Günümüzün en büyük hastalığı olan teknoloji bağımlılığı, alkol, sigara ve madde kullanımı maalesef gün geçtikçe yaygınlaşıyor.
Özellikle son yıllarda telefon, oyun bağımlılığı çok küçük yaşlara kadar indi. Bilhassa bazı yaş grupları şiddet unsuru içeren videolar, resimler, sağlıksız ve tehlikeli davranışları kapsayan web siteleri arasında geziyorlar. Üzgünüm ki, bu konuda en büyük ihmal anne-babalarımızda.
Eskiden emzikle susturulan çocuklar şimdi ellerine tutuşturulan teknolojik aletlerle sakinleştirilmeye çalışılıyor.
Ayrıca çocuklarının her istediğini anında yapan anne-babalar, çocuğa “hayır” demenin kötü bir ebeveynlik olduğuna inanıyorlar. Zamanla da doyumsuz, bağımlı olarak eleştirilen, yerilen sorumsuz çocuk ilan ediliyorlar. Halbuki, kendi yarattıkları kalıplara soktukları çocukları suçluyorlar.
Bu konuda en iyi yardım aileleri, çocukları, gençlerimizi bilinçlendirmek, farkındalık oluşturmak için etkinlikler düzenlenmeli.
İş yerlerinde, okullarda, sivil toplum kuruluşlarında, psikologlar, danışmanlar, konu ile ilgili uzmanlarca seminerler düzenlenmeli. Böylece duyguları dengeleme becerisini arttırmada etkisi olabilir.
Aile içinde ve okullarımızda, çocuklarımızın günlerinin en çok geçtiği yerler çocuklarımızla, gençlerimizle iletişim halinde olmak çok önemli. Onları sabır ve anlayışla, yargılamadan dinlemeli düşüncelerine saygı duymalıyız.
Çocuk ne istiyor, verdiği mesajı anlamaya çalışmalı, çözümler üretmeliyiz.
Aile de ve okullarda sorumluluklar arttırılmalı, araştırmaya, okumaya, merak uyandırıcı materyaller kullanmalıyız.
En önemlisi kitap okuma alışkanlığı kazandırmalıyız. Bu konuda ülke olarak çok zayıf ve esneğiz. Bizler kitap okumayı bir ceza olarak yansıttık çocuklarımıza. Oysa ki kitap içindeki her bir hikayenin, farklı düşünce kalıplarının özgürce ifadesi olduğunu anlatmalıydık.
Her bir kitap yeni bir dünyaya açılan penceredir. Çocuklarımıza bunu anlatabilmeliyiz.
Spor, sanat alanlarında kendilerini keşfetmelerine imkânlar tanımalıyız.
Bilimsel alanlarda araştırmalara yöneltmeli destek olmalıyız.
Ellerimizdeki küçük ama becerisi büyük aletleri amacı içerisinde kullanmayı öğrenmiş oluruz. Her bir bireye çok büyük iş düşüyor. Sizlerin oluşturacağı destekle eminim ki büyük bir adım atılmış olacak. Teknoloji bağımlılığı en aza indirgenerek sosyal ve duygusal uyumları diğerlerinden anlamlı olarak yükselecektir.
Göz bebeğimiz, çocuklarımız en kıymetli hazinemiz. Her şeyin en güzelini, en iyisini vermek için gece gündüz çalışıyoruz. Hiç bir eksiği kalmasın, gözü kimse de olmasın diye bir dediklerini iki etmiyoruz. Fakat atladığımız bir konu var.
Canımız, kanımız dediğimiz çocuklarımızla yeterince ilgileniyor muyuz?
Onlarla kaliteli zaman geçiriyor muyuz?
En önemlisi başlarını okşayıp sevgimizi gösteriyor muyuz?
Yoksa “her şeyin var git başımdan, çok yorgunum, işim var al telefonla oyna” deyip kendinize ait bir alanda sosyalleşme ya da dinlenmeyi mi tercih ediyoruz.
Onlarla ne kadar vakit geçiriyoruz?
Küçücük yaşlarda tanıştıkları telefonlarla oyun oynamak o minik dünyalarında öncelikleri olmaya başlıyor zamanla.
İşte bu noktada oyuncak bebeklerin, arabaların yerini sanal dünya ele geçiriyor.
Oyuncaklarla oynamayı bilmeyen, hayal dünyaları gelişmeyen, paylaşmayı sevmeyen çocuklarımız da davranış bozukluğu ve şiddete eğilimler baş gösteriyor.
Bu daha da ilerleyerek ileri yaşlarda, fiziksel, zihinsel ve sosyal olarak olumsuz sonuçlar doğuruyor.
Dikkat dağınıklığı, odaklanma gibi birçok başka problemler ortaya çıkıyor.
Çocuklarımızın fiziksel ve ruhsal sağlığına zarar verme riskini arttıran etkenlerden sigara, madde kullanımı, alkol kadar tehlike arz eden teknoloji bağımlılığının hepsinin temelinde ailenin ve çevresel etkenleri görmekteyiz.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; oyun bağımlılığında yetersiz fiziksel aktivite, sağlıksız beslenme, depresyon, sinirlilik, öfke, can sıkıntısı gibi birçok sonuçlarla karşı karşıya geliyoruz. İçe kapanıklık, iletişim kopukluğu, duygusal ve cinsel, ekonomik istismar gibi risklere yol açan faktörler oluyor.
Bütün bu karamsar tablonun ortadan kalkmasında yardımcı olacak şey ise yine sizlersiniz. Çocuklarınızla daha fazla zaman geçirin, aktiviteler yaparak, verimli ve sağlıklı iletişimle bu kötü senaryoları eğlenceli ve mutlu bir yaşama çevirebiliriz.
Unutmayalım ki, çocuklarımız en kıymetli hazinemiz, onların geleceği, ülkemizin geleceği demektir. Sağlıklı, bilinçli bireyler yetiştirmek bizim görevimizdir.”
İstanbul
10.12.2024