İBB’ nin köklü kurumu İSKİ; tarihi yarımadada yıllardır yaşanan su baskınlarına son verecek yağmur suyu tünelinin yapımını başlattı
Unkapanı Köprüsü altında başlatılan yağmur suyu tünelini kazacak TBM cihazının çalışmasını, verdiği telsiz komutuyla başlatan İmamoğlu, Türkiye’nin yaşadığı ekonomik krizle ilgili çarpıcı rakamlar paylaştı. “İSKİ, bu anlamda en ciddi mağdur edilen kurumumuzdur” diyen İmamoğlu, “Geçen sene 1 milyar 300 milyon ödediğimiz elektrik faturasının, bu sene 2 milyar 700 milyon olduğu yerde, bırakın zammı, indirim yapıldığı bir ortamda, bu zor günlerde işlerine ve işlemlerine devam ediyor. Çünkü bu hizmetler, geri bırakılamaz hizmetler. Bu konuda ilgili grup başkanvekilleriyle acil bir siyasi görüşme talep ettim. Eğer bu konuya olağanüstü genel kurulda çare bulunmazsa, hukuk önünde hakkımızı arayacağız. Çünkü bunun anlamı; ‘16 milyon İstanbulluya su verme’ demektir. Bunun anlamı; ’16 milyon İstanbullunun atık suyunu arıtma’ demektir. Yani bugünkü bütçe değerlerimiz 14-15 milyara çıktı İSKİ'de. Geçirilen bütçemiz, 7,5-8 milyar lira. Yani bunu nasıl yöneteceksiniz? Bu olmaz” ifadelerini kullandı.
ÇALIŞMALARIN DETAYLARINI ANLATTI
“Çok hızlı gidiyor arkadaşlar.Daha önce Eminönü-Alibeyköy hattında, yaklaşık 60-65 metrelere kadar kazık çakmak zorunda kaldık. 2,5 kilometrelik, sözüm ona rayları takılı olan tramvay hattını tekrar söküp, tekrar yapıp, üstüne tramvayı yapmak zorunda kalmıştık. İşte aynı zemin zorluğunu burada çözerek, Eminönü’ne doğru gidiyoruz. Çok hızlı bir biçimde, inşallah bu baharın sonunda tramvay işlemlerinin de -ki bir yandan daha erken de başlamasını hesap ediyoruz, Eminönü'nden ters yönüyle beraber- başlayarak inşallah tramvayımızı Eminönü'ne kadar taşımış olacağız. O da bu işlerinin bir parçası. Bir başka işlem; buradaki atık suların toplanması. Bir başka işlem; buradaki yağmur sularının da Haliç'e birleşmesiyle ilgili. Hemen az ileriden de çalışmaların sürdüğü biçimiyle, İSKİ, bu bağlantıları yapmıyor. Yer altından tarihi hassasiyetleri koruyarak, buradaki tarihi kalıntıları koruyarak, kurul kararlarını alarak en doğru metotla onu yapıyoruz. Bir başka husus; buradan başlattığımız 3 metre 40 santim çapındaki tünel inşaatımız. Bu tünel neye yarayacak? Aslında yıllardır çözüme kavuşmamış tarihi yarımadanın yağmur sularını, su baskınına sebep olan bir takım noktaların, Aksaray, Yenikapı olsun, birtakım noktaların toparlanmasını ve özellikle Aksaray aksından bu bölüme, yani Likos Deresi diye tariflediğimiz, Vatan Caddesi hattından -her ne kadar görmesek de orada bir dere var diye tarif edelim- o derenin yağmur sularını, temiz suyunu Haliç'e aktaran bir tünel sistemini burada harekete geçirmiş olacağız. Bu işlemimiz, çok değerli bir işlem. Bir başka işlemi de Likos Deresi'nin güneyine doğru, yani Marmara Denizi'ne doğru da ihale süreçlerini arkadaşlarım yürütüyor.”
