MEHMET CEYLAN

Tarih: 17.03.2021 23:05

18 MARTI ANMAK GÜZELDE ANLAMAK DAHA GÜZEL OLUR

Facebook Twitter Linked-in

18 Mart Çanakkale zaferi tüm yurtta her zaman olduğu gibi kutlanacak. Tüm siyasi liderler ve değişik kurumlar mesajlar yayınlayacak. Çanakkale geçilmez deyiminin arkasına sığınıp, nasılda kahraman bir ecdadımız olduğunu kabara kabara anlatmaya çalışacaklar sahnelerde, kürsülerde ellerine mikrofon alanlar.

Evet gerçekten de kahraman bir ecdadın torunlarıyız. Yedi düvele göğsünü siper eden kahramanları cepheye gönderirken kınasını yakan, vatan için “Cepheye gitmezsen sütüm helal değil” diyen anaların torunlarıyız.

O kahraman ecdat vatan toprağı elden gitmesin diye siper etti göğsünü. O kahraman ecdat vatanın birliği, milletin birliği bozulmasın diye göğsünü siper etti. O kahraman ecdat biliyordu ki, yedi düvel sadece Çanakkale topraklarını işgal etmek için toplanmamış, hedefinde İstanbul olduğunun bilincindeydi, boğazların olduğunun bilincindeydi, İstanbul elden giderse Anadolu’nun gideceğinin bilincindeydi.

O kahraman ecdadın karnı açtı, sırtı açıktı ama safları sımsıkı, yürekleri kardeşlik inancıyla doluydu. O kahraman ecdat yaratılanı yaratandan ötürü sevmesini biliyordu. O kahraman ecdat toplum farklılıklarıyla birlikte yaşaması gerektiğini, isteseydi Allah insanı tep tip yaratacağının bilincindeydi. Hele hele Müslüman Türk milletinin insan kaybetme lüksü olmadığını, insan kazanmasının bir üstünde vazife olduğunu çok iyi biliyordu. Tek bir amacı vardı oda toplum birliği ve vatan bekasıydı.

O KAHRAMAN ECDADI ANLAYABİLİYOR MUYUZ?

İşte asıl mesele burada. O kahraman ecdat ile övünürken, o kahramanların zaferlerini anar – kutlarken acaba anlayabiliyor muyuz? Anlayıp uygulayabiliyor muyuz? Yoksa sadece kahramanlık türkülerini mi söylüyoruz?

Baktığımız zaman O kahraman ecdadın ne yapmak istediğini anlamak, uygulamak yerine bugün gelinen noktada, O kahraman ecdadın yaptıklarını bozmak, yok etmek için büyük bir çaba var.

Türk toplumu tarihi seyir içerisinde farklı fikirlerin, farklı düşüncelerin, farklı inançların, farklı yaşantıların birlikte bir toplum olduğu bir devlet olduğu gerçeğini kimse inkar edemez. Özellikle İslam’la müşerref olduktan sonra bu gerçek daha da kuvvetlenmiştir.

İslam peygamberi HZ. Muhammet veda hutbesinde “Ey insanlar! Şunu iyi biliniz ki rabbiniz birdir, babanız birdir. Arap’ın başka ırka, başka ırkın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza, dindarlık ve ahlâk üstünlüğü dışında bir üstünlüğü yoktur. Dinleyin! Bu ilâhî gerçeği size tebliğ ettim mi, bildirdim mi?” Kendisini dinleyenler hep birden “evet” dediler. “Öyleyse burada olanlar olmayanlara bildirsin!” buyurması Müslümanlara büyük bir vebal yüklemiştir. Bu buyruğu en iyi şekilde anlayan Müslüman Türk Milleti oldu, tarihi sürece en büyük katkıyı yapmıştır.

İşte bugün asıl üzerinde durulması gereken konu da budur. Yapılanlar, gidişat İslamcılık adı altında, Milliyetçilik adı altında yapılıyor.

Ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olanlar şu an yaptıklarının ülke üzerinde oynanan bir oyun olduğunu ya anlamıyorlar yada sırf makamları mevkileri uğruna bu oyuna ortak oluyorlar.

