Mehmet Ceylan Köşe
UTANMAK GELİYORSA İÇİMİZDEN
Henüz dokuz aylık evliydi. Komünist Yugoslavya rejimi tarafından içeri alındıktan bir hafta sonra biricik kızı dünyaya geldi. Arkadaşlarıyla birlikte jet hızıyla yargılandı. Suçları, Türk ve Müslüman kimliklerine sahip çıkmaktı. Üç arkadaşıyla birlikte idama mahkum edildi. Üç aylık kızı, eşi, annesi, babası ve kardeşleriyle tel örgü gerisinde son defa görüşmesine izin verildiğinde, teller kızını görmeyi engelliyordu. Yakınları ağlıyordu. Ama Nazmi Ömer ölüme giderken bile son derece metanetliydi ve ağzından şu tarihi sözler dökülüyordu; “Ağlamayın, sizi Türkiye'li kardeşlerime emanet ediyorum. Yaşasın Türkiye cumhuriyeti.”
Bu sözlerin sahibi kahramanlıkları çok az kişinin hatırladığı bir Türk gencine ait.
Rumeli dernekler platformunun yönetimini teşkil eden, Rumeli kökenli dernek başkanlarıyla buluştuk. Rumeli Türkleri Derneği Bayrampaşa Şube Başkanı Metin Altıntaş orada olanları Cuma günü Cuma namazı öncesi "Yücelciler" için mevlit okunacağını söyledi. nedir bu "Yücelciler" diye bir araştırma yaptım. Araştırmam sonra kendimden utandım. Her milli konuda araştırma yapan en azından bilgi sahibi olan biri olarak bugün "Yücelciler" bilgisi cahiliydim. Evet duyuyordum ama çok dikkat çekmemişim belki.
Kısa bir araştırmadan sonra gördüm ki, Türk nerde olursa olsun esaret zinciriyle yaşamayacağının güzel bir örneğiydi Yücelciler. Onlar bir Oğuz Türk'ü, onlar bir Karamanoğlu nesli, onlar bir Osmanlı torunuydu, onlar Mustafa Kemal Atatürk'ün, "Toroslar'da dumanı tüten tek bir Yörük çadırı dahi varsa, şunu iyi biliniz ki hiçbir güç bizi yıkamaz." sözünün temsilcileri Yörüklerdi.
Komünist rejimin Kafkaslar ve Balkanlardaki ağır zulümleri karşısında sessiz kalınmaması gerektiğini düşünen bir avuç Türk Yücel Teşkilatını kurdu. Teşkilat Başkanı Şuayb Aziz oldu
1944 Yılında Komünist Stalin’in desteklediği Tito liderliğindeki komünist Yugoslavya kuruldu. Bundan sonra Yücelciler için zor başlıyordu.
1947’de Tito, Stalin’in de baskısıyla Yugoslavya’daki bütün milliyetçi teşkilatları ortadan kaldırmaya çalıştı. ilk tutuklamalar 1947 Ağustos’unda gerçekleşti. 25 Ocak ’ta mahkeme jet hızıyla kararını verdi. 27 Şubat 1948 tarihinde dört teşkilat üyesi Şuayb Aziz, Adem Ali, Ali Abdurrahman ve Nazmi Ömer kurşuna dizilerek idam edildi.
27 Şubat 1948 - 27 Şubat 2020 tam tamına 73 yıl önce kıydılar gencecik kahraman canlara. İşte bu tarih Makedonya Türkleri için kapkaranlık bir gün olmuştu. Gözlerden, gönüllerden ırak kalan dört adam, sessizce sırtlarından sıkılan dört kurşunla idam edilmişlerdi. Asırlara sığmayan, hürriyet ve medeniyet timsali bir milleti kör ve kahpe kurşunlarınla susturamayacaklarını bile bile dört yiğide kıydılar. Kendilerini Türkiye'ye teslim ettiler ama Türkiye yöneticileri gözlerini kapadı, başını öne eğdi. Dört cana kıydılar, dört canda Kur’an, bayrak üzerine yemin etmişlerdi, sevdaları Türk Milletiydi. O kahramanlar ne bir cana kıymışlar ne de birini incitmişlerdi, ellerinde barut kokusu, kurşun izi yoktu. Komünist düzenin sahte mahkemesinde, yalancı şahitlerle gölge oyunu oynanıyordu. ve kahramanlara kahpe hâkim kararını açıkladı: İdam!...
Komünist Tito’nun Yugoslavya’sında dört cana kıydılar, yüzlerce kişiye de işkence ettiler.
Asıl acı olan 73 yıl geçmiş olmasına rağmen bu kahramanlar hala tanınmıyor. Kim bilir daha böyle nice kahraman Türk evlatları hafızalardan silindi gitti.
Sadece şunu biliyoruz ki, milletin hafızası nasıl silinir diye çok çalışanlar, unutmasın ne kadar unutuldu deseniz de çıkar bir gün kahraman Türk erleri bir köşeden.
Utanmak geliyorsa eğer içimizden tamda zamanı şimdi.
Yücelciler ve nice kahramanlara Allah Rahmet eylesin....
Köşeden Okumak için Tıkla
http://www.bayrampasagundem.com/kose-yazilari/utanmak_geliyorsa_icimizden-625.html