MEHMET CEYLAN

Tarih: 15.01.2022 13:15

AYKUT EDİBALİ, SADECE BAŞKAN DEĞİL O BİR AĞABEYDİ

Facebook Twitter Linked-in

Yıllardır yazı yazıyorum, onlarca yazı yazdım ilk defa bir yazıyı yazarken parmaklarım tuşlara basmak istemedi, elim tutuldu, kelimeler aklıma gelmedi, cümle kuramadım, sık sık yazım kesintiye uğradı.

Aykut Edibali, sadece kongrelerde seçilmiş, makam mevki hırsıyla kazanılmış bir genel başkan değildi, o milletin gönlünde yeşeren, büyüyen bir gerçekte ve Bilge bir liderdir.

O, Millet evlatlarının ağabeyi, öğretmeni, yol göstericisi, korucusuydu.

O, “Bir Millet ıstırap içinde inlerken onun evlatları rahat edemez” diyen, milletin derdiyle dertlenen bir çilekeşti.

O, “Milletim Uyan” diye çıktığı yolda “Davamız Türk Milletinin varlık ve bekasıdır” diyen baki bir Türk devletinin savunucusuydu.

O, “Yeniden Milli Mücadele diyerek 1919 ruhunun kesintiye uğramadan Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet yaşaması mücadelesinin bir neferiydi.

O, Millet evlatlarının sokağa çekilmeye, kavga etmeye çalışıldığı dönemde “Bu bir kardeş kavgasıdır” diyerek, Türkiye’nin her köşesinde etnik ve kültürel farklılıkları bir kenara koyarak kardeşliği pekiştiren bir abiydi.

O, Irki milliyetçilik değil kültür değerleri şemsiyesi altında oluşan bir Türk Milleti Milliyetçisiydi.

O, Milletin; iman, ahlak, kültür, tarih değerlerine bağlı, Kur’an ehli yaşanması için bir ulemaydı.

O, Bilgi kaynaklarının iyi kullanılması için okumanın en önemli iş olduğunu çevresindeki herkese aşılayan bir öğretmendi.

O bütün bilgi kaynaklarını okumuş, tüm hareketleri araştırmış, incelemiş gerçekleşmesi için doktrin ortaya koymuş bir inkılapçıydı.

Kısacası O bir yazar... bir hukukçu... bir sosyolog... bir ahlakçı... bir rönesansçı... bir düşünür... bir müçtehit... bir devlet adamıydı. Anlatmakla bitirilemeyecek kadar geniş bir perspektifi olan bir insandı.

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE

Yeniden Milli Mücadele Hareketi olarak çıktıkları bu yolda ülkenin problemlerini, kurulan tuzakları en iyi anlatan yayın organlarını, her kesimden insanların faydasına sundu.

Güncel olayların analiz edildiği haftalık “Yeniden Milli Mücadele Mecmuası”, Öğrencilere hitaben kültür ve sanat içerikli aylık “Pınar Dergisi”, Akademik içerikli üç aylık “Gerçek Dergisi” Haberde doğruluk, Yorumda Dürüstlük, Fikirde Milliyetçilik, kurgusu ve “Her Eve Bir Bayrak Gerek” sloganıyla çıkan günlük “Bayrak Gazetesi”  ufukları açtı.

Yeniden Milli Mücadele Mecmuasının ilk sayısında “Neden Çıkıyoruz” başlıklı baş makalede; “İstiklal Harbinde dökülen şehit kanları karşılığında kurulan devletimiz ise bugün, beynelmilel kuvvetlerin kullanmaya hazırlandıkları bir kuvvet halindedir. Devletimizi gayri milliliğe sürüklemek ve beynelmilel Yahudiliğin emir erliğine düşürmek için girişilen tertipler hala devam ediyor. İşte ihanetleri sabit olan Gomeller, Türkiye’yi hazırlanan plana uygun olarak soy, soğana çevir ve sonra Türkiye Devletini Avrupa Pazarlarında temsil et” diyerek tehlikeyi bildiriyordu. (3 Şubat 1970)

Yeniden Milli Mücadele Mecmuasında günün olayları karşısında uyarıyor; “Bütün Vatanseverler! Bizi birleşmekten alakoyan kanaat itilaflarını bırakalım! Bütün varlığımızla yok etmeye yönelen düşman karşısında ve milletin müdafaası kavgasın da birleşelim!” diyerek birlik ve beraberlik çağrıları yapıyordu. (3 Mart 1970)

Demokrasinin önemine vurgu yapıyor; “Türkiye’de siyasi demokrasinin şu günkü haliyle bile devamını, milletimizin hayatının devamı ve milli mücadelemizin zaferi için, asgari ve vazgeçilmez şart olarak görüyoruz. Her vicdan sahibinin de bunu böyle değerlendireceğine inanıyoruz. Türkiye’yi sonu meçhul bir maceraya ve muhtemelen diktatörlüğe itecek şartlar, sanki kasten geliştirilmektedir” diye uyarıyordu.  (12 Mayıs 1970)

Ortak Pazarın (AB) millete mezar olduğunu anlatıyor, Kıbrıs’ın devlet olması gerektiğinin altını çiziyordu, (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin oluşması “Türkiye’nin Kıbrıs Politikası ne olmalıdır” kitabıyla emeği büyüktür) Kafkaslarda ve Balkanlarda esaret altında olan Türkler için Esir Milletler Haftası düzenleyip esaret altında olan soydaşlarımızın dertleriyle de dertleniyordu.

