Mevsimlerin insanlar üzerinde fizyolojik ve psikolojik pek çok etkisi bulunuyor. Kış ve sonbahar aylarında bedendeki değişimlerle birlikte mevsimsel duygu durum bozukluklarının meydana geldiğini vurgulayan uzmanlar, bu durumun güneş ışığındaki azalmaya bağlı olarak yaşanan bir depresyon çeşidi olduğunu ifade ediyor. Uzmanlar; sosyal yaşamdan uzaklaşma, yoğun kaygılar, suçluluk duyguları ve kendini boşlukta hissetme gibi belirtilerin klinik depresyonu işaret ettiğine dikkat çekerek ruh sağlığı uzmanı ile görüşülmesini tavsiye ediyor. Uzmanlara göre çaresizlik ve mutsuzluk hissettiren karamsarlığa karşı, olayların hem olumlu hem de olumsuz sonuçlarına hazırlıklı olunması gerekiyor.
Mevsimlerin fizyolojik ve psikolojik etkileri var
Mevsimlerin, fizyolojik ve psikolojik olmak üzere insan üzerinde pek çok etkisi olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Melis Aksoy, “Mevsim geçişlerinin meydana getirdiği olumsuz durumlardan etkilenmemek için ilk olarak insan bedeninde meydana gelen değişimlerin ne olduğunu belirlemek gerekiyor. Kış ve sonbahar aylarında insan bedeninde meydana gelen değişimlerin başında mevsimsel duygudurum bozukluğu geliyor.” dedi.
Güneş ışığı azalınca duygudurum bozukluğu oluşabiliyor
Duygudurum bozukluğunun bahar aylarında güneş ışığındaki azalmaya bağlı olarak yaşanan bir depresyon çeşidi olduğunu ifade eden Aksoy, “Toplumda en sık karşılaşılan depresyon hastalığında görülen tüm belirtiler, duygudurum bozukluğu içerisinde de kendini gösteriyor. Kış aylarında gecelerin uzun, gündüzlerin kısa olmasına bağlı olarak insan organizması, melotonini uyku ve uyanıklık ritminin ihtiyaç duyduğundan daha fazla seviyede salgılıyor. Melotonin denen uyku hormonunun fazla salgılanması; uykulu ve yorgun hissedilmesine, bedensel eylemlerin frenlenmesine ve hareketsizleşmeye yol açıyor. Bu durum aynı zamanda ruhsal durumumuzu da olumsuz yönde etkiliyor.” diye konuştu.
“Karamsar kişilerin başlarına gelen her kötü olaydan kendilerini sorumlu tuttuklarını söyleyebiliriz. Olumsuz sonuçlanan bir durum karşısında kendilerinin genellikle bir kusuru olduğunu düşünerek kaygı, çaresizlik ve hayal kırıklığı gibi duygular yaşıyorlar. Buna ek olarak, yaşadıkları olayların uzun süre devam edeceği, etkisinden hiç kurtulamayacakları, ne yaparsa yapsınlar üstesinden gelemeyecekleri, hayatlarının tümünü etkisi altına alacak bir olumsuzluğun hüküm sürdüğü gibi inançlara sahip olabiliyorlar.
Bu belirtilere dikkat!
Yaşanan olaylara ilişkin olumsuz beklentilerin, depresif belirtilerin pek çoğu ile yakından ilişkili olduğunu vurgulayan Aksoy, “Ancak unutulmamalıdır ki depresyon, bir mizaç ya da düşünce özelliği değil, bir hastalıktır ve karamsarlıkla arasındaki en büyük fark da budur. Sosyal yaşamdan uzaklaşma, öz bakımda azalma, mutsuzluk, isteksizlik, karamsarlık, enerji seviyesinde azalma, uyku ve iştah düzeninde değişimler, konsantrasyon güçlüğü, yoğun kaygılar, suçluluk duyguları, kimse tarafından sevilmediği – değer görmediği inançları, uzun süren sinirlilik, yorgunluk, kendini boşlukta hissetme, devamlı geçmişte yaşananlara yönelik pişmanlık duyma, özgüvende azalma, tekrarlayan ölüm ve intihar düşünceleri gibi belirtiler 2 hafta ve daha uzun süredir kişi tarafından yaşanıyorsa, klinik öneme ulaşan bir depresyon tablosu içinde olduğu söylenebilir. Bu durumda bir ruh sağlığı uzmanıyla görüşmek kişinin sağlığı için büyük önem taşıyor.”