Bu özel haberimizde Kentsel oluşumun sebepleri ve yapılamayan kentsel dönüşüm üzerinde duracağız.
Bu dosyada araştırma yazısını hazırlarken önümüze önce bunu koyduk. Biz olsaydık ne yapardık diye düşünce platformu oluşturduk. Tüm olumlu ve olumsuz yönleri önümüze koyduk. Kentsel dönüşüm sisteminin nasıl yürüyeceğinin araştırmasını yaptık. Bu dosya, araştırma yazısı olduğu için çalışmanın ana temalarını bu şekilde ortaya koyduk, ayrıntılarını sistemin içine gizledik. İlerleyen zaman diliminde ayrıntılarıyla bir kentsel dönüşüm dosyası hazırlamayı planlıyoruz.
Yapacağınız her çalışmanın bir gayesi, bir hedefi olmalıdır. Söz konusu gaye ve hedef doğrultusunda planlama yapıldığında olumlu sonuç alınmaması için hiçbir sebep kalmaz. Bir semt pazarının kurulması, semt sakinlerine taze ve ucuz ürün servis etmeye matuftur, eğer taze ve ucuz ürün servis edemiyorsanız o pazar amacına ulaşmamış olur.
Amaç ve hedefine ulaşamayan planlamalar hizmet olmaktan çıkar, ticari bir metadan öteye gitmez. Yapacağınız çalışmayı ticari bir meta olarak planlamanızda bir sıkıntı yok, fakat bu durumda bunun adı hizmet olmaktan çıkar, ticari bir iş haline gelir.
Bu yazının içeriği kentsel dönüşüm olduğuna göre, kentsel dönüşümün de bir gayesi, ulaşacağı bir hedefi olmalıdır. Kentsel dönüşümün mimari konumunu uzmanlarına bırakacağız elbette. Fakat kentsel dönüşüm sadece mimari projeye kabil bir olay değildir. Kentsel dönüşümün ekonomik olduğu kadar sosyokültürel boyutu da düşünülmelidir. Bu yazımızda kısmen mimari fikrimizi ortaya koyacak olsak bile asıl ortaya koyacağımız ana tema sosyokültürel boyut üzerine olacaktır.
KENTSEL OLUŞUMLA GELEN KAPİTAL TUTSAKLIK
İnsanlığı para tutsağı yapan kapitalizm, insanı, yaratılış fıtratı olan doğal yaşantısından uzaklaştırdı, kitlesel yapı haline getirdi. Bu kitlesel yapı geniş alanlarda rahatça yaşamak yerine kentsel oluşumlar meydana getirdi. Kapitalizmin sonucunda dünya hızla kentsel yığınaklar haline geldi. Para tutsağı olan insanlık geçim endişesiyle yurtlarını terk edip kentsel oluşumlarda yer almaya başladı. Hızlı gelişen kentsel oluşumlar yanlış yapılaşmaları da beraberinde getirdi.
Kapitalizm daima sermayenin devir süresini arttırma sermaye dolaşımını hızlandırma eğilimi içerisindedir. Bunu ancak uzun dönemli yatırımlar, istikrarlı altyapı ve kurulu düzen sayesinde gerçekleştirebilir. Temel kriz önlemleri arasında sermaye fazlasının uzun dönemli projelerle eritilmesi söz konusudur. Bunalım dönemlerinde devletin giriştiği bayındırlık işleri bunun örneklerinden birisidir. Dolayısıyla kapitalizm bir tarihsel dönemde birikimlerinin dinamiğine uygun bir coğrafyayı, mekânsal düzenlemeler, işbölümü ve işlevlerle bağlantılı yerleri üretir. Daha sonraki bir dönemde ise yıkarak yeniden inşa eder. Kentsel dönüşüm işte bu işlemi gerçekleştirme faaliyetidir. Kapitalizm en büyük mekan ölçeği olarak coğrafyayı kullanmakta, ekonominin akışkanlığını her türlü coğrafyaya yaymakta, bölgeler arası farklılıklar yaratmakta ve bu farklılıkları da kendi karlılığını arttırmak için kullanmaktadır. Kapitalizm siyasal-ekonomik bir sistem olarak işlerliğini devam ettirebilmek için coğrafi yayılma, eşitsiz coğrafi gelişme, uzamsal düzenlemeler gibi araçlardan yararlanmaktadır. Kapitalizm içsel ve dışsal coğrafi dönüşümler aracılığıyla devam etmekte, şehirleşme, hızlı kentleşme ve büyük metropollerin oluşumuyla küresel sermaye birikiminin tarihsel coğrafyasını inşa etmektedir. Bu çalışmada, kapitalizmin coğrafi düzenlemeler aracılığıyla krizlerine çözüm yaratma araçlarından birisi olan kentsel yapılı çevre üretiminin kapitalizmle ilişkisi yoksul ve varsıl yerleşim alanları üzerinden ele alınarak değerlendirilmektedir.