1980 sonrası siyasi partilerin kurulma aşamasında 1983 seçimleri öncesi kurulamayan siyasi parti 1984 Yılında Islahatçı Demokrasi Partisi Milli mutabakat ve ittifak fikrinin oluşmasında büyük katkı yapmış 1991 ittifakının da mimarı olmuştur. 1992 Yılından sonra Millet partisi olarak bıkmadan yorulmadan millet davasını anlatmaya, millete kurulan tuzaklara karşı mücadele etmeye çalıştı.

Bu kısacık yazıyla nelere imza attığını neler ortaya koyduğunu anlatmak mümkün değil. Türkiye’nin en zor zamanlarında emperyalizme karşı baş koymuş, “Ne Amerika, Ne Rusya Bağımsız Türkiye” “Amerikan Maymununa, Moskova’nın Ayısına İkisinin Dayısına” “Yaşasın Millet Kahrolsun Millet Düşmanları”  diyerek net ve kararlı tavrını koymuştur.

TEBESSÜMLE ISITIRDI YÜREKLERİ

Daha çocuk yaşımda ilkokul sıralarında Yeniden Milli Mücadele Mecmuasıyla tanışmıştım. Ağabeyim getiryordu. Dağ köyü olmasına rağmen mecmua evimize gelirdi. Anlamasam da okumaya çalışırdım. Bazen ne dediğini  anlamazdım ama iyi bir şeyler yazdığını hissedebiliyordum ki, gelmesini bekliyordum.

İstanbul’a geldikten sonra Mecmuanın merkezine gidip geliyordum. Akranlarım pazarları gezmelerde geçirirken ben her pazarı iple çekiyordum, o sıcak yuvada bulunmak için.

İlk olarak Bursa’dan İzmir’e toplantı için gittiğimiz zaman gördüm kendisini kürsüde konuşurken. Çocuk yaştaydım ama heyecanlanlanıyordum. Kürsüden bile o tebessümlü bakışları ısıtıyordu insanın içini.

“Liderimiz Edibali” nidaları içinde çıktığı kürsüden tok sesiyle milletin ıstırabını haykırıyordu. 15 Yaşında bir genç olarak anlamaya çalışıyordum.  

1978 yılında artık kaynağındaydım. Bayrak Gazetesinde çalışma günlerimiz başlamış, hem Aykut Abimize hem de ekibi olan diğer abilerimize daha yakın olmak, onların sıcaklığı ile ısınmak ayrı bir iklim oluşturmuştu hayatımda.

Kitapları, makaleleri bize ufuk açıyor, millet düşmanlarının ihanet planlarını, vatan bölme çalışmalarını, ülke üstünde oynanan oyunları ve çözüm yollarını bir bir işliyorduk aklımıza. Bu vatan bizim, bu ülke bizim, Davamız Türk Milletinin Varlık ve Beka Davası bilincini, ilimle, bilgiyle, ahlakla yaşanabileceğini menbaasıydan alıyorduk.   

1984 Islahatçı Demokrasi Partisi kuruldu. İstanbul Eminönü ilçe kurucuları arasında yer aldım. 1987 Yılında da ilçe başkanlık görevini aldım.

Aykut Edibali’yi daha sık görüyor, yazılarının yanında daha çok dinliyor, ufkumuzu açan o çeşmeden kana kan içiyordum.

En çokta 2010 – 2011 yıllarında çok yakın oldum. O menbaadan çok daha fazla yararlandım. TV programlarında anlattıklarıyla heybemizi bir kat daha doldurduk. Hatırlayanlar bilir 1,5 saat program sonrası 2 saat de yemek masasında sohbetini dinlerdik.

İslam tarihini de anlatırdı, Türk tarihini de, İslam’ı Kur’an diliyle de anlatırdı, Resul hayatıyla da, İslam ahlakını da anlatırdı, toplum ahlakını da, adaletin kıymetini de, siyaseti de anlatırdı, ekonomiyi de anlatırdı, çevreyi de. Popülist siyaseti değil, Rahmani siyaseti anlatırdı. Makam mevki değil millet davası için siyaset yapılmasını anlatırdı.

Sadece yapılanları değil ne yapılması gerektiğini, çözüm yollarını, nasıl yaşanması gerektiğini de anlatırdı.

Tebessümüyle yürekleri ısıtan koca yürekli yiğit adam, ağabeyim, liderim  Aykut Edibali, senin anlattıklarından, yazdıklarından ve senin yetiştirdiğin bana abilik yapanlardan çok şey öğrendim. Milli olmayı, vatan sevgisini, millet sevgisini, ahlaklı yaşamayı, makam - mevki, mülk için doğruluktan ayrılmamayı öğrendim. Hakkın çok var üstümüzde. Rabbim Rahmetiyle muamele eylesin Rasülullaha komşu eylesin. Biz senden razıydık rabbimde senden razı olsun. Hakkını helal et, yok ama varsa hakkımız helal olsun.    


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —