Allah Rasulü (SAV) buyuruyor:
“Oruç perdedir. Biriniz bir gün oruç tutacak olursa kötü söz sarf etmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa “ben oruçluyum!” desin (ve ona bulaşmasın).” (Buhari, Müslim, Muvatta, Ebu Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbnu Mâce)
“Kim yalanı ve onunla ameli terk etmezse (bilsin ki) onun yiyip içmesini bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur.” (Buhari, Ebu Dâvud, Tirmizî)
“Her kim Ramazan orucunu inanarak ve sevabını Allah’tan umarak tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır” (Buhari, Müslim)
“Çok oruç tutanlar var ki onlara tuttukları oruçlardan sadece açlık ve susuzluk kalır. Çok gece ibadet edenler vardır ki onlara da bundan kalan sadece uykusuzluktur.” (Nesai)
“Ademoğlunun her ameli katlanır. (Zira Cenab-ı Hakk’ın bu husustaki sünneti şudur:) Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yedi yüz misline kadar çıkar. Allah Teâla Hazretleri (bir hadis-kudsîde) şöyle buyurmuştur: “Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi) mükâfatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti.
Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir, diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (halûf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur.” (Buhari- Müslim)
“Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.” (Buhari, Müslim, Nesâî)
“Karşılığını yalnızca Allah’tan umarak Ramazan’ı, gündüzleri oruçlu, geceleri namaz kılarak geçiren annesinden doğmuş gibi günahsız olacaktır.” (Buhari)
Ramazan ayını şuurlu bir şekilde idrak eden ve yaşayan iki cihan saadetini elde edecektir. Ramazan ayını şekli olarak geçiren ise bu saadetten mahrum kalacaktır. Dilimiz yalan söylüyorsa, gözümüz harama bakıyorsa, ayaklarımız haram yollarda adım atıyorsa, boğazımızdan haram lokma geçiyorsa, ellerimiz haram işlemekle meşgulse, vakitlerimizi boş işlerle dolduruyorsak, oruç tutuyoruz diye sahura kadar eğlence mekanlarında iftara kadar da yatakta vakit geçiriyorsak tuttuğumuz oruçların hayatımız üzerinde fazla bir tesiri yok demektir.
İş, aile ve sosyal hayatta karşılaştığımız en ufak bir problem karşısında hemen sinirlenerek kalp kırıyorsak, trafikte çok basit bir sebepten kavga çıkarıyorsak ibadetlerimizde bir noksanlık var demektir. Tuttuğumuz oruçları bir kez daha gözden geçirmek ve bilgisayar tabiri ile hayatımıza yeniden bir format çekmek gerekmektedir.
Allah’ın bir emri olan oruç ibadetini yerine getirmek için gün boyu aç susuz kaldığımız halde; diğer emirleri, farzları görmezden gelerek yaşantımıza devam ediyorsak, tuttuğumuz oruçların neden müspet neticelerini yaşantımızda göremiyoruz diye bir kez daha düşünmemiz gerekmektedir. Biyolojik açlığımızı gidermenin yollarını nasıl biliyorsak manevi açlığımızın da nasıl doyurulacağını öğrenerek Ramazan ayı ile ihtiyacımız olan manevi doygunluğa ulaşalım.
Ramazan amellerimizin muhasebe ayıdır
Ramazan ayı; kendimizi hesaba çekme ve hareketlerimizin, eylemlerimizin fiili muhasebesini yapama zamanıdır.
Peygamber Efendimiz buyuruyor: “ Beş haslet var ki, herkim onları bilerek ve inanarak yaparsa cennete girer” diyor ve ekliyor; “Bu hasletlerin sahipleri, abdestin, rükuun, secdenin hakkını vererek vaktinde beş vakit namaz kılanlar, ramazan orucunu tutanlar, güç ve imkanı varsa Kabe’yi haccedenler, gönül rızasıyla verenler ve emanete riayet edenlerdir.” (Ebu Davud)
Allah Resulü’nün ”Günahlarını bağışlatmadan Ramazan’ı geçirmiş olanın burnu yere sürtünsün” (Tirmizi) dediği kimselerden değil, “İnanarak ve sevabını Allah’ta umarak Ramazan’ı ihya edenlerin geçmiş günahları bağışlanır” müjdesini verdiği insanlardan olmak için gayret gösterelim.
Ramazan ayını hakkı ile idrak etmek ve yaşamak temennisiyle…