Bugün sizlere , iki anekdot ve bir hikaye anlatacağım. Şüphesiz bunlardan çıkarılacak ibretamiz dersler vardır. Bu dersleri n neler olabileceğini sizlerin yorumlarınızdan bekliyorum. Buyurunuz :

Bir gün Sultan II. Mahmud merhum, Kâğıthane’deki Çağlayan Köşküne gitmek üzere Beylerbeyi Sarayından tebdil kayığına binmiş, karşısında da meşhur musahibi Hayalî Said Efendi’yi almış ve demiş ki “Said, köşkün filan sofasına çıkıncaya kadar beni güldüremezsen imanım hakkı için seni idam ederim.” Said Efendi Sultan Mahmud’un “imanım hakkı için “ yeminiyle kayıt altına aldığı sözünü mutlaka yerine getireceğini ve padişah kendisini severse de sözünü icra eder göstermek ve herkese bir gözdağı daha vermek için kendisini feda edeceğini bildiği için cidden telaşa düşmüş. Bu telaş ve korkuyla lâtif zeminli hikâyeler anlatmış, gayet fıkırdaklı taklitler yapmış ve Padişahın mizacını ve zevkini okşayacak sözler söylemiş, fakat Sultan Mahmud’u güldürmek mümkün olmamış. Bu tarzın tesir etmediğini ve güldürmeye muvaffak olamazsa hayatına uğurlar olsun demek gerekeceğini görmüş. “Aman” demiş , “Padişahım ben senin eski kulunum, çoluk çocuk sahibiyim, lütfet, kerem et ne olur gülüver” diye yalvarmış. Bir aralık da merhamet eder diye hüngür hüngür ağlamış. Padişah ise asla tavrını değiştirmeden Said Efendinin canını kurtarmak içim çırpınmasını seyrederek surat asmaya devam edermiş. Merdivenden sofaya çıkmaya bir iki basamak kalınca o vakte kadar yalvaran, ağlayan Said Efendi, önünde yürüyen Padişahın bir iki defa eliyle omuzuna dokunmuş. Sultan Mahmud da dönmüş arkasına bakmış. Said Efendi demiş ki:

-“İki basamak daha çıkınca bize öteki dünyaya doğru uğurlar olsun, değil mi? Bunda sonra ha s… gül, ha s… gülme” demiş. Bu söz üzerine Sultan Mahmud, kendisini tutamayıp kahkahayı salıvermiş.”[1]

Tarihlerin rivayetine göre III. Selim devr-i ricalinin büyük kısmı değerli zatlar imiş. Bunlardan Köse Kâhya lakabıyla yâd olunan Mustafa Reşid Efendi uzağı gören bir zat olduğundan Kabakçı isyanı sırasında Kabakçı Mustafa’yı el altından bazı hediyeler işle hırslandırmış. Eşkıya, Kabataş’taki sahilhanesi caddesinden geçerken “O bizim babamızdır” diyen Kabakçı sahilhaneyi yağmadan ve kendisini tehlikeden kurtarmıştır.

Bu Reşid Efendi II. Mahmud saltanatının ilk yıllarında yine kapı ricalinden bulunduğu cihetle bir gün Babıâlide padişah tarafından yazılan hususi bir tezkere okunmuş ve filan sefaretin teklif eylediği ….meselesinin sefaretin istediği şekilde yerine getirilmesi için mazbatasının tanzimi istenmiş. Mesele müzakere olunarak heyetçe kabul edilmiş ise de Reşid Efendi bu meselenin III. Selim devrinde uzun uzadıya müzakere olunarak devlet için zararlı olduğu anlaşıldığından sefarete red cevabı verildiğini, sefaretin bu defa saltanat değişikliğinden istifade ederek meseleyi yeniden gündeme getirdiğini ve kendisinin buna muhalif olduğunu beyan etmiş. Mecliste bulunan dostları tarafından Padişahın arzusuna muvafık olan ve heyetçe tasdik olunan bir karara tek başına muhalefet etmesinin kendisi hakkında muzır olacağı anlatılmış ise de Reşid Efendi fikrinde sabit-kadem kalmış ve mazbataya da muhalif olduğunu yazıp mühürlemiştir. Sözü edilen mazbatanın Padişaha arz edilmesinden bir gün sonra Kabataş’taki sahilhanesine bir bostancı gelip kendisini Dolmabahçe Sarayına götürmüş. Bu haberi işitenler Reşid Efendinin zaten tehlikeye maruz bulunduğunu tahmin eylediklerinden merak ve endişeye düşmüşler. Reşid Efendi padişahın huzuruna çıkarılmış, kendisine muhalefet sebepleri sorulmuş, o da teferruatıyla arz etmiş. Reşid Efendiyi dinleyen II. Mahmud ikna olmuş ve durumdan memnuniyetini beyan ederek Efendi’ye mücevherle bezenmiş bir enfiye kutusu hediye etmiş. Sonrasında:

-“Efendi sen Kabakçı Vak’asında başını nasıl kurtardın? “ diye sormuş. Reşid Efendi de bir temenna edip:

-“Efendim sizin devrinize layık bende yetiştirmek için kulunuzu damızlık bıraktılar” diye cevap vermiş. Bu cevap Sultan Mahmud’un pek hoşuna gitmiştir. [2]

Son hikâye Vâlâ Nurettin, kısaca Va-Nu’dan (hafızamda kaldığı haliyledir. Anlatımda aslından farklılık arz edebilir ) :

Gümrüğe yaklaşan gemiden inen adam, pasaportunu gümrükçüye uzatır. Gümrükçü ile aralarında geçen konuşma:

-Adın ne?

-Kara Ali.

-Memleketin?

-Kara Biga.

-Nereden geliyorsun?

-Karadeniz’den.

-Yükün nedir?

-Kara Üzüm.

-Nereye gidiyorsun?

-Karamürsel’e.

-Avdetinde tekrar uğrayacak mısın?

- Yok, gemiyi karaya çekeceğim. Kara yoluyla Karaman’a gideceğim. Orada Kara Hafız’ın oğlu Kara Mustafa ile Hicaz’a gidip, Kara donlu Beytullah’a yüz süreceğim.

-İyi. Oradan yüzün ağarmış olarak dönersin artık.

- Orası kara toprağın altına girdikten sonra belli olur.

Gümrükçü bu son cevap üzerine sabredemez, pasaportu suratına fırlatarak:

-Zifte mi bulandın be adam” der.

Cuma’nın hayrı ve bereketi üzerinize olsun efendim.

 

 

 

[1] Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey,  Eski zamanlarda İstanbul Hayatı. Haz. Ali Şükrü Çoruk. İst – 2022 sh : 500

[2] Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey, a.g.e. sh: 501

 


BAŞKAN DURSUN’DAN KURBAN BAYRAMI MESAJI

İBRAHİM YILDIRIM

“BUNDA SONRA HA S… GÜL, HA S… GÜLME”

İbrahim Yıldırım'ın köşesi

28.05.2022 12:34:00

İstanbul

05.06.2025

  • İMSAK 03:28
  • GÜNEŞ 05:26
  • ÖĞLE 13:08
  • İKİNDİ 17:07
  • AKŞAM 20:39
  • YATSI 22:28
  • Perşembe 27.7 ° / 18.9 ° Güneşli
  • Cuma 26.7 ° / 18.5 ° Güneşli
  • Cumartesi 25.2 ° / 17.4 ° Güneşli

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 36 30 1 5 60 95
2.Fenerbahçe 36 26 4 6 51 84
3.Samsunspor 36 19 10 7 14 64
4.Beşiktaş 36 17 8 11 23 62
5.İstanbul Başakşehir 36 16 14 6 4 54
6.Eyüpspor 36 15 13 8 5 53
7.Trabzonspor 36 13 11 12 13 51
8.Göztepe 36 13 12 11 9 50
9.Rizespor 36 15 17 4 -6 49
10.Kasımpaşa 36 11 11 14 -1 47
11.Konyaspor 36 13 16 7 -5 46
12.Alanyaspor 36 12 15 9 -7 45
13.Kayserispor 36 11 13 12 -12 45
14.Gazişehir Gaziantep 36 12 15 9 -5 45
15.Antalyaspor 36 12 16 8 -25 44
16.Bodrum FK 36 9 17 10 -17 37
17.Sivasspor 36 9 19 8 -16 35
18.Hatayspor 36 6 22 8 -27 26
19.Adana Demirspor 36 3 28 5 -58 2