Ramazan ayı, yüce dînimiz İslâm´da oruç tutmanın farz olduğu aydır.
Ramazan ayı, yüce dînimiz İslâm´da oruç tutmanın farz olduğu aydır. Kamerî senenin dokuzuncu ayıdır. Şâban ayı ile Şevval ayı arasındaki aydır. Kur´ân-ı Kerîm´de adı geçen ve değerine vurgu yapılan yegâne ay Ramazan ayıdır. Orucun farz kılındığını bildiren âyetlerin hemen ardından Ramazan´ın insanlara doğru yolu gösteren ve hakkı batıldan ayıran Kur´ân´ın indiği ay olduğu belirtilir ve bu aya ulaşanların oruç tutması emredilir (el-Bakara, 2/185). Hadis kaynaklarında da Hz. Peygamber efendimizden nakledilen Ramazan ayının fazileti, başlangıcının ve sonunun nasıl tespit edileceği, süresi ve bu aya mahsus ibâdetlerle ilgili çok sayıda rivâyet yer almaktadır (Wensinck, el-Mu´cem, ?rmd´ md.). Klasik ve çağdaş literatürde Ramazan ayının faziletlerine dair hadisleri derleyip bir araya getiren müstakil eserler mevcuttur.
Ramazan ayında oruç tutmak hicretin ikinci senesinin Şâban ayında (Şubat 624) farz kılınmıştır. Ramazan orucunun farz ibâdetlerden olduğu kitap, sünnet ve icmâ ile sabittir. Hz. Peygamber efendimiz, ömrünün son dokuz senesinde Ramazan orucunu tutmuş ve bu aya gereken değeri vermiştir. Bu ayda yapılması gereken mâlî ve bedenî ibâdetleri yapmış ve bunları ashâbına da öğretmiştir. Her Ramazan´da Kur´ân-ı Kerîm´i baştan sona Cebrâil´e (a.s) okumuş, o da dinlemiştir. Bu mukâbele ve arza, ömrünün son senesinde iki kere tekrarlanmıştır. Hz Peygamber efendimiz, seferde olmadığı Ramazan aylarının son on gününde de itikâfa çekilirdi. Sefer ve gazâ gerekirse onu da yapar, geri durmazdı.
Hz. Peygamber efendimiz, hayatında cihada çok değer verdiği için Ramazan ayında da seriyye ve savaşlarını devam ettirmiştir. Onun için önemli olan, her zaman ve zeminde İslâm´ın çevreye yayılması ve bir de Medine´ye yapılması muhtemel saldırıların geri püskürtülmesiydi. Ömrü boyunca bu iki hususa çok dikkat etti ve ömrünü uyanık geçirdi. Sahâbe-i kirâm efendilerimiz de bu konuda Hz. Peygamber efendimize ayak uydurdular.
ORUÇ NEDİR?
Oruç Farsça´daki Rûze kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir. Arapçası savm ve sıyâmdır. Savm kelimesi Arapça´da ?bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak, engellemek? anlamında kullanılır.
Oruç, imsak vaktinden iftar vaktine kadar, bir amaç uğruna ve bilinçli olarak, yeme içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak demektir.
İMSAK VAKTİ NEDİR?
İmsak, Arapça´da, ?kendini tutmak, engellemek? anlamına gelir. Orucun temel unsuru da (rükün) bu anlamdır. İmsak vakti tabiri, dilimizde, oruç yasaklarından (yeme içme ve cinsel ilişki) uzak durma vaktinin başlangıcı anlamında kullanılır. İmsak vakti, tan yerinin ağarması (fecr-i sâdık; bk. Namaz Vakitleri bölümü) vakti olup, bu andan itibaren yatsı namazının vakti çıkmış, sabah namazının vakti girmiş olur; bu vakit aynı zamanda sahurun sona erip orucun başlaması vaktidir.
İFTAR VAKTİ NEDİR?
İftar vakti ise, oruç yasaklarının sona erdiği vakit anlamında olup, güneşin batma vaktidir. Bu vakitle birlikte akşam namazının vakti de girmiş olur. Gündüz ve gecenin teşekkül etmediği bölgelerde oruç süresi, buralara en yakın normal bölgelere göre belirlenir.
İmsakın, ikinci fecirle başlayacağı konusunda fakihler arasında görüş birliği olmakla birlikte, kimi fakihler bu hususta, daha ihtiyatlı olduğu gerekçesiyle fecr-i sâdıkın ilk doğuş anına, kimileri ise oruç tutanlar lehine olduğu gerekçesiyle ışığın biraz uzayıp dağılmaya başladığı zamana itibar edilmesini önermişlerdir.
ORUCUN BAŞLAMA VE BİTİŞ VAKTİ
Âyette orucun başlangıç ve bitiş vakti, mecazi bir anlatımla şöyle belirtilir: ??Fecrin beyaz ipliği (aydınlığı) siyah ipliğinden (siyahlığından) ayırt edilecek hale gelinceye kadar yiyip içiniz; sonra, akşama kadar orucu tamamlayın?? (el-Bakara 2/187)
İmsak vaktinden iftar vaktine kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmanın bir amacı olmalı ve bu iş bilinçli olarak yapılmalıdır. Bu amaç ve bilinç, orucun Allah rızâsı için tutuluyor olmasıdır ki kısaca ?niyet?tabiri ile anlatılır. Bu amaç ve bilinç olmadığı zaman, meselâ imkân bulamadığı için veya perhiz, rejim, zindelik gibi başka amaçlar için bu üç şeyden (yeme, içme, cinsel ilişki) uzak durmak oruç olarak değer kazanmaz.
ORUCUN FARZ KILINDIĞI BİLDİREN AYETLER
Orucun farz kılındığını bildiren âyetler de şunlardır:
?Ey iman edenler! Sizden öncekilere olduğu gibi, size de oruç tutma yükümlülüğü getirilmiştir; bu sayede kendinizi koruyacaksınız. Oruç sayılı günlerdedir. İçinizden hasta veya yolculukta olanlar başka günlerde tutabilirler; hasta veya yolcu olmadığı halde oruç tutmakta zorlananlar ise bir fakir doyumluğu fidye vermelidir. Daha fazlasını veren, kendine daha fazla iyilik etmiş olur; fakat yine de, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.? (el-Bakara 2/183-184)
Oruç tutmak, diğer ibadetlere nazaran biraz daha sıkıntılı olduğu için Allah, orucun farz kılındığını bildirirken, psikolojik rahatlatma sağlayacak ve emre muhatap olan Müslümanların yüksünmesini engelleyecek bir üslûp kullanarak, oruç tutmanın önceki ümmetlere de farz kılındığını belirtmesi yanında, ayrıca orucu daha sıkıntılı hale getirmesi muhtemel iki durumu (hastalık ve yolculuk) oruç emrinin hemen peşinden geçerli mazeret olarak zikretmiştir. Bu üslûp, meselâ öteki ümmetlerde de bulunduğu anlaşılan namaz için kullanılmamıştır.
RİYÂNIN EN AZ KARIŞTIĞI İBADET
Oruç riyânın en az karışacağı bir ibadet olduğu için sevabı en fazla olan ibadetlerden sayılmıştır. Peygamberimiz´den nakledildiğine göre, orucun bu yönüne ilişkin olarak Allah, ?Oruç benim içindir; onun karşılığını ben vereceğim.? (Buhârî, ?Savm?, 2, 9; Müslim, ?Sıyâm?, 30) buyurmuştur. Bu bakımdan oruç tutmanın sevap olarak karşılığı oldukça yüksektir. Cennetin özel olarak oruç tutanların girmesi için ayrılmış bulunan ?reyyân? adlı kapısından girme hakkı (Buhârî, ?Savm?, 4) bu karşılığın mukaddimesi sayılmıştır.
ORUÇ TUTMANIN MÜKAFATI
Orucun, dinimizde önemli bir yeri olan sabır konusuyla irtibatı da burada hatırlanmalıdır. ?Namaz ve sabırla yardım isteyin? (el-Bakara 2/153) ve ?Sabredenlere ecirleri hesapsız olarak tastamam verilir?(ez-Zümer 39/10) gibi âyetler, ?Oruç sabrın yarısıdır? (Tirmizî, ?Da?avât?, 86) diyen ve orucun Allah için olup mükâfatını da kendisinin hesapsız olarak vereceğini bildiren hadislerin ortak anlamı, orucun sabır boyutunu ve bunun fazilet ve sevabının yüksekliğini anlatır.
ORUÇ TUTMANIN FAYDALARI
Oruç, nefsin isteklerinden iradî olarak uzak durma olması yönüyle bir irade eğitimine, açlık ve susuzluğun verdiği sıkıntıya dayanma yönüyle de bir sabır eğitimine dönüşmektedir. İnsanın hayatta başarılı olabilmesi için irade hâkimiyeti ve güçlükler karşısında dayanabilme gücü de önemli bir role sahiptir. Nefsin isteklerinin kontrol altına alınmasında, ruhun arındırılıp yüceltilmesinde oruç etkili bir yoldur. Bu orucun değişik biçimlerde de olsa hemen bütün din ve kültürlerde riyâzet ve mücâhede yolu olarak mevcut olmasını da açıklar.
Toplumsal hayatta huzursuzluklara yol açan taşkınlıklar, büyük ölçüde insanın hayvanî yönünü tatmin eden maddî zevklere düşkünlükten kaynaklanır. Maddî zevk deyince de akla, yeme içme ve cinsel ilişki gibi zevkler gelir. İşte oruç, insanı maddî zevk ve şehvetler peşinde koşturan, dolayısıyla da, Allah´ın haklarına riayet edemediği için kendisine zulmetmesine, insanların haklarına riayet edemediği için onlara zulmetmesine sebep olan nefs-i emmâreyi teskin etmenin de bir ilâcı, aşırılıkları törpülemenin bir çaresidir.
Oruç, yoksulların durumunu daha iyi anlamaya, dolayısıyla onların sıkıntılarını giderme yönünde çaba sarfetmeye de vesile olur. ?Tok, açın halinden anlamaz.? atasözü de bunu ifade eder.
VÜCUT, YILDA BİR AY BOYUNCA DİNLENİYOR
Farklı dinlerdeki bilim insanları, orucun insan vücuduna büyük yararları olduğunu vurgulayarak, oruç için övgü dolu sözler söylüyorlar. O araştırmalardan birinin sahibi Fransız Profesör Pier Mulen Prof. Mulen, oruç hakkında hayli ibret verici bilgilere değiniyor:
"İslâm dünyasının en yararlı kurumlarından biri oruçtur. Oruç, bedenin hem fiziksel, hem ruhsal dinlenişidir. Dokuları temizler, birikmiş toksinleri, zehirleri atar. Müslümanlar böylece her yıl bir ay bedenlerini dinlendirirler.
Hristiyan dininde orucun olmaması büyük bir kayıptır. Aslında insanların her hafta bir gün oruç tutmaları, başka bir deyimle diyet etmeleri ve sadece meyve suyu içmelerinde büyük yarar var. Böylece vücut, doku ve organlardaki zehirleri atar, beden dinçleşir."