RİSKLİ YAPILARLA BİRLİKTE ZİHNİYETİMİZİ DE DÖNÜŞTÜRMELİYİZ

RİSKLİ YAPILARLA BİRLİKTE ZİHNİYETİMİZİ DE DÖNÜŞTÜRMELİYİZ

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 24. yıl dönümü vesilesiyle açıklamada bulunan Türkiye Hazır Beton Birliği Başkanı Yavuz Işık neler dedi?

Türkiye Hazır Beton Birliği Başkanı Yavuz Işık, “Kahramanmaraş Depremleri sonrasında sadece riskli yapıların değil, üretimden tasarıma, tasarımdan uygulamaya, uygulamadan denetime kadar tüm süreçlerdeki iş yapış şeklinin ve zihniyetin de dönüşmesi gerektiğinin önemini görmüş olduk.” dedi.

Türkiye’de standartlara uygun beton üretilmesi ve inşaatlarda doğru beton uygulamaların

ın sağlanması için 1988 yılından bu yana çalışan Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), 17 Ağustos 1999’da yaşanan deprem felaketinin 24. yıl dönümünde bir kez daha deprem gerçeğini hatırlattı. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi sonrası yapılan çalışmalara değinen Türkiye Hazır Beton Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Işık, “17 Ağustos 1999 Marmara Depremi, yakın tarihimizin en trajik olayı olarak hafızalarımıza kazınmıştı. Yaşanan deprem sonrası tüm Türkiye birleşerek yaraların hızlıca sarılmasını sağlamıştı. Bir daha benzer acıları yaşamamak için de birçok kurum mevcut eksikleri ve hataları tespit ederek gerekli aksiyon planlarını oluşturmuştu. Bu süreçte Deprem Yönetmeliğinin ve ilgili standartların güncellendiğine, Deprem Şurasının toplandığına, Yapı Denetim Sistemi’nin tüm Türkiye geneline yayıldığına ve Elektronik Beton İzleme Sistemi ile hazır beton denetiminin daha sıkı yapıldığına şahit olduk. Bu gelişmeler elbette yeni yapılan binalar için son derece olumluydu, ancak 6,8 milyon riskli konutun dönüştürülmesinde istenilen seviyeye gelinemedi ve hâlen ülkemizde 2000 yılı öncesi yapılmış çok ciddi miktarda bir yapı stoku bulunmaktadır.” dedi.

 

Kimi zaman unutulan kimi zaman alevlenen deprem gündeminin çoğunlukla fay hatları haritasına indirgendiğini vurgulayan THBB Başkanı Yavuz Işık, “Ülke nüfusunun yüzde 70’ten fazlasının deprem tehlikesi yüksek bölgelerde yaşamasına rağmen daha çok İstanbul’a odaklanıldı. 6 Şubat 2023 tarihine gelindiğinde Anadolu topraklarında meydana gelmiş en yıkıcı depremlerden ikisi ile daha büyük bir acı yaşadık. Yüzlerce atom bombasının etkisine eş değer bu felaket, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nden sonra gerekli derslerin tam olarak alınmadığını gün yüzüne çıkardı.” diye konuştu.

 

Beton üreticilerini standartlara uygun üretim yapmak üzere THBB Kalite Güvence Sistemi’ne davet ediyoruz

Türkiye Hazır Beton Birliği olarak inşaat sektörünün önemli bir paydaşı olduklarının ve güvenli yapıların en önemli bileşeninin sorumluluğunu taşıdıklarının altını çizen THBB Başkanı Yavuz Işık, “35 yıldır ülkemizin sağlam yapılar üzerinde gelişmesini ve büyümesini sağlamak için yoğun çaba sarf etmekteyiz. Hem sektörümüzün kalite bilincini ve yetkinliğini geliştirmek hem de hazır beton kullanıcılarını doğru uygulamalara teşvik etmek için birçok somut adım attık, atmaya da devam ediyoruz. Bunları yaparken ilgili kamu kurumları ve meslek örgütleri ile iş birliğini önemsiyoruz. 1995 yılına kadar ülkemizde hazır beton üretimine yönelik herhangi bir denetim mekanizması yokken THBB üyeliğinin birinci şartı KGS (Kalite Güvence Sistemi) Belgesi almaktı. Başka bir sektörde benzeri olmayan bu uygulama ile THBB, üyelerinin standartlara uygun üretim yapmasına liderlik ederken bir yandan da tüm sektörün gelişmesini sağladı. Daha sonra yürürlüğe giren G İşareti Yönetmeliği ile bu süreç tüm sektöre yayıldı. THBB olarak bütün hazır beton üreticilerini standartlara uygun üretim yapmak üzere özellikle KGS Sistemi’ne davet ediyoruz.” dedi.