YANLIŞ POLTİKALAR YANLIŞ KENTLEŞME OLUŞTURDU
Tüm dünyada insanlığın yaşadığı bu para tutsaklığı ve kentsel oluşum, haliyle Türkiye’ye de yansıdı. Dünya idaresini eline alan kapitalist sistemin Türkiye gibi mazisi köklü ülkelere yansıması farklı oldu. Farklı fraksiyonlarla oluşturdukları ekonomik düzen politikaları olumsuz sonuçlar doğurdu. Kendileri dışında kalan ülkeler topluluğunu bile yanlış bir şekilde isimlendirdiler: “Gelişmekte Olan Ülkeler” veya “Üçüncü Dünya Ülkeleri”. Oysaki bunlar arasında saydıkları Türkiye medeniyet üretmiş büyük devletlerden biridir.
Türkiye’yi yönetenler, isminin yanlış konulduğu sistemin tuzağına düşüp bilerek veya bilmeyerek yanlış politikalar ürettiler. Türk toplumunun kültür değerlerine bağlı, ziraat-sanayi-ticaret üçgenini dengeli ve doğru yönetemediler. Ülkenin coğrafi konumu gereği ziraatının güçlü olduğu gerçeğini göz ardı ettiler. Sanayiyi bölgesel çapta membaında oluşturarak ziraat-sanayi-ticaret üçgenini doğru dengelemek yerine, sanayileşmeyi kitlesel hale dönüştürüp kent nüfuslarını yoğunlaştırdılar. Bu sanayi politikası sonucunda istihdam kent merkezlerinde yoğunlaştı. Böylelikle Anadolu’nun verimli topraklarında yaşayan insanlar, doğdukları ata topraklarını terk edip suni yollarla oluşturulan kentlere düzensiz şekilde göç ettirilmek zorunda kaldı.
Bu düzensiz göç zorunluluğu önce gecekondu denilen bahçeli evlerin oluşmasına, sonra bireysel az katlı yapılara, daha sonra da yüksek katlı sitelere dönüştü. Bu düzensiz göç kontrolsüz bir yapılaşma ve düzensiz yaşam alanları meydana getirdi. Bu düzensiz yaşam alanları ve kontrolsüz yapılaşma, yeniden düzenli yapılaşmayı ve yaşam alanı oluşturmayı zorunlu hale getirmiş oldu. Bunun adına da “kentsel dönüşüm” denildi.
“Kentsel dönüşüm” bir devlet politikası haline getirilip istihdamla beraber geniş coğrafyamızda, verimli topraklarımızda uygulama alanı bulan bir planlamaya dönüştürülebilirse, işte o zaman asıl amaç ve hedefine ulaşmış olacaktır.
DEPREM GERÇEĞİ VAR…
Marmara'da beklenen depremin 1999 yılından itibaren her an olmak ihtimaliyle, 30 sene içerisinde olma olasılığının yüzde 64 olduğu bilimsel olarak açıklandı. 1999'dan bu yana 23 sene geçti, yüzde 64 olasılık 2029'a kadar bu gerçekle yüzleşeceğiz.
Adeta deprem fırtınası yaşayan Türkiye’de, herkesin pür dikkat kesildiği esas konu Marmara depremi! Türkiye’nin en büyük sanayi şehri de olan İstanbul’da, olası bir depremin nasıl bir sonuç doğuracağına yönelik simülasyonlar çalışılırken, Marmara’ya kıyısı olan kentler risk altında. Uzmanlara göre, Fay tek parça da kırılsa, iki parça halinde de kırılsa, 7 ve üzeri şiddette deprem üretecek.Olası depremde 3 milyondan fazla insanın etkileneceği İstanbulda, 200 binden fazla çürük yapı stokunun güçlendirilmesi, yada yıkılıp yeniden yapılması için enerji harcamalıyız.
Fay hattına ne kadar yakınsanız, depremden olumsuz etkilenme riskiniz o derece yüksek olacak. İstanbul için Marmara kıyısına komşu alanlar, kuzeydeki yerleşim alanlarına göre daha riskli.
Afet ve acil durum sonrası, profesyonel yardım ulaşıncaya kadar geçen süre çok önemlidir. ilk 72 saatte afetzedeler kendi başlarına kalabilecekler, bu nedenle önceden bu zaman dilimine hazırlıklı olmak gerekir.
Ülkemizde kentsel dönüşüm uygulamalarına, daha çok deprem gibi doğal afetler ivme kazandırmıştır.1999 yılında büyük can ve mal kaybına sebebiyet veren Körfez merkezli deprem sebebiyle, belediyelerle başta depreme karşı tedbir almak üzere kentsel dönüşüm çalışmalarına hız verilmiş ve yasal zemin oluşturulmasına başlanmıştır.Kentsel dönüşümün hukuki altyapısı 2004’ten sonra çıkan yasalarla oluşmuş, projeler bu doğrultuda belirli bir plan ve süreç içersinde uygulanmaya başlanmıştır. Bu dönemde, hukuki anlamda yerel yönetimlerde güçlendirilmiş ve kentsel dönüşüm projelerinin uygulayıcısı olmaları teşvik edilmiştir.
Kentsel dönüşüm deyince, sağlıksız veya yasadışı gelişen, doğal afetlere karşı risk oluşturan, çeşitli nedenlerle zamanla yıpranan, güvenli ve sağlıklı yaşam alanı olmaktan çıkan çöküntü haline gelen kent içindeki alanların yeniden düzenlenmesi, tarihi ve kültürel dokunun korunması, doğal afetlere karşı güçlendirilmesi sürecidir. Bu bağlamda fiziksel, ekonomik, sosyal, planlama ve tasarım boyutlarını dikkata alan, dönüşüm alanındaki bireyler, sivil toplum örgütleriyle birlikte demokratik yönetim ve katılımı esas alan, kamu yararı amacıyla, kamunun girişimi veya yardımıyla dönüştürülecek alanda yapılan stratejik eylemler bütünü olarak ifade edilebilir.
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ NEDEN YAPIYORUZ?
Kentsel dönüşüm uygulamalarına ülkemizde, dönüşüm hedefli yasal düzenlemelerin yürürlüğe girmesinden sonra merkezi idare ve yerel idarelerce sıklıkla başvurulmakta. Batı ülkelerinde başlangıçta kullanılan kentsel yenileme ve yeniden yapılandırma, zamanla farklı ihtiyaçlar ve gelişmeler doğrultusunda kentsel mekanlarda yeni uygulamalarla tarihi mekanların korunması, kentsel atıl alanların iyileştirilmesini esas alan, turizm sektörünün gelişmesine de katkı sağlayan uygulama biçimine dönüşmüştür.
Kentsel dönüşüm belirli zaman diliminde sürekli olarak gerçekleşen, kentsel alanlarda mekanın ekonomik, toplumsal, fiziksel ve çevresel olarak çökmesine bozulmasına karşı verilen bir cevap olarak görülebilir
Kentsel dönüşümün bir gayesi olmalı, hizmet odaklı ulaşacağı bir hedefi olmalıdır. Kentsel dönüşümün gayesi, insanlara yaşanılabilir bir konut, park, şehir, yani kısacası sosyal yaşam alanı oluşturmak olmalıdır. Kentsel dönüşümün gayesi müteahhit ticareti olmamalıdır. Kentsel dönüşüm planlaması yaşanılabilir bir alana ve mekâna endeksli değil de müteahhitlik ticareti olursa amacına ulaşmamış olur.
