Bayrampaşa Belediyesi Önceki Dönem Meclis Başkan Vekili, İTO Meclis Üyesi Rasim Bilgehan, İTO’nun 2021 yılı Ağustos ayı toplantısında konuştu.
Orman yangınlarına da değinen Rasim Bilgehan; “Hem yangın hem de sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Yaralılara da acil şifalar diliyorum. Değerli arkadaşlar, yaşadığımız bu son yangın felaketinde sadece son iki haftada Türkiye'de bir yıl içinde yanan ormanlık alanın dokuz katı alan yandı. Dünyanın farklı bölgelerinde orman yangınlarını görmekteyiz. Yangınlarla ilgili çeşitli söylentiler var. Ülkemizde zaman zaman çevre terörüne şahit olmaktayız. Olası sabotajlara ilgili hususlar bir an önce aydınlatacaktır elbette. Bu işin önünü arkasını öğrenmek için devletin yetkili mercileri gerekli soruşturmaları yapıyor. Bölgedeki insanımız bu felaketten doğrudan etkilendi. Evet, ateş düştüğü yeri yakar derler ama bu ateş hepimizin yüreğine düştü. Hasar büyük ama el ele vererek devletimizin öncülüğünde bu alanları kısa sürede yeşille buluşturacağız inşallah. Çünkü ormanlar bu aziz vatanın parçası, milletin ciğerleridir. Sahip çıkmakta hepimizin vazifesidir” dedi.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ CİDDİ PROBLEMLERDENDİR.
Rasim Bilgehan konuşmasına şöyle devam etti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi çevre ve sağlık komisyonunda üç yıl başkanlık yaptım. Çevre ile ilgili konularda özellikle alışveriş poşetlerin kullanımının azaltılması, bio poşet kullanımına geçilmesi ve geri dönüşüm konularında önemli çalışmalarda bulundum. İklim değişikliği ve çevre kirliliği insanlığın önündeki en ciddi problemlerdendir. Mevsimler değişiyor, sel felaketi ve taşkınlar yaşanıyor. Deniz, su, hava ve toprak kirleniyor, tarım azalıyor. Gıda güvenliği tehlikeye giriyor.
Peki yakın gelecekte dünyayı ve bizleri neler bekliyor?
Dünya temelde beş büyük sorunla karşı karşıya.
Hava kirliliği ormanların tahrip edilmesi, türlerin soylarının tükenmesi, toprağın bilinçsizce kullanılması, sera gazlarının etkisiyle dünyanın her geçen gün biraz daha ısınması. Ayrıca aşırı nüfus artışı ile birlikte çarpık kentleşme sonucunda bitki örtüsünün tahrip edilmesi de en önemli sorunlar arasında yer alıyor. Dünyanın, insanlar ve diğer canlılar için yaşanabilir bir gezegen olmaya devam etmesi için bu sorunların acilen çözülmesi gerekir. Artık hepimiz biliyoruz ki, dünyadaki çevre sorunlarının kaynağı insanoğlu. Küresel ısınma ve çevre kirliliğinin sonuçları hem bizleri hem de gelecek nesillere etkiliyor. Sadece belli bir ülkeyi değil, dünyayı, denizlerimizi, şehirlerimizi ve bütün yaşam alanlarımızı yakından ilgilendiriyor. Üstelik çevre kirliliği sadece doğayla da sınırlı değil. Gıda sağlık, özellikle ekonomi, siyasi ve uluslararası boyutları da olan bir mesele.
Birleşmiş Milletler son raporunda küresel ısınmanın felaket boyutuna gelmesi için 10 yıldan daha az bir süre kaldığını belirtiyor. Yine 3 gün önce Birleşmiş Milletler bünyesinde 66 ülkeden 234 bilim insanının katıldığı iklim değişikliği panelinde altıncı değerlendirme raporuna göre, son aylarda aralarında Türkiye'nin de bulunduğu birçok ülkede yaşanan orman yangınları ve sellerin gelecekte artacağı öngörülüyor. İklim değişikliğinin en önemli faktörü küresel ısınma, küresel ısınmaya etki eden en önemli faktör ise zararlı gazlar ve sera gazlarının atmosfere salınımı işte bu yüzden dünyamız gerekçe nefes alamıyor.
UZUN ZAMANDIR TEHLİKE SİRENLERİ ÇALIYOR
Dünya Çevre gününde bilim insanları, iklim krizi ve çevreye etkileri konusunda güçlü uyarılarda bulunuyor.
Peki neden bu uyarılar?
Çünkü Türkiye'de çevre sorunlarının listesi bir hayli kabarık orman tahribatı, su kaynaklarının yitirilmesi, iklim değişikliğinin insan ve doğa üzerindeki etkisi, denizlerin ve toprağın kirletilmesi, hava kirliliği. Fosil yakıtlar, atık ve çöp sorunları. Son olarak ülkemizin pek çok yerinde çıkan yangınlar, Karadeniz Bölgesi'ndeki sel felaketleri ve Marmara Denizi ile İstanbul Boğazı'nda ortaya çıkan Müsilaj. Bu yüzden dünyada bu etkilerin en yoğun hissedildiği bölgelerden Akdeniz havzasında yer alan Türkiye içinde uzun zamandır tehlike sirenleri çalıyor. Evet, Pandemi sürecinde gördük. Ekonomik faaliyetlerin devamlılığı ve kriz anlarında hazırlık ekonominin en can alıcı noktalarından biri.
Yatırım yapmak elbette zor ama ondan daha zor olan nedir biliyor musunuz?
Onu sürdürmek işte buna sürdürülebilir ekonomi diyoruz. Artık hem teoride hem de pratikte ortada olan denklem şu sağlıklı ekonomik büyüme eşittir çevre politikası.
Bu yıl Marmara'daki müsilaj henüz yayılmamış iken aylar önce kendi gözlerimle görmüştüm. Kıyıya yakın bölgelerde yer yer belirtiler vardı. Fakat o zaman buna bir anlam verememiştim. Malum kısa, bir süre sonra da bu iş epey ilerledi. Hem çevresel hem de ekonomik yönden Marmara'nın genelini tehdit eder hale geldi. Biliyoruz ki her çevre felaketi aynı zamanda ekonomiye vurulan bir darbedir. Yaşadığımız çevre felaketlerinin sürdürülebilir üretime, ticarete ve ekonomiye de zarar veriyor. Nitekim şimdi geldiğimiz aşamada balıkçılık bundan ciddi hasar aldı. İnsanlar balık yerken iki kere düşünür oldu. Sektördeki arkadaşlarımızla konuştuğumda büyük bir tedirginlik içinde olduklarını gördüm. Artık hepimiz çok iyi biliyoruz ki ekonomimizin can damarlarından olan turizmi çok ciddi tehdit ediyor. Konunun uzmanları diyor ki, müsilaj sonrası Marmara Denizi'n de kirlenme devam ederse çok ciddi koku sorunu ortaya çıkacak. Bu noktada Marmara Denizi kıyı alanı yönetimi oluşturulması, tüm tarafların bir araya geldiği, bir üst akıl inşası olumlu sonuçlar sağlayacaktır. Hükümetimizin öncülüğünde oluşturulacak bu ortak akıl platformu merkezi yönetimi, mahalli idareleri iş dünyasını ve STK'ları bir araya getirecektir.
İstanbul
22.11.2024