“Tarihi büyük olan milletlerin, söyleyecek sözleri de çok olur. Bugün sizlere uzun uzadıya bir tarih konuşması yapacak değilim. Ancak takdir edersiniz ki; geçtiğimiz Ağustos ayı, milletimiz için çok büyük kahramanlıkları içinde barındıran bir aydır” aydır diyen Recep Kurtuluş: “26 Ağustos 1071'de Anadolu'nun kapılarını bizlere açan ve bu toprakları bizlere ebedi yurt yapan Malazgirt zaferinin gururunu, yüzyıllardır her zerremizde hissetmeye devam ediyoruz.
Yine Ağustos ayının 26'sında başlayan büyük taaruzun, 30'unda zaferle sonuçlanması da milletimiz için şahane bir tarihi tevafuk olmuştur.
Aslında bir bakıma; 1071'de Anadolu'yu milletimize yurt yapan Sultan Alparslan'ın "biz geldik" sözünden yüz yıllar sonra, 30 Ağustos'ta Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yine aynı zihniyete karşı "Anadolu bizimdir, gitmiyoruz" demiştir.
Bu vesileyle bu coğrafyada bizlerin huzur içinde yaşaması için fedayı can eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm ecdadımızı minnetle anıyorum” dedi.
Depremleri de unutmayan Recep Kurtuluş: “Ağustos ayı dolayısıyla hatırladığımız 1999 depreminde vefat eden vatandaşlarımıza da bir kez daha rahmet diliyorum. Bu vesileyle 6 Şubat depreminde hayatını kaybeden canlarımızı da rahmetle anıyorum. Geride kalanlara sağlık huzur ve sabır diliyorum. Bu acı günlerin devlet ve millet kaynaşmasıyla üstesinden geleceğimize olan inancımı ifade etmek istiyorum. Depremin üzerinden henüz bir yıl geçmeden, yeni konutlarını teslim alan vatandaşlarımızın da sevincini paylaşıyorum” ifadelerini kullandı.
DARBELERİN KARŞISINDA OLDUĞUMUZU HAYKIRMAK İSTİYORUM.
12 Eylül 1980 Askeri darbesine atıf yapan Kurtuluş: “İçinde bulunduğumuz Eylül ayı, duygularımız açısından hüzünle, demokrasimiz açısından utançla hatırladığımız, gencecik fidanların ya mahpusla ya da toprakla buluştuğu bir aydır.
Millet olarak tarihimizle yüzleştiğimiz ölçüde geleceğe emin adımlarla yürüyebiliriz. Kahramanlıklarımızı konuştuğumuz kadar hüzünlerimizi ve acılarımızı da konuşmalıyız. Dolayısıyla 12 Eylül 1980 darbesi bu ülkenin yaşadığı acı bir gerçektir. Bugün yapmamız gereken şey yaşananlardan ders çıkarmak ve sen ben kavgası değil, "biz" duygusunu yüreklerimize perçinlemeliyiz.
Eylül ayı dolayısıyla da ülkemizde yaşanmış tüm darbelerin karşısında olduğumuzu bu kürsüden bir kez daha haykırmak istiyorum.
Farkındaysanız yukarıda Ağustos ayı münasebetiyle kahramanlıklarımızdan ve Eylül ayı münasebetiyle ise milletçe yaşadığımız bir acıdan bahsettim. Mevlana'nın tabiriyle "Dünle beraber gitti cancağızım. Ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım."
Evet, arkadaşlar; millet olarak yeni şeyler söylemek lazım” diyerek darbelere karşı olmanın önemine vurgu yaptı.
TÜRKİYE YÜZYILI VİZYONUMUZ, GÜÇLÜ ANAYASA
“Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN seçimlerden önce milletimizin önüne yeni bir ufuk koydu. Ülkemizde ve dünyada ses getiren "Türkiye Yüzyılının" ilk basamaklarını çıkmaya başladığımız günlerdeyiz. Ülke olarak milli teknoloji hamlelerinden, bölge politikalarına kadar birçok konuda milletimiz yeni bir yüzyıla yürüyor. Küresel etkileriyle birlikte milletimizi de etkileyen ekonomik bazı sıkıntıların olduğu bir gerçektir. Ama tarihimiz bize göstermiştir ki; millet olarak bugün yaşanan sıkıntıların ardından çok daha aydınlık ferah bir gelecek bizi bekliyor. Bunu hep birlikte defalarca başardık ve bir kez daha başaracağız” diyen kurtuluş sözlerine şöyle devam etti.
“Yine Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle; "Milletimize vaadimiz olan birinci sınıf demokrasi, birinci sınıf ekonomi ve birinci sınıf özgürlüklerin tamamlayıcısı, birinci sınıf anayasa olacaktır. Türkiye Yüzyılı vizyonumuz, böyle bir anayasayla daha güçlenecektir. Bunun için 85 milyonun tamamının sahipleneceği ve 'İşte benim anayasam' diyerek baş tacı edeceği bir metni, artık milletin takdirine sunmamız gerekiyor.
Darbe anayasasının milletimize vurduğu prangaları söküp atarak, yeni bir anayasa ile milletimizin önünü ebediyen açacak günlerin arifesindeyiz.
Türkiye Yüzyılı hedefimize milletimizle birlikte emin adımlarla yürüyoruz. Bu kutlu yürüyüşün en önemli aşamalarından biri de önümüzdeki yerel seçimlerdir. Devlet olarak büyük iddialarla büyük hedeflerin peşinde koşarken, bu maratona şehirlerimizin de katılması en büyük arzumuzdur.
Özellikle Türkiye'nin lokomotifi olan büyükşehirlerimizin AK Belediyecilik ile bu maratonda tempo tutması gerektiğine olan inancımızı yinelemek isterim. Ülkemiz Türkiye Yüzyılı maratonu için nefes nefese koşarken, İstanbul başta olmak üzere büyükşehirlerimizin "bir takım parti içi siyasi çekişmelere ve pazarlıklara" konu olması bizleri ve milletimizi üzmektedir.
İnanıyorum ki; önümüzdeki yerel seçimlerde, milletimiz bu büyük yürüyüşe başta İstanbul ve Ankara olmak üzere tüm büyük şehirleri dahil edecektir”