Kentsel dönüşümün amacını ve hedefini anlamak için “Kentsel dönüşümü neden yapıyoruz?” sorusunun cevabını vermek gerekir.
Kentsel dönüşümü müteahhitlik ticareti olarak görüyorsak en büyük yanılgıyı yaşamış oluruz, başarılı da olamayız, eğer hizmet amaçlı görüyorsak ticari kaygıların bir tarafa konulması gerekir. Kentsel dönüşüm bina yenilemek, müteahhitlik ticareti yapmak değildir.
Kentsel dönüşüm yaşanabilir yeni bir şehirleşme, yeni bir sosyal donatı alanı ve yaşanılabilir mekan oluşturmak demektir. Mümkün olduğunca ekonomik anlamda bedelsiz olmalıdır, eğer bedel alınacaksa bireyleri ekonomik anlamda darboğaza sokmayacak hizmet odaklı bir bedel alınmalıdır.
KENTSEL DÖNÜŞÜM NASIL YAPILMALI?
Kentsel dönüşümün, ancak şehircilik sorunlarının çözümünde olağan usullerin yetersiz kalması durumunda başvurulabilecek bir yöntem olarak kabul edilmesi gerekir.
Her şehir ve şehir kısımlarının tarihsel süreç içinde çeşitli faktörlere bağlı olarak oluşan bir sosyal yapısı vardır. Dönüşüm uygulamalarının bireylerin yaşam tarzlarını değiştirmeye yönelik bir dönüşüm uygulaması kabul edilemez. Diğer bir ifadeyle bir kentsel dönüşüm uygulamasının hukuka uygun olabilmesi için, başlangıçta sosyal analizlerin iyi yapılması, toplumun hak ve menfaatlerinin korunması ve karşılanması ,sosyal yapının mümkün olduğu kadar muhafaza edilmesi gerekir. Bu nedenle sosyal yapıyı dikkate alan, sosyal sorunlara çözüm getiren projeler üretilmelidir.
Sosyal yapıyı ihmal eden dönüşüm uygulamaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Kentsel dönüşümün şehirlerin sadece fiziki koşullarının iyileştirilmesi, mevcut sağlıksız yapı stokunun yenilenmesi yaklaşımıyla ele alınması çeşitli sorunları beraberinde getirmektedir. Zira kentsel dönüşüm, sadece fiziki mekanın dönüşümü değil, aynı zamanda, sosyal gelişim, ekonomik kalkınma, ekolojik ve doğal dengenin korunması, sürdürülebilirliğin sağlanmasıyla birlikte kapsamlı bir yaklaşımla ele alındığında başarıya ulaşır. Kentsel dönüşümün tanımı, amacı ve kapsamı dikkate alındığında şehirlerin dönüştürülmesi tek boyutlu bir uygulama olmayıp, şehrin fiziki sorunlarını çözerken daha derin sorunlara yol açmamalı. Bu bağlamda, toplumun tanımlanması, toplumsal ihtiyaçların belirlenmesi, ihtiyacı karşılayacak araçların saptanması, sosyal yapının iyileştirilmesi gerekir. Bu bağlamda hak sahiplerinin haklarının korunması yeterli olmayıp, bu kişilerin aynı yerde yaşamaya devamını sağlayacak tedbirlerin alınması gerekir. Dönüşüm uygulamasıyla alt gelir guruplarının yaşadıkları yerlere orta ve yüksek gelir gurubuna sahip kişiler yerleşmemelidir.
Kentsel dönüşüm birçok il ve ilçe merkezinde yapılmaya çalışıldı. Kentsel dönüşüm yapılan yerlerin birçoğunda metazori kullanıldığı biliniyor. Konutu dönüştürülecek kişiler, “Binanız yenilenecek, değer kazanacak” gibi ifadelerle ikna edilmeye çalışıldı. Bu durum şu şekilde devam ediyor.
Kentsel dönüşümde öncelik sadece bina yenilemek ve konutlara değer kazandırmak olmamalıdır; kentsel dönüşüm yapılacak yerleşim biriminin sosyokültürel durumu, demografik yapısı, mahalle kültürü ve toplumsal değerleri önceliklenmelidir.
Kentsel dönüşüm muhataplarının mekânlarının durumuna göre değil, yaşanabilirliği ön planda tutulmalıdır. Eski daire-yeni daire ayrımı yapılmamalıdır. Sadece konut puanlaması değil, toprak bütünlüğü ve kanunların verdiği emsal yükseltme oranları bireylere yansıtılmalı, konut sahipleri mağdur edilmemelidir. Kentsel dönüşümde bir ödeme durumu çıkacaksa da bu hizmet bedeli ve hizmet vadesi planıyla olmalıdır.
YEREL UNSURLAR DEVREYE SOKULMALI
Kentsel dönüşüm yeni bir şehir ortaya çıkarmasının yansıra, bölgenin ekonominin canlanması demektir. Kentsel dönüşüm bir konut üretim merkezi haline gelmiş olacaktır. Konut üretim merkezi haline gelen yerleşim alanında kapsamın büyüklüğüne göre, ekonomik pasta da büyük olacaktır. Bu pastayı büyük ölçekli bir güce vermek yerine küçük ölçekli çok sayıda daha fazla firmayla paylaşmak, pastadan daha fazla kişi ve kuruluşların faydalanması demektir. Bu alanda oluşacak ekonomik pasta kendi alanında paylaşılmış olacaktır.
Kentsel dönüşüm pastasını dışarıdan gelecek büyük ölçekli firmaların yemesi yerine küçük ölçekli yerelde bir birini tanıyan firmaların yemesi sağlanmış olur.
Kentsel dönüşüm yapılması gereken yerleşim bölgelerinde yerel unsurlara büyük görevler verilmelidir. Yerel unsurların görev alması mahalli olarak iş hacmini de artırmış olacaktır. Yapılacak kentsel dönüşümün ekonomik dönüşümü yerelde kalacaktır. Kentsel dönüşüm yapılan alanda ekonomiye katkı sağlayacaktır.
Kentsel dönüşümde kullanılacak malzeme, alınacak hizmet kendi mahallinde yapıldığı için çok sayıda istihdam da sağlanmış olacaktır.
Kentsel dönüşüm yapılacak yerleşim alanı mahalle, cadde, sokak gözetilmeden yeniden yapılaşacak şekilde yeniden ada bazlı planlanmalıdır.
Kentsel dönüşüm yapılacak yerleşim yerinin belediyesi yerel alanda müteahhitlik hizmeti veren firmaları, tedarik firmalarını bir çatı altında birleştirmeli, bu çatı altında birleşen firmaları kendi aralarında konsorsiyumun yapılması sağlanmalıdır.
Yapılan bu konsorsiyumlara gerekirse gerekli teminatları alınarak iş akitleri yapılmalıdır.
Kentsel dönüşüm yapılması gereken yerleşim merkezlerinde konsorsiyumlara ada, ada pay edilerek, kentsel dönüşümün kısa sürede geniş bir alanda yapılması sağlanmış olur.
Kanunların verdiği emsal yükseltme oranları uygulandığı zaman konut sahibi bireylere maddi yük getirmeden, müteahhitlik hizmeti veren firmaların konsorsiyumuna kat karşılığı sistemiyle yaptırılması, çalışmaların daha süratle ve refah içerisinde yapılması sağlanmış olacaktır.
Aslında kentsel dönüşüm bir devlet politikası olarak belirlenmeli, hükümetlere veya belediye yönetimlerine göre şekillenmemeli, oluşturulacak sistemin tüm unsurları titizlikle uygulamalıdır.
KONUT, İSTİHDAM VE KENTSEL DÖNÜŞÜM
Bir yerleşim alanı, il ve ilçeler konut alanı yanında istihdam alanlarına da ihtiyaç duyulan alanlardır. Eğer istihdam alanları düşünülmeden sadece konut alanı düşünülmesi, konutlarda yaşayan insanların istihdam için uzun bir yolculuk sonucu istihdama ulaşması demektir. Uzun bir yolculuk sonu istihdam alanlarının oluşması iş gücünün hem daha pahalı hem de daha verimsiz üretim yapılmış olur.
İstihdam alanları ile konut alanları arasındaki mesafe kısa olmalıdır ki, üretim maliyeti ucuz ve verimli olsun.
Ülkemizde yapılan yanlış politikalar insanları kendi doğduğu alanlarda istihdam oluşturmak yerine göç sistemiyle büyük kentler oluşturmuştur. Oluşan bu büyük kentlerde yaşam koşulları zorlaşmıştır. Bu zorluklar hem üretim maliyetlerine hem iş gücüne yansımıştır. Uzun bir yolculuk yapan bir çalışanın iş gücüne katkısı ile kısa bir yol sonunda işinin başında olan bir kişinin iş gücüne katkısı aynı olmaz. Uzun yolun ayrıca da bir maliyeti vardır.
Bu geçmişten gelen yanlışlık bir şekilde düzeltilmelidir.
Bugün büyük kentlerde yaşayanların kahir ekseriyetinin iki yaşam alanı vardır. Bir doğduğu, geldiği alan diğeri yaşadığı doyduğu alan.
Kentsel dönüşümde bu göz önüne alınmalı istihdam mümkünse doğduğu alanda oluşturulmalı, mümkün değilse doyduğu alanın en kısa mesafesinde oluşturulmalı.
Şu an yapılmaya çalışılan ve yapılan kentsel dönüşüm alanlarında konut ön planda tutuluyor, fakat iş alanı, istihdam alanı pek düşünülmüyor. Aslında İstanbul gibi bir megapolün ilçelerinde konut ve iş alanı dengeli olarak planlanmalıdır. Kentin tüm ilçeleri konut alanı olarak planlanırsa, istihdam alanları uzak mesafelere taşındığı zaman üretim ciddi şekilde zaafa uğrar.
Elbette istihdam alanı ile konut alanları ayrı alanlarda olmalı, iç içe olmamalı, konut bölgelerinde özellikle büyük sanayii bırakın küçük sanayi dahi olmamalıdır. Yerleşim alanları kendi bölgesinde küçük sanayi, istihdam alanı ve konut alanı olarak planlanarak yapılmalı.
Küçük sanayi merkezleri istihdamın olduğu yerlere kısa mesafede gidilebilir olmalı. Bu planlama, konut ve istihdam alanındaki mesafenin kısalmasıyla insanların üretimde daha verimli ve daha tasarruflu bir sistem olmuş olacak.
Bayrampaşa özelinde düşünecek olursak, şehrin şimdiki konumu iyileştirmek suretiyle muhafaza edilmelidir.
BAYRAMPAŞA’NIN KAYBOLAN YILLARI
Bayrampaşa’da İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait olan eski cezaevi arazisi üzerinde belediyenin desteğiyle uygulama yapıldı, Vatan Mahallesinde TOKİ desteğiyle çalışma yapıldı, ama gerçekleştirilemedi. Bayrampaşa’nın Terazidere, Vatan, Orta, Yenidoğan, İsmetpaşa, Muratpaşa, Kartaltepe, Yıldırım Mahallelerinin büyük bölümü, Cevatpaşa Mahallesinin bir bölümü kentsel dönüşüm ihtiyacı olan yerlerdir.
İstanbul’un küresel ölçekte üstlendiği rol ile Bayrampaşa ilçesinin İstanbul içindeki konumu ve sahip olduğu imkanlar dikkate alınarak, yerel yaklaşımlar doğrultusunda kentsel cazibeyi artıracak bir vizyon belirlenememiştir. Dolayısıyla zaman içinde beklenen, ilçe genelinde dönüşümü tetikleyecek bir domino etkisi oluşturulamamıştır. Halbuki gelecekte bölgenin tamamını tetikleyecek etaplar halinde üret-aktar-boşalt-tekrarla yöntemiyle dönüşüm İsmetpaşa mahallesinin tamamını, akabinde bütün Bayrampaşa’yı kapsayacak şekilde genişletilebilirdi. Maalesef, Bayrampaşa’nın en değerli arazisinin üzerinde, bölge insanının yaşam tarzına uygun olmayan yapılar inşa edilerek, dönüşüme karşı bir direnç oluşturuldu. Halbuki dönüşüm alanı olarak belirlenen mahalle içinde yer alan, betonarme, yığma-karma yapıların büyük bölümü güvenilir olmadığı düşünülürse bu alanda yaşayan vatandaşlarımızın güvenilir alanlara aktarımı acilen gerçekleşmelidir.
ESKİ CEZAEVİ ALANI
İsmetpaşa Mahallesinde, eski cezaevinin bulunduğu yerde İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yaptığı kentsel dönüşüm bir şekilde metazoriyle yapıldı. Eski Bayrampaşa Cezaevinin kentsel dönüşümüne yapılan itirazları aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:
1.Dairelerin kendi içinde puan verilip arsa payının verilmemesi,
2.Daire metrekarelerinin düşmesi, 1+1 daireye ve açık mutfağa dönüşmesi,
3.Daire metrekareleri düşmesine rağmen karşılığında yüksek fiyattan ücret istenmesi,
4.Kentsel dönüşüm site olarak yapıldığından mahalle kültürünün kaybolması,
5.İnsanlar sadece oturabileceği bir konut isterken; konutunun yenilendiği, değerinin yükseldiği yönünde algı yapılması.
Hâlbuki eski cezaevinin bulunduğu 80 bin metrekarelik bir alanda doğru planlama yapılmış olsaydı yeterli derecede daire çıkması mümkündü ve kimsenin dairesi küçülmediği gibi çok düşük ücretlerle çözüm üretilebilirdi. Emsal artışı kat karşılığı sistemiyle çok rahat çözülebilirdi.
İsmetpaşa Mahallesinin kentsel dönüşümü sonuç olarak yapıldı, uzunca bir süre itiraz edip direnen vatandaşlar çaresiz gizli bir zorlamayla buna mecbur kaldı. Vatandaşın mülkü yenilendi, değer kazandı, ama yaşanılan bir mahalle kültürü yok oldu. Birçok mahalleli kentsel dönüşüm sonrasında küçük dairede oturamayacağı düşüncesiyle mülkünü satmak zorunda kaldı. Böylece zorunlu olarak bir İsmetpaşa borsası oluştu.
İsmetpaşa Mahallesi
Mevcut Alan : 80.000 metrekare
Parsel Sayısı : 439 adet
Yapı Sayısı : 478 adet
Konut Sayısı : 2275 adet
Ticari Alan : 146 adet
Yeni Yapılan Alan : 80.532 metrekare
Parsel Sayısı : 1 adet
Yapı Sayısı : 23 blok
Konut Sayısı : 2269 adet
Ticari alan : 412 adet (4 adeti idare)
VATAN MAHALLESİ ÇALIŞMASI
Vatan Mahallesinde önce bakanlık nezdinde Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri Yönetmeliğine göre çalışmalara başlandı, hatta törenle yıkımlar yapıldı, işin sonunda başarılamadı. Daha sonra TOKİ vasıtasıyla çalışma yapıldı. TOKİ’nin %69 şartı yerine getirilemedi. İmara kapalı olan Vatan Mahallesi tekrar imara açıldı, böylece yapılaşma serbest bırakıldı. Burada da başarılı olunamamasının altında yatan gerçek neden vatandaşın lehine olmayan planlama olarak karşımıza çıkmaktadır.
Her iki mahallede ve başka il ve ilçelerde yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarında vatandaş öncelikle mahalle kültürünün bozulmamasını ve mekânının yaşanılabilir olmasını istiyor. Site düşüncesine ve kentsel dönüşümün müteahhitlik sistemiyle fiyatlandırılmasına karşı çıkıyor.
Bayrampaşa, deprem gerçeği kapımızda olmasına rağmen kentsel dönüşüm çalışmalarında başarılı olamadı, bu konuda Bayrampaşa’nın yılları kayboldu.
