31 MART SEÇİMLERİNİN VERDİĞİ MESAJ
31 Mart seçimleri bir büyük kırılmanın yaşandığı seçim oldu.
Kırılmanın büyük olduğu seçimlerde kazanan partilerden çok kaybeden partiler konuşulur ve konuşuluyor da. Bunların başında hatta %90 AK Parti konuşuluyor.
AK Parti, 2002 Seçimleriyle başlayan seçim serüveninde; genel, yerel referandum tüm seçimlerde seçmen kitlesinin %50’sini, en yakın rakibi ana muhalefet partisi CHP %25 seçmeni forsa ediyordu. 14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde beş partiyi bünyesine aldığı halde CHP gene %25 seçmeni forsa etti.
10 Ay sonra yapılan 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde AK Parti için derin bir kırılma oldu. Türkiye genelinde %35,49 oy alırken en yakın rakibi CHP, AK Parti’yi geçerek %37,77 Oy aldı.
Bu sonuçlar gösteriyor ki, AK Parti ciddi bir kırılma yaşadı, CHP’de ilk kez yıllardır yaşadığı makus talihini kırdı başarı elde etti.
Bunun yanında ittifaktan ayrılan İYİ Parti ve çok tartışılan DEM Parti oy kaybına uğradı. İYİ Parti ilk beş parti içine giremezken YRP 3. Parti konumuna oturdu, DEM parti 4. MHP ise 5. Parti konumuna geldi. MHP için bir paragraf açarsak tüm bölgelerde seçimlere müstakil girmediği için oy oranı tamamı yansımadı. Aslında 3. Parti’nin MHP olduğunu belirtelim.
Bu fotoğraf ışığında AK Parti neden kaybetti, CHP nasıl kazandı bunu biraz irdeleyelim.
31 MART YEREL SEÇİMLERİNDE SEÇMENİN VERDİĞİ MESAJ
31 Mart seçimleri siyasi erke büyük bir mesaj verdi aslında. Seçimlerin verdiği mesaja göz atacak olursan tüm siyasi erkler oturup düşünmesi gerekir.
Seçmen hem ideolojik siyasi erklere hem de tabela asılarak particilik yapılmasına yer olmadığının altını kocaman çizgilerle çizdi.
Eğer siyasi sahada yer alacaksanız kurallarına göre oynamayı bileceksiniz, yenim dar oynayamıyorum demeyeceksiniz, mesajını verdi.
Seçmen, ben sabırlıyım ama istersem algı siyasetine falan bakmam, aklımla oynayanlara ders veririm dedi.
Seçimi kazanmak için entrika çevrilmesine izin vermem, yalan siyasetine kırmızı kart gösteririm dedi.
Ben, beni tanımayanları hiç tanımam dedi.
AK PARTİ’DE KAVRAMLARIN İÇİ BOŞALTILDI KAYBETTİ
AK Parti 2002 seçimlerinden bu tarafa merkezi hükümeti elinde bulundurdu.
2004 Yerel seçimlerinden 2019 yerel seçimlerine kadar yerel hükümetlerin çoğunluğuna hakim oldu.
Bu kadar uzun süre iktidarda kaldıktan sonra ciddi kırılmalar yaşıyorsa ki, yaşadı oturup düşünülmesi gerekir. Nedeni sorgulanması gerekir.
AK Partililerin, her devrin bir sonu vardır gibi çok basit ve absürt, seçmem sandığa gitmedi gibi düşüncelerin arkasına sığınmak gibi bir hakları yok. Bu milletin teveccühlerine, umutlarına, hayallerine ihanet etmiş oldular.
AK Parti, “Adalet” kavramını, “Kalkınma” kavramını “Aydınlatma” kavramını kitap yapıp toplumun önüne koydu.
Bu kitabı, Şeyh Edebali’nin, “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” düsturunu şiar edinerek okudu.
Fakat!...
“ADALET” kavramının içi boşaltıldı. Ne gelir adaleti, ne eğitim adaleti, ne yaşam adaleti nede sosyal hayatta adalet ortadan kalktı.
“KALKINMA” kavramı azınlık bir kesimi zengin etmek olarak görüldü bir gecede milyoner hatta milyarder yapıldı, diğer kesim ki, çoğunluk bir kesim açlığa mahkum edildi. Alım gücü dibe vurdu, paranın değeri kalmadı. Kalkınmayı beton yığınlarında gördü.
Kapitalizmin acımasız çarklarına insanlar mahkum edildi.
Tekelleşmiş AVM’lere, üç harfli zincirlere izin verildi mahalle esnafı ölüme terk edildi.
Bir koli yardımla yaşa denildi toplum tembelleştirildi. Bir gün geldi çalışacak adam bulunamaz olundu. İnsanları kent kültürü diye köyünden uzaklaştırıldı topraklar kurudu. Birde ne görelim ambarda buğday, mercimek, pirinç, ahırda saman kalmadı aman diye el açtık, kendi ambarımızdaki ürünleri alacak yer aradık. Ürün alacak da para lazım ama.
Teknoloji gelişecek ya sabredin aç kalsanız da nasıl olsa zengin olacağız.
Üretim yapan fabrikalar özelleşme adıyla birilerine peşkeş çekildi pardon hibe edildi ama birde baktık o fabrikalarda kapanmış. Ne gerek var basma, kağıt hatta şeker fabrikasına dostumuz ülkeler bizim için üretiyor nasıl olsa. Çin dostumuz sağolsun üretime gerek yok gemi yolculuğunda üretip gönderiyorlar.
Birde baktık özelleştirme adıyla toplanan paralarla köprüler yapılmış, birilerine gelir kapısı açılmış, müşterisi hazır köprüye müşteri olunmuş, garantiler verilmiş.
Tabi canım önce ağaya lazım sen bekle kazım denilmiş, emeklinin sırtı okşanmış. Nasıl olsa vatandaş birbiriyle kandaş yapılmış asgari ücrete seyyanen verdikçe verilmiş.
Birde ne görelim rakamlar on kat artmış garibin elindeki daire birden bire milyoner olmuş. Satmış yenisini alıyım diye o para da erimiş gitmiş.
Bu kapitalizmin çarkları öyle güzel işliyor ki, bazı ağaları sırça köşklere, fedakar vatandaşı da kulübeye layık görmüş.
“AYDINLATMA” kavramını boş bir ampul yandı aydınlatmak yerine karardı.
Devletin asli görevi olan eğitim kasalara alındı, kasası olmayanlar bir keseye bile sığdırılmadı. “Eğitimli insan bize zarar verir” itirafları kesenin altı delindi sokağa savruldu. İmam Hatip tabelaları asıldı, boş boş yazılara bakıldı. Dün yat yat uyu deniliyordu, bu gün oku oku uyu anlamasan da olur denildi.
Dini yaşam Salih Amel olmaktan çıkarıldı, ibadat’la yetin denildi. Ilımlı İslam diye yeni bir din, yeni bir yaşam anlayışı topluma uygulandı.
Toplum sürüler halinde büyük şehirler oluşturuldu, komşu komşudan korkar hale geldi.
“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” düsturunu şiar edinildi ama yaşatmak yerine beka için ölmek olarak anlatıldı. Toplumu kutuplaştırmak, ötekileştirmek olarak görüldü. Bu insanların ne ihtiyacı var denilmedi.
Son zamanlarda sürekli beka algısı yapıldı ama sonuç bu hale geldi.
Geldiğimiz noktada hedefi olan bir parti devleti güçlendirmek adına insanı, milleti zayıflattı.
Ama millet beton yığınları benim karnımı doyurmuyor, beni yaşatmıyor, ben yaşamazsam devletin bekası da olmaz dedi.
Beka korkusuyla benim aramı açmazsın, ötekileştiremezsin, kutuplaştıramazsın dedi.
Ha birde kabadayılık yaptıktan sonra gülünmesine çok alındı. Hey katil İsrail dedikten sonra millet İsrail tohumu dayatılmasına, gemiciklerle kasa doldurulmasına da çok alındı.
Dolarla iş yapmayın, dolarlarınızı yastık altından bozdurun diye tavsiye dip avenesine dolar üzerinden milyarder yapılmasına da çok alındı.
Ha birde devletin malını “Bizim malımız” veya biz yaptık denilmesine kat kat alındı.
Kibirle tepeden halka bakılmasına, onlarca zırhlı koruma aracıyla selamlanmasına, bir tarafta çoğunluk yarınından umutsuzken saray üstüne saray yapılasına, itibardan tasarruf edilmez denilmesine de çok alındı.
Bu millet yeri geldiği zaman sarı veya kırmızı kart göstermesini bilir, kırmızı kartı gösterdi.
CHP, 1994 RUHUNU YAŞATTI VE KAZANDI
AK Parti neden kaybettiği kadar CHP Nasıl ve neden kazandı demek gerekir.
CHP denildiği gibi 1989 değil, 1994 ruhu diyebileceğimiz ruhla bu seçimlere damga vurdu.
1989 Yılında Anavatan’ın elinden belediyeleri aldı ama zaten 12 Eylül darbesi sonrası yeni yapılaşmada geçiş dönemi parti Anavatan partisinden tüm partiler payını almıştı, SHP daha fazla almıştı.
1994 yerel seçimlerinde Refah Partisi belediyeciliği patladı.
Peki neden oldu?
Yeni Kurulan, Sultanbeyli, Kağıthane ve Bağcılar ilçelerinde kazandıkları belediyelerde doğru hamleler, insana dokunuşları 1994 yerel seçimlerinde Refah belediyeciliği patladı.
Diyeceksiniz ne alaka…
2019 Yerel seçimlerinde aldıkları Büyükşehir belediyelerinde insana dokundu CHP belediyeleri. Katlarla sayılan beton yığınları yerine, insanın yüreğine dokunan, tarıma verdikleri üretim desteği, Öğrencilere verdikleri yurt, burs desteği, Annelere verdikleri kreş desteği, ücretsiz ulaşım desteği, süt desteği, vatandaşa verilen kent lokantaları desteği v.s. İnsanların yaşam alanlarında (Üsküdar, Eminönü, Kadıköy) iyileştirme ve devlette devamlılık diyerek mevcut projeleri devam ettirmesi dip dalgadan topluma güven verdi. Merkezi hükümetin verdiği sıkıntı da eklenince 31 Mart seçimlerindeki görüntü ortaya çıktı.
