Bütün zamanların ve her dönemin tartışmasız krizi ekonomidir.
2000’Lİ YILLAR 2001 KRİZİYLE BAŞLADI
Bülent Ecevit’in başbakan olduğu, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz’ın başbakan yardımcısı olduğu, DSP, ANAP ve MHP üçlüsünün kurduğu 3’lü koalisyon hükümeti 2000’li yılların yeniden yapılanmasının da önünü açtı. 1999 Genel seçimleriyle 1. Parti olan Bülent Ecevit’li DSP ile biraraya gelmesi mümkün değil denilen MHP’nin koalisyon olması o günlerde şaşkınlık meydana getirdi. Gene ilk defa yaşanan Cumhurbaşkanını seçimi de, Ecevit’in teklifiyle 5 partinin ortak kararı ile Ahmet Necdet Sezer seçildi.
2001 Şubat ayında yapılan MGK toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında geçen tartışma, Sezer’in Anayasa kitapçığını fırlatması, çıkışta Başbakan Ecevit’in bu bir devlet krizidir açıklaması çok büyük bir krizi de beraberinde getirdi.
Burada bir pragraf açalım. 28 Şubat olayları sonrası Refahyol hükümetinin iptal edilmesi, yeni kurulan hükümet, Terörist başı Abdullah Öcalan’ın teslim edilmesi ve bir araya gelemez denilen, 12 Eylül ihtilali öncesi iki kavga eden uçlar biraraya gelip hükümet kurması ve bir kitapçık atmakla çıkan kriz. Puzzleleri birleştirdiğiniz zaman ilginç bir süreç görünüyor. Bu durum Türkiye’de ilk defa olan bir şey değil. Her 20 yılda Türkiye yeniden yapılanmış, yapılanma öncesi bu ve benzeri olaylara rastlamak mümkün.
Bu gelişen olaylar ve 2001 krizi, 2000 yılları Türkiye’sinin yeniden yapılaşmasının ön hazırlığı olarak görülüyor.
2001 krizi ülke ekonomisinin adım adım ne hale geldiğinin de bir göstergesi aslında. 1940 yılları içinde başlayan, 1950 Menderes hükümeti, Turgut Özal’ın 24 Ocak kararları ve Turgut Özal hükümetleri zamanında adım adım işlenen yabancı sermaye, dışa bağımlı ekonomi, üretim yerine tüketim toplumu, istihdamı insanların yaşadıkları yerlerde oluşturmak yerine dış ülkeler ve büyükşehirlere göç hikayesinin bir tezahürü olarak görülür.
Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu büyük kriz yeni bir dönemin de kapısını açtı. 2001 Şubat ayında kriz oldu, 2001 Ağustos ayında Fazilet Partisinin Necmettin Erbakan’ın öğrencilerinin asi çocukları, Milli Görüş Gömleğini çıkarıp, partiden ayrılarak, 60 milletvekiliyle Adalet ve Kalkınma Partisi AK Partiyi kurdu. Türkiye Büyük Millet Meclis’inde yerini aldı. Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu.
DEVLET BAHÇELİDEN ERKEN SEÇİM HAMLESİ
Bülent Ecevit’in Başbakan olduğu 3’lü koalisyon 2001 krizini atlatmak için bir takım tedbirler almaya çalıştı. Bunun için dünya bankasında bulunan Kemal Derviş’i krizi yönetmesi, yeniden planlamak için Türkiye’ye getirdi ekonominin başına koydu. Tam kriz atlıyor denildiği dönemde 2002 yılında koalisyon ortaklarından MHP Lideri Devlet Bahçeli erken seçimi gündeme getirdi. Hükümetin aldığı bir kararla 3 Kasım 2002 yılında ülke seçime gitti. Seçimlerde iki parti meclise girdi. Koalisyon hükümeti partileri DSP, ANAP, MHP ve Meclis’te olan Fazilet, DYP meclis dışında kaldı. %34.5 oy oranıyla 363 Milletvekiliyle AK Parti, 19.5 oy oranıyla 178 Milletvekiliyle CHP ve 9 bağımsız vekille oluştu yeni dönemin meclisi.
AK PARTİ UMUT OLDU
AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan yasaklı olduğu için Meclis’te yerini alamadı. Hükümeti kurma görevi Abdullah Gül’e verildi ve hükümeti kurdu. Meclisin ilk icraatı CHP’nin desteğiyle yapılan anayasa değişikliği ile Recep Tayyip Erdoğan’ın yasağının kaldırılması oldu. Anayasa değişikliği ile Erdoğan’ın yasağı kaktı, bir oyunla iptal edilen Siirt seçimleri sonrası meclise giren Erdoğan Başbakan oldu.
28 Şubat, 2001 krizi ve 2002 seçimleri Türkiye açısından yeni bir dönemin başlamasıydı. Türk siyaseti de Türk ekonomisi de 4. Kez yapılanıyor yeniden bir evreye giriyordu.
AK Parti iktidarı milletin umudu oldu, yeni ekonomik krizden çıkmış olan Türkiye yeni planları uygulamaya koydu. Kemal Derviş planlarının yanında yapılan plan ve hedeflerle Türk ekonomisi yeni bir yola girdi.
AB NORMLARINA UYGUNLUK ÇABALARI
AK Parti iktidarı ekonominin yanında siyaseten de adımlar atmalıydı. Geçmiş yıllarda bulundukları siyasi partilerinde şiddetle Avrupa Birliği AB’ye karşı çıkan ekip hızlı bir giriş yaparak AB norumlarına uygunluk yasaları çıkardı. Bir taraftan Başbakan olarak Recep Tayyip Erdoğan diğer taraftan Dışişleri Bakanı olarak Abdullah Gül AB ülkelerinin kapılarını çalmaya başladılar.
Meclis’te iki parti egemenliğiyle iktidar partisinin sayısal gücüyle Türk toplum aile yapısına uymayan kanunlar da dahil AB’ye yaranmak için çokça kanun çıkardılar. Dört koldan AB için saldırı başladı ama bir sonuç alınamadı.
FİNANS SEKTÖRÜ HAREKETLENDİ
Güçlü hükümet verdiği güvenle Türkiye’de finans sektörü hareketlendi. Para üzerinden para kazanan kesimler Türk finans sektörünü ablukaya aldı. Finans sektörüne gelen paraların geri dönüşümü ağır olacaktı ama o dönemde buna bakılmadı. Ülke ekonomisinin %80’ni finans sektöründe dönmeye başladı. Finans sektöründe dönen sıcak para krizden çıkmış Türk ekonomisi için iyi ve olumlu bir kan oldu.
Türkiye ekonomisinde önemli pozitif gelişmeler gerçekleşti. ABD Merkez Bankası büyümeyi teşvik ve dış ticaret açığını sınırlandırmak adına faiz oranını düşürmüş ve bu durumun sonucu olarak da Dolar karşısında Euro ve TL değer kazanmıştı. İlk defa 2003 yılı Mayıs ayında enflasyon oranı negatif olduğu göründü. Enflasyonun düştüğünü gören tasarrufçuların Dolardan TL’ye geçişleri hız kazandı. Bunun sonucunda da Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın rezervleri yükselmeye başladı.
Not; Bu konuda bizimle bilgi belge paylaşmak isteyen dostların vereceği destek için şimdiden teşekkür ederim....
İstanbul
21.11.2024