Bir devletin varlığı, bünyesindeki milletin birliğine bağlıdır. Milleti ise farklı fikirler, yaşam tarzları ve inançlara sahip katmanlar oluşturur. Siyasi ve ekonomik olarak kutuplaşmış, birbiriyle barışık olmayan bir millet, devletini yaşatamaz. İktidarı elinde bulunduranlar ya da iktidar gücünü arkasına alan yönetimler, toplumu kutuplaşmış hale getirirse buna demokratik bir hukuk devleti denmez; kabile, monarşi ya da tek adam yönetimine dayalı bir devlet denir.
Bu bağlamda, hükümet politikaları ile devlet politikaları farklıdır. Hükümet politikaları gündelik işleri yürütmekle yükümlüyken, devlet politikaları kalıcıdır ve ülkenin tüm katmanlarını ilgilendirir. Demokratik ve hukuk devletinde devlet politikaları, tüm katmanların katılımıyla bir bütün olarak şekillenir. Kabile, monarşi ya da tek adam yönetimlerinde ise bu politikalar, bir veya birkaç kişinin iki dudağı arasından çıkan kararlara zorla uydurularak yapılır.
"Terörsüz Türkiye" projesi, aslında geçmişte başarılı gibi görünen çözüm sürecinin devamıdır. Çözüm sürecinde masanın baş köşesine terörist başı Abdullah Öcalan oturdu. Terörist başının masada bulunması, süreci sekteye uğrattı ve o dönemde toplumda büyük tepki çeken bir proje oldu. Projenin başarılı olamayacağı anlaşıldığında ise masa devrildi.
Çözüm süreci gibi ve şimdiki adıyla “Terörsüz Türkiye” gibi devletin tüm katmanlarını ilgilendiren projeler devlet politikası olmalıdır. Ne çözüm süreci bir devlet politikası olabildi ne de “Terörsüz Türkiye” projesi.
Devlet politikası, devletin tüm katmanlarının katkılarıyla yapılmalıdır. Elbette devleti yönetenler ülkenin menfaatine projeler üretebilirler. Milletin vekilliğini üstlenen bir parlamento ve ülkeyi yöneten bir hükümet bulunmaktadır. Şu an yürürlükte olan Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu uygulandığında, milletvekillerinin gerçekten ne kadar milletin vekili olduğu tartışılabilir. Ancak her ne olursa olsun, elbette parlamentoda bulunan milletvekilleri milletin vekilleridir ve millet adına ülkeyi yönetme yetkisi mecliste ve içinde bulunan vekillerdedir. Anayasanın verdiği yetkiler nispetinde ülkeyi yöneteceklerdir.
Bu parlamento, ülkenin içinde bulunduğu kısa ve uzun vadeli işleri yürütmek için projeler üretir, kanun yapar ve hükümet bunları uygular. Burada bir sıkıntı yoktur. Ancak öyle projeler vardır ki, bunlar uzlaşma içinde, parlamento içi ve dışı, siyaset içi ve dışı tüm katmanların ortak kanaatleri ve bilgilendirilmelerinin sonucunda ortaya konacak bir iradeyi gerektirir. Anayasa yapmak buna bir örnektir. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan ve şimdi de süregelen çözüm süreci veya “Terörsüz Türkiye” gibi bir hükümet politikası, bir parlamento politikasının ötesinde devlet politikası olmalıdır. Ve bu süreç, işin en başında başlamalıdır.
Şu an çalışması yapılan, belli bir noktaya gelmiş, hatta çalışma komisyonu kurulmuş olan “Terörsüz Türkiye” projesi, devlet politikasından ziyade birkaç kişinin iki dudağı arasında karar verilen, milletten gizlenerek belli bir noktaya getirilip sunulan ve çalışma komisyonuyla süslenmeye çalışılan bir projedir. İşin en ilginç tarafı ise terörist başının kahraman, kurucu önder ilan edildiği, terör uzantılı partinin oyun kurucu olduğu bir projedir.
“Terörsüz Türkiye” projesi, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bir grup konuşmasında terörist başını Gazi Meclis’e konuşmaya davet etmesiyle başladı. Sonra Cumhurbaşkanı destek verdi, PKK uzantısı DEM Parti yöneticileri harekete geçti. İmralı ve Kandil görüşmeleri başladı. Terörist başı Abdullah Öcalan, PKK’nın kendini feshetmesi gerektiğini söyledi. PKK ise fesih metninde devleti yok sayarak sözde kendini feshetti.
PKK militanları bir asker edasıyla geldiler, ellerindeki oyuncakları ve suç delillerini yaktılar, büyük fotoğrafı verdiler ve asker edasıyla, sanki ülkeler arası ateşkes ilanı gibi gittiler. Böylece projenin gizemli ayağı bitmiş oldu. Sonra oyun kurucular devreye girdi, oynanan oyuna dolgu malzemesi aradılar, komisyonu oluşturdular ve karar verilmiş projeyi komisyon karar verecek diye milletle dalga geçtiler.
Ülkenin tüm katmanlarını ilgilendiren böylesine hayati bir projeden meclis içi ve dışı tüm siyasi partilerin haberi olması gerekmez miydi?
Seçimlerde baraj dışında kalıp milletvekili olmasa dahi fikri yapısı güçlü olan partiler yok sayılabilir miydi?
Terör olayının asıl muhatapları olan şehit ve gazi aileleri önceden bilgilendirilmeliydi. Bilinmeyen bir ortamda bilgi alındı mı bilmiyoruz ancak bilim adamlarının görüşü alınmalıydı.
Ülkeyi yönetmekle tek yetkili olan Cumhurbaşkanı, daha işin başında ülkenin tüm katmanlarını toplayarak bilgi vermiş olsaydı, fikir ve görüşlerini almış olsaydı, çalışma değil, uzlaşmacı-icracı hükümet üstü bir yapıyla ve eşit temsiliyle komisyon daha işin başındayken kurulmuş olsaydı, o zaman “Terörsüz Türkiye” projesi bir devlet politikası olurdu.
Zaten millet iradesinin tecelli etmediği bir parlamento varken, hayati konularda ülkenin tüm katmanlarını ve hükümet üstü bir irade oluşturmazsanız, millet iradesi oluşmamış olur. Demokratik hukuk devletlerinde millet iradesi olmayan hiçbir politika devlet politikası olamaz.
Gelecek yazımız “Terörsüz Türkiye” projesi, milli politika mı, BOP projesi mi?
İstanbul
03.08.2025