İBRAHİM YILDIRIM

Tarih: 04.03.2022 15:31

BALDAN DAMLALAR … BAL MAHMUT ADINI BANA ATATÜRK VERMİŞTİ

Facebook Twitter Linked-in

“Atatürk bir gece çok keyifliydi. Milli Mücadelede geçen bazı ilgi çekici olayları anlattı. Uşak’a bağlı Bal Mahmut köyünün adı da bu hatıralar arasında geçti. Sonra bana dönerek :

-“Mahmut Bey, şimdi sizi dinleyelim” diye iltifatta bulundu.

Ben :
-“Paşam, müsaade buyurursanız, size otantik bir er fıkrası anlatayım “ dedim.

-“İyi olur, anlat bakalım” dedi. Ben şu fıkrayı anlattım :

“Alayın doktoru, üç günlük mezuniyetlerini bitirdikten sonra , üzerinde sivil elbise olduğu halde, alayına dönmüş :

-“ Kapıda nöbet tutmakta olan nefer, doktora “Yasak” demiş. Doktor :

-“Oğlum ben alayın doktoru binbaşı filanım” Er :
-“Sen alayın doktoru isen, parolayı söyle?”

-“Oğlum ben üç gündür alaya gelemedim. Parola belki değişmiştir, bugünkü parolayı da bilemiyorum”

-“Parolayı bilemiyorsan, yasak.”

Doktor, tekrar :

-“Evladım, şuradan birisini çağır, beni tanırlar” . Nefer :

-“Ben nöbet yerinden ayrılamam” diye cevap verince doktor, neferin yüzüne dikkat etmiş ve onu tanımış :

-“Bak evlat! Sen dört gün evvel dişim ağrıyor, diye bana gelmedin mi? Ben senin dişine siyah bir ilaç sürerek sana bir gün istirahat vermedim mi? “ Bunun üzerine nefer :

-“Bunlar oldu. Oldu emme , mubalin ( vebalin) boynuna. Haydi “ garavana” di, de geç” demiş.

Atatürk bu fıkraya çok güldü. Bu fıkraya benzer arka arkaya üç dört güzel fıkra anlattıktan sonra parmağıyla beni göstererek :

-“İşte Bal Mahmut , bu adamdır” dedi. Bu şekilde benin “Bal” olan adımı da o o günden bu güne dillerde söylendi, kaldı. [1]

Bu da Mahmut Baler ’in çok hoş –sohbet biri olduğu bilinir. Şahit olduğu komik olayları kendine has üslubuyla anlatması ve yazması ile ünlüdür. İşte onlardan biri :

“İkinci Dünya Harbi sırasında Kütahya’daki Porsuk Çayı taştığı zaman, güzergâhındaki ekili araziye oldukça fazla zarar vermiş. Bunun üzerine civar halkı , alakalı daireye müracaatla bu felaketin önlenmesini istemişler. Derken işten anlayan birkaç kişi  vazifeli olarak felaket sahasına gelmişler ve başlamışlar etraflarına toplanan köylülere sorgu sual sormaya. Heyetin içinden fazlaca ukela bir vazifeli bir köylüye yanaşmış:

-“Anlat bakalım delikanlı” demiş. “Nehir taştığı zaman ne gibi tedbir alırsınız, ne yaparsınız?”

Saf köylü başlamış anlatmaya:

-“Nidecez efendim!. Nehir daşarken, biz eşekle etraftan , çakıl ,daş, kum falan taşır getirir, suyun kabardığı yerlerin önüne dökeriz. Ordan burdan köylüler, yene eşeklerini alır, gelir bize yardım ederler. Eşek kâfi gelmezse…”

Lafın tam burasında bizim ukela , köylünün lafını kesmiş :

-“Oğlum , şuna eşek diyeceğine merkep desen olmaz mı?”

Köylü derhal kendini toparlamış ve başlamış “merkepler” diye lafına devam etmeye… Velhasılı kelam , alınacak bilgi tamamlanmış. Köylüler yavaş yavaş dağılmaya başlamışlar. Son köylü de yanlarından uzaklaşınca muhtar , hasbihali yapan ukala zata sokulmuş :

-“Gusura bakmayın beyefendi” demiş. “Siz o köylünün lafını düzelttiniz emme, şindi siz gideceksiniz, o yene arkanızdan (eşşek) deyeceg…”[2]

Efendim , mutlu ve sağlıklı günler dilerim.

 

[1] Baler, Mahmut, Baldan damlalar3 ve hatırlar sh : 87-88

[2] Baler Mahmut, Baldan Damlalar, Sıralar Matb. İst – 1969 sh : 44-45


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —