TURSAL Tekstil Anonim Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı, İTO Meclis Üyesi Rasim Bilgehan, İTO meclis toplantısında yaptığı konuşmasında sektörün sıkıntılarını dile getirdi.
Esprili bir konuşmayla başladığı konuşmasında ekonomik sıkıntıların, tekstil sektörüne verdiği sıkıntıları anlattı. Türk ekonomisinin çözümsüz olmadığını, İTO’nun Osmanlıdan bu tarafa ekonomiye yön verdiğini belirtti.
DÖVİZ FİYATI YANLIŞSA BÜTÜN FİYATLAR YANLIŞTIR
Örme kumaş, trikotaj ve çorap sektörlerindeki sorunlar, genelde tekstilin karşı karşıya kaldığı sorunlarla aynı olduğunu belirten Rasim Bilgehan, “Ülke ekonomisinin yaşadığı sorunlar bütün sektörlerin ortak sorunudur. Tekstil sektörü ülkemizdeki ihracatın ve istihdamın artmasında öncü rolü oynamıştır. Mevcut Makine parkurumuz 200 Milyar Dolar değerin üzerindedir. Uygulanan yüksek faiz, düşük kur politikasıyla kapasite kullanım oranı bu gün %50’nin altına düştü. Bu kadar büyük bir yatırımı atıl bir hale lüksümüz yoktur. Uzun zamandır Dolar kurunun 32-33 TL bandında seyretmesi bizleri fiyatlama bile yapamaz hale getirdi. Bu gün Yunanistan’da, İspanya’da İtalya’da tatil yapmak Türkiye’den daha ucuzsa, döviz kurunun yanlış yerde olduğunu gösteriyor. Bunu bilmek için ekonomist falan olmaya gerek yok. Bu ülkede döviz fiyatı yanlışsa bütün fiyatlar yanlıştır” dedi.
FABRİKALAR FAS, TUNUS, MISIR GİBİ DÖVİZ BAZINDA DÜŞÜK ASGARİ ÜCRETLİ ÜLKELERE TAŞINIYOR
“Döviz fiyatına müdahale edilirse yapılması gerekenden daha fazla ithalat, olması gerekenden daha az ihracat yapılır. Şimdi diyeceksiniz ki, Temmuzda 7.9 Milyar dolar azaldı, dış ticaret açığı 7,2 Milyar dolara geriledi. İhracat %13,8’lik artışla 22,5 Milyar dolar oldu. Bunlar güzel rakamlar” diyen Rasim Bilgehan konuşmasını şöyle sürdürdü. “Firmalar bütün şartları zorlayarak, büyük fedakarlıklarla gerekirse zararı göze alıp dış pazarı kaybetmemeye ve ayakta kalmaya çalışıyor. İthalattaki düşüş ise iç talepteki daralmadan kaynaklanıyor. Ekonominin başındakiler bu rakamlara bakarak her şeyin çok iyi gidiyor düşüncesine kapılmasınlar.
Tekstil sektörü zor günler geçiriyor. Bir zamanlar tekstille şahlanan ülke ekonomisi şimdi ise fabrikalar Fas, Tunus, Mısır gibi döviz bazında düşük asgari ücretli ülkelere taşınmakta, kimi firmalarda taşınmak için yer aramaktadır. Emek yollu sektörlerin yabancı ülkelere taşınması işsizlik rakamlarının daha da artacağını göstermektedir. Uygulanan ekonomik model ve faiz politikasıyla finansa erişim oldukça zor. Yatırım faizi bir dönem %10-15 aralığındayken şimdi %45-50 bandındadır. Buda firmaların kaldıramayacağı ilave bir yük demektir. Kredi sorunu sadece maliyetle de sınırlı değildir. Merkez bankasının 6 Mart 2024 tarihli kararıyla ticari kredilerin aylık büyüme sınırı ihtiyaç kredilerinden olduğu gibi %2,5’dan %2’ye çekilmiştir. Talebi sıkarak enflasyonu düşürmeye çalışmak özel tüketim harcamaları için kabul edilebilir. Bu uygulama ticari kerdiler için uygulanması doğru değildir. Bankalar son zamanlarda inşaat dahil sektörlere kredi vermeyi durdurduğu bilinmektedir. İnşaat sektörü de, tekstil sektörü gibi eğitim düzeyi ne olursa olsun her alanda iş gücünü çeken, bir çok sektörü beraberinde hareketlendiren bir sektördür. Enflasyonla mücadelede de talep tarafından yapılan uygulamalar doğrudur. Üretim tarafındaki uygulamalar, üreticinin ayağına çelme takmaktan başka bir şey değildir.”
KÜRESEL GÜÇLER BİLEK GÜREŞLERİ YAPIYOR
Türkiye ve dünya ekonomisine de değinen Rasim Bilgehan, “Türkiye ekonomisini dünyadaki gelişmelerden ayrı tutamayız. Özellikle yakın coğrafyamızdaki gerilimlerin çatışmaların etkisi altındayız. Enerjide hem madde, hem de hammadde konusunda dışa bağımlıyız. İhracatımız dış ikameyle sürdürülmektedir. Dış ticaret açığımızı turizm gelirleriyle dengelemeye çalışmaktayız. Dünyada yeni ticaret yolları, güç merkezlerinin belirlenmesinde küresel güçlerin bilek güreşlerinin yapıldığı bir dönemdeyiz.
Rusya Ukrayna savaşı, Irak ve Suriye’deki kargaşa, İran, Hizbullah, İsrail gerilimi Gazze’de mazlum Filistin’li kardeşlerimize yapılan zulüm, katliam ve cinayetler devam ediyor. Yakın coğrafyamızda jeopolitik riskler her geçen gün biraz daha artıyor. Bu risklerin gölgesinde ticari faaliyetlerimize devam etmeye, firmalarımızı ayakta tutmaya çalışıyoruz. Gün geçtikçe bildiğimiz dünya düzeninden biraz daha uzaklaşıyoruz. Dünya değişiyor, fakat bu değişim göz yaşı, acı ve ekonomik sıkıntılarla dolu. Bu durumda ülkemizde derinden etkileniyor. Ülke olarak karşılaştığımız riskleri bertaraf etmek, menfaatlerimizi korumak için güçlü bir ekonomiye sahip olmak zorundayız.
ABD Merkez bankası FED faizleri düşürmeye hazırlanıyor, Kanada Merkez Bankası %5 olan Faizleri %2.5’a çekti, İngiltere Merkez Bankası da %5.25’den %5’e Avrupa Merkez Bankası da %4.5 olan faiz oranını %4.25 indirdiği halde merkez bankası ne zaman reel sektörü rahatlatacak adımlar atmasını bekliyoruz.” İfadelerini kullandı.
TARİHİN KIRILMA ANLARINDA BÜYÜK DEĞİŞİMLERİN YAŞANDIĞI SÜREÇLERDE SESSİZ KALMAK ETKİSİZLİKTİR.
Rasim Bilgehan konuşmasının son bölümünde önerilerde bulundu şöyle devam etti. “Türkiye bir çok kriz gördü. Bu krizlerin hepsinde dış açık ve dış borç sorunu vardır. Merkez Bankasının uyguladığı yüksek faiz politikasıyla dışarıdan sıcak para çekmesi, kurları baskılaması uzun vadede doğru bir yol değildir. Doğru olmadığını gördük. Yurt içine giren 30 Milyar dolar sıcak paranın 6 Milyar doları Japon piyasalarındaki türbülansın etkisiyle bir günde çıktı. Kurun piyasa şartları içinde arz ve talep dengesi içinde buluşması gerekir. Piyasaların inandığı, cari açığın kapanmasına vesile olacak, ihracatı artıracak, rekabetçi bir kurum piyasanın kendi dinamikleri içinde oluşmasına imkan vermek lazım. Sadece faiz oranlarıyla enflasyonu düşük vadede tutamayız. Enflasyonu kalıcı şekilde düşürmek için üretimi artırmamız gerekiyor. Faizler yükselince talepler durur, Faizler düşünce yüksek, faiz nedeniyle oluşan talepler harekete geçer, enflasyon tekrar yükselir. Bunu düşürmek için tekrar yüksek bir faiz derken kısır bir döngü içinde dolaşırız. Enflasyonu düşürmek için döviz kurunu gerçek değerinin altında tutmamız gerekir düşüncesine de katılmıyorum. Bunun için kamu maliyesinde daha sıkı bir disipline ihtiyaç var, fakat kamuda yeterli oranda tasarruf yapılmıyor. Uzun vadede hem döviz kurlarını makul seviyeye getirecek, hem de cari açığı kapatacak işlemler üzerinde durmamız lazım.
Çaresiz değiliz tam aksine çarenin merkezindeyiz. Türkiye’nin gayri safi hasılasının %30’dan fazlasını oluşturan Oda’nın çatısı altındayız. Sesimizin bu dönemde daha çok çıkması gerekir. Tarihin kırılma anlarında büyük değişimlerin yaşandığı süreçlerde sessiz kalmak etkisizliktir. Sessizlik geride kalmaktır. Sessizlik bu günü kaybetmek geleceği kaçırmaktır. İTO Osmanlıdan bu yana ekonomiye yön vermiş yol göstermiştir. Bu konuda atılacak adımlarda yönetim kurlu başkanı ve üyeleri ve siz meclis üyelerimize daha çok görev ve sorumluluk düşmektedir. Türkiye ekonomisinde çözülemeyecek hiçbir mesele, çözülemeyecek hiçbir mesele yoktur. Elele verdikçe sorunları arkamızda bırakırız, Büyük Türkiye arzusuyla kararlı yürüyüşümüze devam ederiz.”
İstanbul
10.12.2024