Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı destek paketleri ve Milli Dayanışma Kampanyası eleştirileri de beraberinde getirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı destek paketleri ve Milli Dayanışma Kampanyası eleştirileri de beraberinde getirdi.
Bir önceki Editör yazısında da yazdığımız gibi destek paketleri kısmen olsa bile genel olarak vatandaşa dokunan destekler olmadı. Eleştirecek çok yönü var. Keşke denilen tarafları var.
Son açıklanan “Milli Dayanışma Kampanyası” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasından sonra sosyal medya ve eleştirmenlerden çok değişik yönlü eleştiriler geldi. Tabi herkesin görüşü olarak saygı duyacağız ama bu tip kampanyalar bazı dönemlerde hep yapılmıştır. Depremlerde, çeşitli felaketlerde yapılan bir kampanyadır. Bunu özellikle bu dönemde çok başka yönlere çekmenin de bir anlamı yoktur. Zaten bizim insanımız bu durumlarda önce yakınından başlayarak destek ve yardımlarını yapar. Bu kampanyayı tek başına eleştirmenin bir anlamı yok. 99 depreminden sonrada daha sonra Van depreminde de böyle kampanyalar hep yapıldı. Düne kadar haydi reis, haydi milletvekilleri, haydi belediye başkanları maaşlarınızı bağışlayın denirken şimdi bu kampanyayı eleştirmek çok yerinde olmasa gerek.
Tabi bu tip durumlar ülkenin ekonomik olarak içinde bulunduğu durumu da göstermiş oluyor. Ekonominin hangi boyutta olduğunun altını çizmiş oluyor.
KERİM DEVLET OLMAK BAŞKA
Tabi ki, “Kerim Devlet” kavramına uymuyor bu kampanyalardan medet ummak. Kerim devlet çok başka bir kavram. Tabii ki, doğru bir ekonomi yönetimi olsaydı ülkenin kasası dolu olsaydı, her vatandaşının en azından belli bir gelir üzerinin altında olanlara karşılıksız destek verilseydi daha iyi olurdu. Dış ülkelerin destek paketlerinde bunu gördük.
Burada asıl eleştirilmesi gereken kampanya değilde, desteklerin şekilleri. Destekler vatandaşı borçlandıran, ileriki dönemde cidden sıkıntıya düşürecek destekler. Borç ötelemek, yeniden borçlandırmak çözüm değil. O zaman bu kampanya yapıl vatandaşa hiç olmazsa geliri düşük olan emekliye, maaşlı kesime, zorunlu kepenk kapatan esnafa, bu arada kepenk kapatmamış ama iş yapamayan esnafa belli oranlarda destek karşılıksız yapılmalı.
Desteklerde özellikle devlet bankalarının verdiği kredilerin mahiyeti borçlandırmaya yönelik, vatandaş zorunlu borçlanacak. Fakat vatandaşın ama ödeme gecikmelerinden ama ödeyemediği için kara listede olanlar ne yapacak? Bu konuda açıklık yok.
Vatandaş haklı olarak mültecilere 40 milyar harcanırken, dış ülkelere destekler verilip güçlü devlet görüntüsü verilirken böyle bir durumda vatandaşını borçlandırma desteği verilmesi, destek kampanyası düzenlenmesi de vatandaşların eleştiri odağı oluyor.
Asıl konu bu kampanya sonrası gerçekte yardımlar yerini bulacak mı? Asıl soru burada yatıyor.
Desteklerin borçlandırma ve borç erteleme konusu vatandaşın bu dönemde açığını kapatmaz. Bu durumun yeniden gözden geçirilmesi gerekir. İş yeri kapatarak, çalışamadığı için açık veren vatandaşı ağır bir borç yükü beklerse bunun altından kalkamaz.
İBB’NİN YARDIM PAKETİ
Elbette merkezi hükümetin yanısıra özellikle il ve ilçe belediyeleri de kendi çaplarında bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bu konuda şimdiye kadar en iyi yapan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş oldu. Yaptıkları hem yerinde gemde kimseyi rahatsız etmedi.
Ama son olarak reklamlarla duyurulan ve vatandaşlardan destek istenen İBB yardım paketleri her kesimi rahatsız etti. Pakete baktığımız zaman perakende de bile 80 - 90 lira tutacak yadım paketinin fiyatını 150 lira konulması bir çok haklı eleştiriyi beraberinde getirdi.
Yönetimler bu konularda daha hassas davransa daha iyi olur. Burada insanların yardımı üzerinden kimse ranta yönelmesin halk tabiriyle çarpılırsınız...
Bu hassas dönemde biraz daha dikkat....