın Bakan;
"Göreve geldiğim günden bu yana 54 bin 876 tutuklama oldu. 2024 yılında günlük ortalama tutuklama sayısı 118 olmuştur. 1 yılda 585 organize suç örgütü çökertildi, 106 milyar lira değerinde mal varlıklarına el konuldu.”
Sayın Bakanın verdiği bu rakamlar çok çarpıcı. Elbette bunu sadece sınıflardaki “öğrenci sıralarının bireysel dizayn edilmesine” indirgemek doğru olmaz. Ancak örtük müfredatın böyle bir sonuca etkisinin hangi düzeyde olduğu araştırmacıların dikkatine getirilmelidir diye düşünüyorum.
Sosyal bilimcilere göre, toplumsal hayatta görülen her problemin temelinde eğitimde ıskalanan bir süreç bulunmaktadır.
Kalın sağlıcakla…
Kaynak: (*) https://www.aa.com.tr/tr/gundem/icisleri-bakani-yerlikaya-uyusturucuyla-mucadele-kapsaminda-2024te-gunde-ortalama-118-tutuklama-oldu/3484601