Vatan Mahallesi
Bina Sayısı : 1.066 metrekare
Bağımsız Bölüm Sayısı : 5.884 adet
İnşaat Alanı : 554.486 metrekare
Malik Sayısı : 3.500 adet
BAYRAMPAŞA MAHALLE KÜLTÜRÜYLE YAŞAYAN BİR KENTTİR
Bayrampaşa bilindiği gibi birtakım zorunluluğun verdiği sonuç itibariyle doğdukları yurtlarından ata yurtlarına gelen Balkan muhacirleri ve Karadeniz şeridinden gelen vatandaşların çoğunluğunu oluşturduğu bir kenttir. Demografik yapısı Balkanlar ve Karadeniz bölgesi ağırlıklıdır, diğer bölgeler çok küçük bir nüfus teşkil etmektedir.
Bayrampaşa büyük yapılaşmanın olmadığı, yüzölçümü itibariyle de küçük bir alanda yerleşmiş bir kenttir. Zaten 1990’lardan sonra Eyüpsultan’dan ayrılarak ilçe olmuştur. Yapılaşma olmadığı için de nüfusu pek değişmemektedir. Mahalle yapılaşması bozulmamış, sakinleri mahalle kültürünü yaşayan, birbirileriyle tanışan, komşuluk ve akrabalık bağlarının kuvvetli olduğu bir kenttir.
Bayrampaşa, zamanında yapılan yanlış parselasyon, imar ve yapılaşmayla yenilenmeye, kentsel dönüşüme ihtiyacı olan bir yerdir. Bayrampaşa’da kentsel dönüşüm yapılırken özellikle demografik yapı, mahalle kültürü ve toplum değerleri ön planda olmalıdır.
BAYRAMPAŞA 1O YILDA YEPYENİ BİR ŞEHİR OLUR
Bayrampaşa’da, kentsel dönüşüm uygulamalarına ilişkin temel ilkeler korunarak, böylece yapılacak dönüşüm projelerin başarı şansı artacaktır. Yerinde dönüşüm, sosyal dokunun ve yaşam biçimlerinin korunması gerekir. Aynı zamanda katılım ilkesi, demokratik kamu yönetimi bakımından temel ilkelerden biridir. Dönüşüm alanını da etkilenecek olan kişilerin, idarenin karar alma süreçlerinde etkili olmaları gerekir. Ayrıca dönüşümün çok boyutluluğu ilkesi de göz önünde bulundurulmalı. Kentsel dönüşümü tek boyuta indirgeyerek sadece fiziki şartları iyileştirerek dönüşümün gerçekleşmesi mümkün değildir. Dönüşüm alanının sosyal, kültürel, ekonomik boyutları da göz ardı edilmemelidir. Aynı zamanda dönüşüm projelerinin zaman içinde değişen ekonomik, toplumsal, fiziksel şartlara göre tekrar gözden geçirilmesi gerekir.
İlçemizin en önemli sorunu yaklaşmakta olan depreme rağmen riskli yapı stokunun dönüştürülememiş olmasıdır. Oysa hem Vatan Mahallesinde, hem de İsmetpaşa Mahallesinde yakalanan fırsatlar değerlendirilmiş olsaydı, oluşacak domino etkisiyle bugün Bayrampaşa’daki yapıların kahir ekseriyeti güvenli yapılara dönüşmüş olacaktı. Vatandaşlarımız olası depreme karşı daha güvenli yapılarda yaşayacaklardı.
Yerel seçimlerin yaklaştığı bu dönemde, seçimlerin en çok konuşulacak konuları arasında deprem, riskli yapılar, başarılı olamayan dönüşüm projeleri ve kentsel dönüşüm. Bayrampaşa’nın en öncelikli meselesi bugüne kadar yapılamayan kentsel yenilemenin artık hayata geçirilmesi gerekir.
Yüksek deprem riski, güvensiz yapı stoku, yoğun yapılaşma ve kentsel standartların yetersizliği nedeniyle Bayrampaşa’nın muhtemel deprem riskine karşı hazırlıklı hale getirilmesi gerekir.
Bayrampaşa yüzölçümü küçük bir ilçedir. Eski yapılı mahalleleri çok fazladır. Doğru bir sistem oluşturulursa, tüm mahallelerin kentsel dönüşümü yepyeni bir şehirleşmeyle iki belediye başkanlığı döneminde tamamlanır.
İstanbul
31.10.2024