İşte bu sebepten ki, o kahraman ecdadı anlayıp anlamadığımızı sorgulamamız gerekir.

1915’TE, 1919’DA YAPAMADIKLARININ HAYALİYLE YAŞIYORLAR

Müslüman Türk milletinin varlığından rahatsız olan güçler, 1915’te Çanakkale’yi geçemediklerinin, 1919’da Sevr’i kabul ettiremediklerinin acısını içlerinden çıkarmak için her an mevzide bekliyorlar. Bizim yöneticilerimiz ve yönetmeye talip olanlar da bu mevzilerin ya farkında değil yada makam hırslarıyla bu mevzileri göremiyorlar. Söyledikleri ve yaptıkları ile bu mevzilere kapı açıyorlar.

Ülkeyi parça parça bölmek istedikleri 1919’da yapamadıkları Sevr’i adım adım uygulamaya çalışıyorlar.

PKK planı içinde yapılan Kürt siyasetinin meşrulaşması sonrası Güneydoğu farklı bir kulvara döndü. Kürt siyasetinin kulvarında meşrulaşan PKK uzantısı parti, bir süredir Özellikle dilinden düşürmeyen MHP Lideri Devlet Bahçeli tarafından ve yapılan dokunulmazlıklarının kalkmasını isteyen yargı ve meclis ile gündemde tutuluyor. Türkiye Cumhuriyeti kanunları izinleriyle kurulan, seçime katılan doğru veya yanlış seçmen iradesiyle meclise giren, Güneydoğu’yu bölmeye çalışan, Kürtistan eyaleti isteyen HDP’nin resmen reklamı yapılıyor.

Her konuşmasında düşmanlık siyasetinin önünü açan Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı  Recep Tayyip Erdoğan, Ülke nüfusunun %25’ni teşkil eden CHP için “Türkiye’nin geleceğinde görmüyoruz, yok” diyor.

Bu söylemin bir açıklaması var mıdır?

Eğer bu ülkede demokrasi varsa ki var, hukuk varsa ki olmasını istiyoruz o zaman fikrini, düşüncesini, yaşantısını beğenmeyebilirsiniz ama CHP gibi %25’lik bir oy potansiyeli olan partinin ve diğer siyasi partilerin var olup olamayacağına seçmenden başka kimse karar veremez. Toplumu var eden farklılıklar iki dudak arasında yok edilemez.   

İktidar kanadı kendisinin dışındaki, kendilerini eleştiren tüm siyasi kesimleri hain olarak ilan ediyor.

İktidarın icraatlarını sorgulayan, soran muhalefete ticari sır, devlet sırrı gibi geçişken cevaplar veriyor.

Devlette devamlılık olması gerekirken merkezi yönetim farklı partilerden olduğu için, yerel yönetimlerin yetkilerini kıstıkça kısıyor, seçim sonrası ülkenin cumhurbaşkanı seçim sonrası “Konu mankeni gibi duracaklar” demişti o hale getirmek için ne gerekirse yapılıyor.

Toplum borç batağına itiliyor göstermelik paketlerle oyalanıyor, ülkenin varlıkları hep bir yerlere ipotek ediliyor, yap işlet devret sistemi diye yanlış bir uygulamayla garanti ödeme ile tüyü bitmemiş yetimin hakkı bir yerlere teslim ediliyor.

Bunların hepsini üst üste ortaya koyduğumuz zaman 18 Mart’ı da 19 Mayıs’ı da sadece anıyoruz ama anlamadığımız hele de uygulamadığımız çok açık.

Bu ülkeyi hiç kimse farklı fikirlerden dolayı ötekileştirmeye, kutuplaştırmaya, bölmeye ve bölücülük yapmaya hakkı yoktur. Hele yönetenlerin ve yönetmeye talip olanların, sorumluluk sahibi insanların asla hakkı yoktur. Bilakis toplumu bir arada tutmak görevleri ve zorunlulukları vardır.  

Müslüman Türk milleti olarak toplumu bölmeye, insanı kaybetmeye hakkımız yok.

Bu vesileyle 18 Mart 1915 Çanakkale ruhunu anlamak, uygulamak ve yaşamak dileğiyle başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk tüm şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz.       

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —