MEHMET CEYLAN


BİR HİKAYEM VAR!....

Mehmet Ceylan yazısı


Torosların dağ köylerinden birinde, musmutlu yaşayan aileler vardı. Küçük toprak parçalarında rızkını arar, üç-beş koyun, keçisi ve bir ineğiyle rızkına rızık katmaya çalışıyorlardı. Bu ailelerin çocukları büyüdü, serpildi ama o küçük dünyalarına sığmaz oldular. Erkekler hep gurbet kuşu oldu; bazen Ege sahillerindeki şehirlere, bazen de "taşı toprağı altın" denilen İstanbul'a doğru savruldular.

O çocuklardan biri, okumayı çok istiyordu. Okumak için kışın zorlu, karlı yollarında çırpınıyordu. Ne yapsın, yaşını almış, aslında ilim irfan sahibi babası oğluna baktı ve içini çekti: "Oğlum, ben bir kişiyi okutabilirim. Seni İstanbul'a göndereyim," dedi. Orada ne yaparlarsa yapsınlar, ne yaparsan yap dercesine... İstanbul'da büyükleri, akrabaları vardı.

Ancak o çocuk, İstanbul'da da istediğini bulamadı. Okumak yerine, "Git bir meslek öğren!" dediler. Köyün o gözü kapalılığından kurtulup hayatı görmeye başladığı zaman, okumuyordu ama okuyanlara takılmaya başlamıştı. Hafta sonlarını, o dönemin milli ve manevi iklimi yüksek olan bir mecmua merkezinde geçiriyordu. O mecmua "Yeniden Milli Mücadele Mecmuası" idi. O mecmua, bir okul, bir ilim yuvası ve bakış açısına derinlik veren bir ocaktı.

Gazeteye gidiyor, olayların işleyişine bakıyor ve kendi kendine "Bir gün ben de gazeteci olacağım," diyordu. Bu arada, açıktan okumak için başvurdu ama bir sebep oldu, tam iki kez sınavlara girmek kısmet olmadı.

Milli ve manevi iklimi yüksek olan bir gazete vardı. Bir gün yine gazeteye ziyarete gittiği zaman, hiciv yazılarıyla tanıdığı, ağabey dediği gazetenin yöneticilerinden birine, "Ben Gazetede Çalışmak İstiyorum," dedi. O gazete Bayrak Gazetesi, o ağabey ise Salim Demirezen'di. Ağabey, "Tamam, geç mutfağa," dedi. Şaşkındı ama sessizce denileni yaptı.

Olsun, istediği gibi okuyamamanın acısını, okunan bir sektörde yer almanın mutluluğuyla birleştirdi. Gazete, matbaa derken yıllar geçti. O çocuk büyüdü, asker oldu. Askerlik sonrası evlenme çağı geldi.

Asıl hikaye burada başlıyor: Kırk Yılın Hikayesi.

İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşamasına rağmen, Torosların dağ köyündeki hikayesini bitirmek istemiyordu. Hayatını köyünden kopmadan devam etmek istiyordu. Evliliğini köyünden yaptı. Öyle "aman gördüm, aşık oldum" değil, aklına ve mantığına sorarak, sorgulayarak seçimini yaptı. Belki de bugünkü sorgulama alışkanlığı o zamanlardan kalmıştı. Evlilik bir eğlence, bir oyun değil, temeli sağlam bir yuva olmalıydı.

İşinden çok hizmeti ön planda tutan bu insanın eşi olmak kolay değildi. Hizmet düşüncesinde olduğun zaman, amasız hareket ediyorsun. Geleceğe hep umutla bakıyorsun. Siyasetin ve basının içinde, kendinden çok vaktini hizmete adayan biri olduğun zaman hayatın zorlukları da daha fazla oluyordu. Hizmet dedik ya; siyaseti menfaat değil, ibadet aşkıyla, vatan millet sevgisiyle yaparsanız hizmet olur. Gazeteciliği sadece doğrular için yaparsanız hizmet olur.

Hayatın inişli çıkışlı, dikenli çiçekli, topraklı taşlı yollarını birlikte aştık. O yolları aşarak geldik ve kırk yılı devirdik. Kırk yıl bazen bir gül bahçesi, bazen dikenli ve taşlı bir yol, bazen soğuk ayazın kavurduğu bir kutup, bazen de ılık esen rüzgarların yaşandığı bir sahil kasabası oldu. Ama hiç karanlık bir zindan olmadı. O bahçede her zaman önce saygı, saygıyla oluşan sevgi, sevgiyle gelen sabır, sabırla gelen şükür vardı.

1985 yılında kurulan bu bahçe, üç fidan verdi. O üç fidan, beş fidan verdi. Kırk yıl önce iki kişiyle başlayan bu bahçe, on üç kişilik bir aile oldu.

Kırk yıl önce bu bahçeye fedakarlığını katan, bu bahçenin sahibi, aynı özveriyle bu fedakarlığına devam ediyor. Demek ki, saygıyı bahçe yaparsanız, sevgi meyvesini sabırla yersiniz ve şükredersiniz.

Aslında bu hikaye, uzun uzun yazılması gereken bir hikaye ama bu sayfalarda bu kadar yazılabiliyor.

Kırk yıl önce bahçemi kuran "KADIN", iyi ki varsın, iyi ki hayatımın parçası olmuşsun. Bana eş olmak çok zordu, her zorluğa sabır gösterip şükreden "KADIN", sana binlerce teşekkür ederim.

Rabbim iki cihanda da sana saadet versin.

VALİ GÜL VE KAYMAKAM ÇİFTÇİ'DEN BAYRAMPAŞA'DA 10 AİLE ZİYARETİ

KAYMAKAM ABDULLAH ÇİFTÇİ'DEN İLÇE EMNİYETİNE ZİYARET

TÜRK MİLLETİNİN BAŞI SAĞOLSUN

ŞEHİT ATEŞİ ETKİNLİKLERİ İPTAL ETTİ

BAŞKAN VEKİLİ AKIN PARK VE BAHÇELER PERSONELLERİYLE BULUŞTU

BAYRAMPAŞA BELEDİYESİ'NİN SESSİZ KAHRAMANLARINA ANLAMLI ZİYARET

BEYLİKDÜZÜ’NDE “EVLİLİK OKULU” BAŞLADI

DOĞAYI FOTOĞRAFLAYAN GENÇLER SESSİZLİĞİN GÜCÜNÜ KEŞFETTİ

GELECEĞİN YILDIZ KUNGFUCULARI: ŞAMPİYON İKİZ KARDEŞLER

BAYRAMPAŞA'DA FİDANLAR TOPRAKLA BULUŞTU

HASAN MUTLU’YA SEÇMENDEN 60. GÜN MEKTUPLARI; “SİZE İNANIYOR GÜVENİYORUZ”

ATATÜRK, BAYRAMPAŞA'DA 87. YILINDA SAYGIYLA ANILDI

İBB, BALAT SPOR TESİSLERİ’Nİ BAŞTAN AŞAĞI YENİLEDİ

BAYRAMPAŞA ÇOCUK ŞENLİĞİ'NDE ARA TATİL COŞKUSU

BAŞKAN VEKİLİ AKIN'DAN VALİ GÜL'E NEZAKET ZİYARETİ

KAYKAY TUTKUNLARI MUNGUZZİ İÇİN PİSTE ÇIKTI

ULU ÖNDER BEYLİKDÜZÜ’NDE SAYGI VE ÖZLEMLE ANILDI

SUAT TERİMER ANADOLU LİSESİ'NDE 10 KASIM ATATÜRK'Ü ANMA PROGRAMI DÜZENLENDİ

"10 KASIM TATİL DEĞİL, MİRASTIR!"

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü SAYGI VE MİNNETLE ANIYORUZ

İstanbul

12.11.2025

  • İMSAK 06:13
  • GÜNEŞ 07:41
  • ÖĞLE 12:53
  • İKİNDİ 15:31
  • AKŞAM 17:56
  • YATSI 19:18
  • Çarşamba 15.8 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Perşembe 16.1 ° / 12.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cuma 14.2 ° / 11.8 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.GALATASARAY A.Ş. 12 9 1 2 19 29
2.FENERBAHÇE A.Ş. 12 8 0 4 15 28
3.TRABZONSPOR A.Ş. 12 7 1 4 10 25
4.SAMSUNSPOR A.Ş. 12 6 1 5 7 23
5.GÖZTEPE A.Ş. 12 6 2 4 9 22
6.BEŞİKTAŞ A.Ş. 12 6 4 2 5 20
7.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. 12 5 3 4 -3 19
8.CORENDON ALANYASPOR 12 3 3 6 0 15
9.TÜMOSAN KONYASPOR 12 4 6 2 -2 14
10.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. 12 3 4 5 -2 14
11.KOCAELİSPOR 12 4 6 2 -4 14
12.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ 12 3 5 4 2 13
13.HESAP.COM ANTALYASPOR 12 4 7 1 -10 13
14.GENÇLERBİRLİĞİ 12 3 7 2 -5 11
15.KASIMPAŞA A.Ş. 12 2 6 4 -6 10
16.ZECORNER KAYSERİSPOR 12 1 5 6 -15 9
17.İKAS EYÜPSPOR 12 2 8 2 -9 8
18.MISIRLI.COM.TR FATİH KARAGÜMRÜK 12 2 9 1 -11 7