İSKİ’nin yaşanan ekonomik krizden en çok etkilenen İBB kurumu olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, “1 yılda, yani geçen sene 1 milyar 300 milyon ödediğimiz elektrik faturası, bu sene 2 milyar 700 milyon olduğu yerde, bırakın zammı, indirim yapıldığı bir ortamda, bu zor günlerde işlerine ve işlemlerine devam ediyor. Çünkü bu hizmetler, geri bırakılamaz hizmetler. O bakımdan bulunduğumuz yerde, 4-5 tane, yıllardır ihmal edilmiş bir şantiyenin göbeğindesiniz aslında. Daha dün mazota zam geldiği, elektriğin artık yüzde 100 küsur zamlandığı bir ortamda, biz, ne yazık ki İSKİ'den bırakın zam almayı, indirimle çıkıyoruz genel kuruldan. Tabii ki olağanüstü genel kurula taşıyacağız. Tabii ki bu konudaki kamuoyu bilgilendirmelerini yapacağız ama benim gönlümden ne geçer? Bu tür hususları masada çözelim. Bu tür hususları, bir politik mesele yapmadan, örneğin mazota zam geliyorsa, benzine zam geliyorsa dolmuşa, taksiye nasıl zam vermeyeceksin? Mümkün mü bu yani? Yani işin tabiatına aykırı. Mecbursun. Mecbursun. Çünkü taksi de mazotunu koyacak veya gazını koyacak ve yolcu alacak, yolcu taşıyacak” dedi.
GAZETECİLERİN SORULARINI YANITLADI.
Gazeteciler, değerlendirmelerin ardından İmamoğlu’na gündeme ilişkin sorular yöneltti. Gazetecileri soruları ve İmamoğlu’nun sorulara verdiği yanıtlar şöyle oldu:
- Sizin bu yatırım onayı alamayan Beylikdüzü metrosuyla ilgili yaptığınız açıklamanın ardından, Ulaştırma Bakanlığı'ndan da bir yanıt geldi. Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü, yazılı açıklama yaptı. Söz konusu hattın kesin projesinin kendilerine teslim edilmediğini, mimari projenin, depremle ilgili birçok raporun evraklar arasında olmadığı ve evraklarda asal eksiklikler olduğu söyleniyor. Bu açıklamayı ilişkin değerlendirmeniz olacak mı?
“Bu neye benziyor biliyor musunuz? Yaklaşık 320 gündür, Ankara'da, Ulaştırma Bakanlığı'nda süren müzakerelerin, süren görüşmelerin, süren toplantıların üzerine, biz ne zaman ki bir açıklama yaptık, aynı bir başka bakanın Twitter üzerinden ‘İnceleme başlattık’ demesi gibi, bu arkadaş da Twitter üzerinden, ‘Şu evrakları eksik’ diye açıklama yapma zorunda kaldı. Bu Twitter neymiş ya? Yani ben diyorum ya, devletimizin kurumları, kamu kurumları, trol benzetmesine yakışan yerler değildir. ‘Trol gibi davranmayın’ derken bunu ispat edercesine bu tarzda girişimler ve bu tarzda yazışma modelleri geliştiren insanları, devlet aklına, devlet adabına uygun davranmaya davet ediyorum. Bu birincisi. 311 gün sonra niçin bize böyle bir cevap verdiniz biz bu açıklamayı yapar yapmaz?”
“3,5 MİLYON İNSANIN BİREBİR ETKİLENDİĞİ BİR ULAŞIM HAVZASINDA TEK BİR RAYLI SİSTEM DÖŞENMEMİŞ”
“İkincisi; bu yapılan da doğru değil, bu da yalan. Niye yalan? Ben, ‘Beylikdüzü'nde yaşıyorum’ diyorum. Yani benimle her şeyi konuşmakta dikkat edin ama Beylikdüzü hattını konuşurken daha da dikkatli olun. Benim 33 yıllık yaşamım orada. Yani o metroyu normal bir vatandaş olarak hayal ederek geçirdiğim yıl sayısı 20 yılı aştı gündeme geldiği ilk günden bugüne. Onun için her aşamasını, her metrekaresini şu an çalışan arkadaşlarım kadar biliyorum. Ve göreve gelir gelmez en sıkı takip ettiğim hatlardan birisidir. Çünkü, 3,5 milyon insanın birebir etkilendiği bir ulaşım havzasında, ulaşım aksında ne yazık ki bugüne kadar tek bir raylı sistem döşenmemiştir. O bakımdan hızla yapılması gerekir. Birkaç aşama daha söyleyeyim size. Israrla yazı yazdırttım. Ben, ben talep ettim. Neyi? Sefaköy-Beylikdüzü hattı, İBB'de kalmış; Sefaköy-İncirli hattı, Ulaştırma Bakanlığı'nda kalmış. Arkadaş, bu bir bütün olmalı. Bu bir bütün hat. Bakın normalde Büyükşehir Belediyesi sırtından yük atmak ister. Biz öyle demedik. Bunu bütün değerlendirelim. Kredisini bütün konuşalım. Bunun yazısını yazdık. Bunun yazısına bile cevap verilmedi. Yazdığımız yazı şu: ‘Biz, burayı talep ediyoruz. Siz ne zaman yapacaksınız? Yapmayacaksanız, İncirli-Sefaköy hattını, Sefaköy-Beylikdüzü hattına ekleyelim. Ve bu şekilde vatandaşlarımızın hizmetine sunalım.’ Teklifimize cevap bile verilmedi. Yani cevap ne olabilir? ‘Hayır, biz yapacağız. Size vermiyoruz’ değil mi? Bu cevap bile vermedi. İki; cevap ne olabilir?’ Evet, verelim, siz yapın.’ Bir şey olur yani, 2 tane kamu kurumu.”