 

Süreçlerin doğru yönetildiği şantiyelerde, standartlara uygun kullanılan beton, yapıların güvenliğini sağlamaktadır

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi başta olmak üzere Düzce (1999), Van (2011), İzmir (2020), Elâzığ (2021), Kahramanmaraş ve Hatay (2023) depremlerinde yıkılan binaların yerinde incelendiğini ifade eden Yavuz Işık, “Kamu kurumlarının, üniversitelerin, meslek kuruluşlarının hazırladığı raporlarda binaların neden yıkıldığı net bir şekilde ifade edilmiştir. Bu nedenlerin başlıcaları zayıf zemin koşulları, hatalı uygulamalar, yapısal düzensizlikler, yanlış statik hesaplamalar, beton ve çelik gibi taşıyıcı malzemelerde zafiyet ve yapının taşıyıcı sistemine daha sonra müdahale edilmesi olarak sıralanabilir. Bir de bunlara denetim zafiyetleri eklenmelidir. Betonun zayıflığının da etkisi ile yıkılan ya da ağır hasar gören binaların neredeyse tamamı hazır beton ile inşa edilmeyen yapılardır. 2000’li yılların başında hazır beton kullanımı zorunlu olmuştur ve denetim mekanizmalarının da gelişmesiyle hazır beton güvenli yapıların en önemli unsuru haline gelmiştir. Ülkemizde en sıkı denetlenen yapı malzemesi olan hazır beton, şantiyelerde standartlara uygun bir şekilde kullanıldığında ve tüm süreçler doğru yönetildiğinde yapıların güvenliğini sağlamaktadır.” şeklinde konuştu.

Türkiye Hazır Beton Birliği olarak olarak uzun yıllardır riskli yapı stokunun dönüştürülmesini sürekli gündeme getirdiklerini belirten Yavuz Işık, “Raporlarımızda ve basın duyurularımızda bu konuyu öne çıkarmaktayız. Kahramanmaraş Depremleri sonrasında sadece riskli yapıların değil, üretimden tasarıma, tasarımdan uygulamaya, uygulamadan denetime kadar tüm süreçlerdeki iş yapış şeklinin ve zihniyetin de dönüşmesi gerektiğinin önemini görmüş olduk. Bu konuda gerekli politikaların ve eylem planlarının oluşturulmasını destekliyor ve tüm paydaşları göreve davet ediyoruz.” dedi.

 

Türkiye Hazır Beton Birliği hakkında

Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), 1988 yılından bu yana güvenli ve dayanıklı yapıların inşası için, standartlara uygun beton üretilmesi, standartlara uygun beton uygulamaları için, özellikle deprem riski yüksek bölgelerde yüksek dayanım sınıflarında ve dayanıklı beton kullanılması için uğraş veren mesleki bir kuruluştur. 1991 yılından beri Avrupa Hazır Beton Birliğinin (ERMCO) de tam üyesi olan THBB’ye üye olacak şirketlerin bütün hazır beton tesislerinde standartlara uygun üretim yapılması, THBB Kalite Güvence Sisteminin (KGS) sürekli habersiz denetimlerine tabi olunarak KGS Uygunluk Belgesi alınması, uygun laboratuvar bulunması, teknik, çevre, iş sağlığı ve güvenliği, yasal ve etik kriterlerin eksiksiz yerine getirilmesi zorunludur.