Osmanlı Devleti, fethettiği bölgelere Karamanoğlu Beyliği ahalisini yerleştirdi. Özellikle Balkanlar'da sıkça rastlanan bu durum, Karadeniz'de ve güneydoğuda da görülmekteydi. Bu stratejinin amacı, bir taşla iki kuş vurmaktı:
- Fethettiği yerleri korumak
- Karamanoğlu Beyliği'nin gücünü kırmak
Günümüzde de benzer bir stratejinin siyaset sahnesinde farklı araçlarla uygulandığına şahit olmaktayız. Son dönemde belediyelere yapılan operasyonların da iki temel amacı olduğu düşünülmektedir:
Birincisi; PKK ile olan ilişkilerde, "Terörsüz Türkiye" projesinde gündemi başka bir yöne kanalize etmekti.
PKK, kendisini sözde feshettiği bildiride devleti ve Lozan Antlaşması'nı yok saydı; ancak kimse bunu konuşmadı, çünkü gündem belediye operasyonlarıydı.
DEM Partili milletvekilleri şov yaptılar; ancak kimse bunu konuşmadı, çünkü gündem belediye operasyonlarıydı.
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin terörist başı için "Kurucu Önder" demesi kimse tarafından tartışılmadı, çünkü gündem belediye operasyonlarıydı.
İkincisi; rakiplerin gücünü kırmak istendi. Ancak bu durum şimdilik tam tersi bir etki yaratmış gibi görünüyor. Daha önce "Temiz Eller Operasyonu Gerçek mi, Rakip Temizliği mi?" başlıklı yazımızda bu konuya değinmiştik.
PKK ile olan ilişkilerde, "Terörsüz Türkiye" projesinde gündemin başka bir yöne kanalize edilmesi amacına ulaşıldı, çünkü gündem belediye operasyonlarıydı.
Kimsenin açıkça tartışmadığı bir süreçte PKK gövde gösterisi yaptı, PKK uzantısı DEM Parti ise adeta oyun kurucu haline geldi; herkes sessizdi, çünkü belediye operasyonları konuşuluyordu.
PKK'lı teröristler bir asker edasıyla dünyaya şov yaptılar; onları alkışlayan çok olsa da, bu durum hakkında konuşan olmadı, zira belediye operasyonları gündemdeydi.
Son zamanlarda DEM Parti sözcüleri terörist başının tutsaklığının bitmesi gerektiğini dile getiriyor; ancak bu söylemlere pek ilgi gösterilmiyor, çünkü gündemde hala belediye operasyonları var.
Yapılan operasyonlarla amaca ulaşıldığına göre, bundan sonra kapsamlı belediye operasyonları olur mu?
Amaca ulaşıldığına göre, kapsamlı belediye operasyonları artık olmaz diye düşünüyorum. Ekler ve göstermelik operasyonlar olacaktır. Bundan sonra yavaş yavaş tahliyeler başlar gibi. Bunun ilk belirtisi de terörden alınan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in terörden tahliyesinin verilmesidir.
Gündem belediye operasyonları üzerine çekildi; kamuoyu belediyelerin yolsuzluk ve hırsızlık yaptığı yorumlarıyla meşgulken, "Terörsüz Türkiye" ya da BOP projesi tıkır tıkır işleyerek hedefine ulaştı. Bu süreçte PKK'lılar zafer şovları yaptı. Yani yapılan belediye operasyonları PKK’ya yaradı.
İHBARCILAR VE İTİRAFCILAR
Yapılan operasyonların bir "Temiz Eller Operasyonu" olmadığı, yalnızca CHP'li belediyelere yönelik olmasıyla ortaya çıktı. Adeta diğer belediyeler tertemizmiş de yalnızca CHP'li belediyeler yolsuzluk yapıyormuş algısı, kamuoyunda konuşulsa da tutmadı. Son anketler, bu algının istenildiği gibi karşılık bulmadığını gösterdi.
Bu operasyonlar CHP’ye yararken AK Parti’ye zarar verdi.
2019 yerel seçimleri öncesinde İstanbul ve Ankara dahil olmak üzere kaç tane büyükşehir, il ve ilçe belediyesi istifa ettirilerek "temize çıkarılmıştı"? Vatandaş sesini çıkarmaz ama algının verdiği mesajı da alır. Plan o kadar güzel işledi ki, gündem belediye operasyonlarına çevrildi; PKK ve uzantısı parti şovunu yapmaya devam ediyor.
Burada asıl konuşulması gereken, ihbarcı ve itirafçıların gerçekten kim olduğu, bunun bir kurgu olup olmadığıdır. Hani CHP'lilerin birbirlerini ihbar edip, birbirlerini sattıkları söyleniyor ya. Peki, gerçekten CHP'liler mi birbirlerini satıyor, birbirlerini mi ihbar ediyor, yoksa ortada bir kurgu ve kirli bir siyaset mi dönüyor? Bu durumun gerçekten düşünülmesi ve konuşulması gerekir.
Bu durumu Bayrampaşa'dan bir örnekle açıklayalım.
Bayrampaşa, gecekondu olarak yapılan "Kaçak Kafe" ile çalkalandı. "Kaçak Kafe" tartışmaları sürerken, geçtiğimiz günlerde bir istifa depremi ve kirli bir siyaset ortaya çıktı. İstifa ve kirli siyasette adı geçen, "Kaçak Kafe" etrafında yer alan kişilere baktığımızda, hiçbirinin CHP'li olmadığı görülüyor.
Yerel seçimler partiler üstü bir nitelik taşır. Seçimlerde adaylar ve demografik yapı öne çıkar. Demografik yapıya uygun olarak STK'lardan meclis üyesi istenir ya da parti içinde etkili olanlar referansla üye adayı önerirler. Bayrampaşa’da da istifa eden meclis üyeleri de referansla aday olup seçilen üyeler.
Bayrampaşa'da da kurgunun içinde yer alan gerek meclis üyeleri, gerek "Kaçak Kafe" etrafında oluşanlar, siyasi erk hiçbiri CHP'li değil. Bu kirli siyasette CHP’li olup olmadığı belli olmayan bir muhtar bile var. Hedefleri önce istifalarla meclisi ele geçirmek, olası bir operasyonla belediye başkanı görevden alınırsa belediyeyi devralmak. Hatta öyle bir iddia var ki, Bayrampaşa ile alakası olmayan istifa eden meclis üyelerinden biri belediye başkanı olacakmış. Bu durum adeta "dağdan gelip bağdakini kovmak" misali.
Ancak kurdukları tuzak ellerinde patladı ve tabiri caizse "şapa oturdular".
Bayrampaşa örneği gösterdi ki, ihbarcılar, itirafçılar ve tuzak kuranlar, bu kurgulanan operasyonların bir parçası olduğu ortaya çıkmış oldu.