“İSTENEN BELGELER ATILAN TWEETTE YAZILANLARDA YOK”
“Gelelim ikinci mevzuya. Yani evrakların eksikleri. Benim arkadaşlarım, defalarca Ankara'ya gidiyor. Ankara'daki o iyi niyetli bürokratlarımızın, o güzel düşünceli bürokratlarımızın zor duruma, sıkıntıya düşmesini istemiyorum. Hani var ya, Devlet Su İşleri'nde Kanal İstanbul'la ilgili bilimi yansıttığı için istifa etmek zorunda kalan… Böyle dürüst bürokratların zor durumda kalmasını istemiyorum. Ama bakın; AYGM yetkilileri ile bizim yetkililerim gayet nizami, ahlaklı bir biçimde teknik olarak masada buluşup, konuşuyorlar zaten. 7 Eylül 2021’de, toplantıda bizden talep edilen ek belgeler var, tasarımlar var, bilgiler var. Bütün revizyonlarıyla bunları, 3 Kasım 2021 tarihli yazımızın ekinde gönderdik. Yapılan toplantıda rapor tutuluyor. Tutanak var. Orada istenilenler de 3 Kasım'da gönderiliyor. Bu istenenlerde, şu atılan tweette yazılanlar yok bu arada.”
“İSTANBUL’UN SORUNLARINI BİLİYORUM”
“Bir başka konu. 3 Kasım'da konuşulan mevzulardan ikisini söyleyeyim size. Bir; ‘Kanal İstanbul'la bu projenin sorunu var mı’ sorusu. Ne kadar mühim? İki; daha hiç başlanmamış, bence başlanamayacak olan üç katlı tünel projesi var biliyorsunuz boğazın altından geçen. Üstünden yol gidiyor, altından yol geliyor, ortasından metro geçiyor diye bir proje. Ben, o projeyi de uzaktan değil, yakından takip ediyorum. Çünkü İstanbul'dayım ben. Sorunlarını biliyorum, TBM'le ilgili imalatın bile iki yıl süreceğini biliyorum. Buna rağmen takip ediyorum. Onun için biz HIZRAY projesini hazırladık, ondan daha rasyonel ve daha gerçekçi proje olduğu için. ‘Bu 3 katlı tünel, bu hatla uyumlu mudur?’ Sorulardan birisi bu. Bir de ‘Kanal İstanbul'la bu proje çakışıyor mu?’ Çünkü giden muhterem Sayın Bakan’ın döneminde yapılan projelerde, orası köprüyle geçilmek istenmiş metroda. Malum oradan bir de D100 karayolunu nasıl alacaksa, 60-70-80 yükseklikten bir de onun köprüsü geçecek.”
KANAL MANAL OLMAYACAK”
“Tabii bunun kamulaştırmaları, teknik zorlukları falan filan… Dedik ki; ‘Ya bu iş hem İstanbul'u yormasın, -ki Allah'ın izniyle orada kanal manal olmayacak- hem de ‘Hadi kanalla da bir sorun olmasın ama aynı zamanda yerin altından devam etsin’ diyerek, biz işi yine yer altından çözdük zaten. Onun da cevabını verdik. Yani dedik ki, ‘Evet, bunun kanalla ilgili bir sorunu yok. Üç katlı sisteminizden de -ister üç katlı yapın ister yapmayın- raylı sistemlerle de çok kolaylıkla entegre olacak bir hat tasarladığımızı onlara verdik ve ispat ettik. Şimdi gelelim bugünkü isteklerine. Bize bu sorulmamasına rağmen, bizim şu anda kesin projelerimiz var. Bunları da hemen teslim edebiliriz; 10-15 gün içinde teslim edebiliriz. Çünkü, zaten hızlı ilerliyoruz orada. Bir an önce ihaleye çıkmak istiyoruz. Bu nasıl bir şey biliyor musunuz? Yani ‘Yanağını öpmek istiyorum’ sözüm ona, soruyor, ‘Yanağın nerede?’ Yani aslında ne öpmeye niyeti var, ne bu işi çözmeye niyeti var. Akıl tutulması. Twitter'la cevap veriyor.”
“BANA DÖNMEK ZORUNDA”
“Ben saatlerce teknik bilgiye sizi boğarım. Yani Beylikdüzü-Sefaköy'ün hattının maliyetinden, nasıl ihaleye çıkacağından, oranın hangi dış finansmanla daha makul bir çözüme ulaştırılacağından, ihale sistemine kadar; o kadar masadayım. Yahu şunu soruyorum: Size dedim ki, ‘2 kez aradım bu hattın önemini anlatmak için.’ Ve bu başlıkla not bıraktım özel kalemine Sayın Bakan’ın. Dönemedi. Ben, o şahsiyeti isminden dolayı değil, bakanlık makamından dolayı arıyorum. O da bana dönmek zorunda. Niye? Cevap vermek zorunda ya da bir ilgiliyi aramak zorunda. Aratmıyorsa, aşağıdaki görüşen insanların yaptığı işe saygı duymak zorunda. Ve bunun çoktan hazine onayı çıkmalıydı. Avan projeyle niye onay verdiniz Konya'daki projeye? Bizim projemizin fersah fersah gerisinde. ‘Niye verdiniz’ derken, helali hoş olsun, verin. Konya'nın da metrosu olsun, Antep'in de metrosu olsun, İstanbul'un da, İzmir'in de Ankara'nın da. Yani bütün halk, bütün millet, bunun partilisi yok, bunun kasten yapıldığını, bunun bir iş engellemesi olduğunu biliyor.”
“ENGELLEYENLERİ AFİŞE EDECEĞİM”
“Bu işi gören, aklı selim bir biçimde analiz eden bir akıl var. Umuyorum o akıl, İstanbul'daki sorunları çözmeye muktedir olur. O aklın İstanbul'da da olduğunu biliyorum, hissediyorum. Siyasi görev yaptıklarını da anlıyorum, ama anlamak istemiyorum. O muktedir akılla, ‘Arkadaş, sen nasıl bu hatayı yaparsın’ deyip, Beylikdüzü hattına Hazine onayını ek listede hızlıca çıkarırlar. Ben, bütün arkadaşlarıma söyleyeceğim, bütün metrobüs duraklarına, bütün üst geçitlere yazsınlar bunu. Neyi yazsınlar? ‘Ey halkımız; sizin metroyla buluşmanızı engelliyorlar. Sizin 300 tane yeni metrobüs otobüsüyle buluşmanızı engelliyorlar. Zaten geciktirdiler. Çoktan olurdu onlar. Engelliyorlar.’ Ben bunu bugüne kadar yapmadım, şimdi afişe edeceğim. Bunları her yere yazacağım. Ve insanlarımızın duymasını sağlayacağım.”
“BENİM DERDİM, MİLLETİMİZ ZARAR GÖRMESİN”
“Ben diyorum ki, inşallah o muktedir akıl, -o da vardır AK Parti'nin içerisinde, ama İstanbul'da ama Ankara'da- bu işe kendi ihtirasını ve şahsi koltuk menfaatlerinin önünde tutarak yapılan hataları inşallah engellerler, mani olurlar. Çünkü bu, siyasi bir kazanım da değil. Ben bunları biliyorum. Ben bu senaryoları yaşadım. Daha yeni Beylikdüzü'nde polis merkezinin açılışında anlattım nasıl engellendiğimizi. Daha önce bir caminin, yine Beylikdüzü’nde son gittiğimizde bir Kur'an kursunun açılışında anlattım. Yani bunları yaptığınız zaman ne Beylikdüzü'nde kazanıyorsunuz ne İstanbul'da kazanıyorsunuz. Ben, Beylikdüzü'nde yüzde 50’yle seçildim. Bu seçimde yüzde altmış üç aldık. İstanbul'u kazandık. Dolayısıyla siyasi bir kazanım yok. Aslında ben onlara iyilik yapıyorum siyaseten şu andaki uyarımla. Ama benim derdim o da değil. Benim derdim, milletimiz zarar görmesin. 16 milyon İstanbulluya birlikte hizmet edelim.”
İstanbul
21.11.2024