Sirakuza Kralı Dionysos kral olmanın çok rahat ve güzel olduğunu savunan Demokles'i ince bir sicimle tavana bağlanmış ağır bir kılıcın altında oturtur.
Romalı Çiçero'nun yazıtlarında yer alan bir hikayedir Demokles'in kılıcı. M.Ö. 4. yüzyılda Akdeniz'de Sicilya adasında Sirakuza Krallığı vardır.
Kral Dionysios'tur. Sarayda hem Dionysios'un yakın dostu hem de danışmanı olan Demokles de vardır.
TAHTTA OTURMA MUTLULUĞU
Demokles sürekli kral Dionysios'un rahat ve huzur içinde gösterişli bir hayat yaşadığını çevresine anlatır.
Dionysios bu sözleri duyar ve birgün Demokles'e tahta oturmanın mutluluğunu onun da tatmasını ister.
DEYİMİN ANLAMI
Krallık tacını tahtını büyük bir tören düzenleyerek Demokles’e verir. Hizmetçilerinden de kendisine yapılan hizmetin aynısının yapılmasını ister.
Demokles büyük bir keyif ve mutluluk içindeyken tahtının üstünde hemen başında yer alan kılıcın at kuyruğuna bağlı bir şekilde sallandığını fark eder ve korkmaya başlar.
DEVLET YÖNETME SORUMLULUĞU
Ve krallık tahtının o kadar da rahat ve mutluluk verici olmadığını her an tehlike altında yaşandığını görür, anlar.
Demokles'in kılıcı sözünün anlamı, dışarıdan göründüğü gibi makam ve mevkiler çok rahat değildir. Büyük görevlerin büyük sorumlulukları vardır ve her zaman ağır bir yükün altındadırlar.
ANLATILMAK İSTENEN ŞUDUR Kİ
İşte günümüz siyasetçilerinin diline pelesenk olan bu deyimin anlamı burada saklı. Unvanlar ve pozisyonlar ile sonuçları arasındaki bir doğru orantıya dikkat çekiyor bu önerme. Yönetici olunabilir, hükümet yönetilebilir, savaşlar ilan edilebilir. Fakat görevini kötüye kullanan, görev süresince yönetileni direkt etkileyen hatalar cezasız kalmamalıdır der Demokles’in kılıcı. Yargı merci, vicdanında saklı olanlara bir göndermedir sözün özü.
BAŞKA BİR DEYİŞLE
Bilinçli ve uygar toplumlarda yöneticilerin başının üstünde sallanan belirsiz ama hep orada olduğu bilinen bir yanlış sonucu düşeceği akıldan çıkmayan kılıç mevcuttur. Bu kılıç aslında yöneticinin kendi vicdanında asılıdır. Hesaplaşma kendi iledir. Sorumluluk büyüktür. Bu mevkilere gelmiş şahsiyetler artık, ün, şöhret, etiket, paye, para, maddi, manevi beklenti gibi yüzeysel, kişisel çıkarların üzerine çıkacaktır. Bu seviyede kalan yığın zaten tarihin tozlu raflarında bile hatırlanmayacaktır. Krallık mutluluktan, şan, şöhretten ibaret değildir. Felsefenin, aydınlanmanın tacını giymemiş başların başa geçmesi her çağda görülmüştür. Bu dönemlerin sona ermesini takiben karanlık bulutlar dağılmış, kadim bilgeliğin ışığı yeryüzünü ve karanlık zihinleri yeniden aydınlatmıştır.
“Sadece felsefe insana iyi doğmayı, iyi yaşamayı ve iyi ölmeyi ve tekrar kusursuzca doğmayı öğretebilir.” Manly P. Hall