İstanbul Barosu İstanbul Sözleşmesinin Cumhurbaşkanlığınca iptal edilmesiyle ilgili bir basın açıklaması yaptı.
İstanbul Barosu Başkanı A.V Mehmet Durakoğlu yönetim kurluyla birlikte yaptığı basın bildirinde;
“19 Mart gece yarısı yayınlanan Cumhurbaşkanı kararı ile Türkiye, İstanbul Sözleşmesinden çekilmeye karar verdi. Bir süredir belli bazı kesimlerce hedef haline getirilen İstanbul Sözleşmesi ile ilgili olarak verilen bu karar, Baromuz için beklenen bir karardı” denildi.
Açıklama şöyle devam ediyor; “Ancak çekilme için izlenen yolların İdare, Anayasa ve Milletlerarası Hukuka aykırı olduğu son derece de açıktır.
Onaylamayı uygun bulan 6251 sayılı yasadan ve Anayasanın 90. Maddesinden güç alan bu sözleşmeden bir Cumhurbaşkanı kararı ile çekilebilmek, hem TBMM iradesine yapılan saygısızlık ve hem de Anayasaya açık aykırılıktır.
Bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinden yetki alıyor gibi gözükse de, Anayasanın 104. Maddesi gereğince temel hak ve özgürlükler konusunda bir kararname düzenlenemeyeceği için, bu çekilme kararı yok hükmündedir.
Kaldı ki, bizzat sözleşmede kararlaştırılan çekilme prosedürüne de uyulmadığı ve Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine başvurulmadığı için sözleşme, halen de yürürlüktedir.
İstanbul Barosu olarak, sözleşmeden çekilme kararının yok hükmünde olduğunun tespiti, Anayasaya aykırılığı ve Yürütmesinin Durdurulması istemlerini içeren dava dilekçemizi bugün Danıştay Başkanlığına gönderdik.
Biz, bu sözleşmeden çekilme kararının hukuksal temelli olmadığını saptamayı ve giderek bununla mücadele etmeyi varlık nedenimiz olarak görüyoruz. Ayrıca Avukatlık Kanununun 76 ve 95. Maddeleri bakımından da kendimizi görevli sayıyoruz.
Ancak bilinmelidir ki, İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararı bütün usuli hükümlere uyularak verilen bir karar veya yasa olsaydı dahi, bu çekilmeyi doğal kabul ederek içimize sindirebilmemiz yine de olası olmayacaktı.
Çünkü İstanbul Sözleşmesi, İstanbul Barosu için bir demokrasi ve o arada da bir insan hakları belgesidir.
Sadece 2020 rakamlarıyla 12.000’den fazla kadına hukuki yardım sağlayıp yaşam kurtaran bir Baro olarak, sözleşmeden çekilmeyi haklı kılabilecek bir gerekçe bulunmadığını düşünüyoruz. Her kadın cinayetinde ateşin düştüğü Baro olarak, İstanbul Sözleşmesinin yaşatacağına olan inancımızın tükenmeyeceğini ve sözleşmeyi yaşatmanın da, verilecek mücadele ile mümkün olacağını düşünüyoruz.
Bu mücadeleyi vermezsek, 6284 Sayılı Yasa hükümleri de giderek tavsayacaktır. Sözleşmenin bazı kesimlerce tartışılmaya başlanmasından itibaren yargı zemininde zaten güç kaybeden yasanın uygulama yeteneğinden yoksun kalması da kaçınılmaz olacaktır.
Bu mücadeleyi vermezsek, son rötuşları yapılan aile hukukunda arabuluculuk düzenlemesi ile sorunun taşınacağı boyut daha bir tehlikeli olacaktır. Şimdiden teşekkür sırasına giren tarikat ve cemaatlerin sözleşmeden çekilmenin sonuçlarını, başka bir yaşam biçimi tahayyülü ile değerlendirmelerine özel bir anlam yüklenmelidir.
İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmek, kadına karşı şiddetle mücadele etmekten vazgeçmektir. Şiddete uğrayan kadını güvenceden yoksun bırakmaktır. Bir somut “devlet bakışı” olarak, koruma iradesini geri çekmektir. Şiddeti fıtrattan saymaktır. Kadın erkek eşitliğini inkar etmektir. Güçten ve güçlüden yana tavır koymaktır.
Örf adına gelenek namına, aile bütünlüğü adına
kutsallık namına kadını küçümsemek, onun gelişim süreçlerine müdahale etmektir. Kadının özgür ve onurlu bir birey olmasını engellemek, yeteneklerini sergilemesinin önüne engel koymaktır.
Kısaca, Hedef Demokrasidir. Demokrasimizi vermeyeceğiz.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin olmadığı, kadını boyun eğen, ram eden bir yurttaş olarak toplumsal yaşamın içinden çıkarıp eve hapseden bu zihniyetle ortak olamayız.”
Öyle anlıyoruz ki, siyasal iktidar bu tablo karşısında nettir: Çağdaş bir yaşam biçiminin kadını götüreceği yerden duyduğu endişeyle demokratik haklar askıya alınmakta, bu alanda da otoriter bir anlayış tercih edilmektedir.
Ama İstanbul Barosu olarak bizim tavrımız da nettir: İstanbul Barosu, Atatürk İlke ve devrimlerinden neşet eden yaklaşımlardan asla vazgeçmeyecek ve Cumhuriyetin kurucu ilkelerinin dünyaya örnek olup kadını özgürleştiren geçmişini, geleceğe taşıma mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir.
Hukuk Devleti ve Adalet arayışımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Demokratik değerleri pusulamız bileceğiz ve bu eksende yürüyeceğiz.
Mücadele kararlılığımız zaman ve mekânla kısıtlı olmayacaktır. Hak arama yolunda gerektiğinde en önde, gerektiğinde yan yana, bütün kadınlarla ve onların örgütlü güçleriyle dayanışma içinde olacağız.
Söz konusu olan İstanbul Sözleşmesi ise; biz tarafız ve öyle kalacağız.
Bütün yurttaşlarımızı çağdaş bir geleceği biçimlendirme hakkını elde etmek üzere dayanışmaya davet ediyoruz.
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu olarak saygılarımızı sunuyoruz.
İstanbul
21.11.2024