Tarih: 25.12.2020 21:09

1 - HER DÖNEMİN TARTIŞMASIZ KRİZİ EKONOMİ

Facebook Twitter Linked-in

Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında ekonomik kriz normaldir. Hatta o yollarda yapılan ekonomik atılımlarla ülke ciddi bir üretim ekonomisi yaşamış, geleceğe dönük umut vermişti. Savaştan çıkmış, yeni yapılanan bir ülke 1929 krizini bile daha rahat atlattı.

İzmir İktisat Kongresinde Mustafa Kemal Atatürk; “Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsun ekonomik zaferle taçlandırılmamış zaferler devamlı olamaz” demiş ve yabancı şirketlerin millileştirilmesini istemişti. Mustafa Kemal Atatürk’ün bu konuşması gösteriyor ki, ekonomik zaferlere ihtiyaç olduğu gibi Yabancı yabancı sermayenin de zararlı olduğunun altını çizmişti.

1923-1938 yılları arasında bir çok sektörde yapılan fabrikalar sayesinde genç cumhuriyette ağır sanayi üretimi % 152, toplam sanayi üretimi ise %80 artmıştı. 

Bu sanayi kuruluşları ve fabrikalar ülke geneline yaygınlaştırılırken, tamamen milli sermayeyle yapılmış, yabancı sermayenin esiri olmamıştır.

Cumhuriyetin kuruluşunun ilk dönemlerinden sonra gelen tek parti İsmet İnönü iktidarı dahil tüm iktidarların zamanında iyi gibi görünen ama aslında kötü gidişatı durdurulamayan bir ekonomi politikası yürütülmüştür. 

Tüm zamanlarda iktidarların uyguladığı ekonomi politikası dışa bağımlı, yabancı sermayeye teslim, ithalata dayalı iç üretimi bitiren, dış üretimlerle rekabet ortamları oluşan yanlış ekonomi politikaları milli ekonominin temeline dinamit koymuştur. 

Dünya ile entegre olacağız, küresel ekonomiye ayak uyduracağız diye kendi iç dinamiklerimizin körelmesinin yolu açılmış, hayranlık ve bağımlılık toplum değerlerimize sirayet ettiği gibi ekonomimize de sirayet etmiştir.

Özellikle güçlü gelen iktidarlar bol kepçeden dağıtım yaparak toplumu kendilerine bağlamış akabinde krizlerin de arkası kesilmemiştir. 

Kısa vadeli yapılan ekonomi planları toplumu rahatlatmış gibi görünmesine rağmen sonrası vahim olmuştur. 

İktidarlar üretim yerine tüketim toplumu olunmasına öncülük yapmışlardır.

Ucuz hammadde desteği ile üretimden kazandırma yerine, karşılıksız verilen yardımlar veya yüksek faizli kredi destekleriyle rahatlatma politikası izlenmiş, destekler sonrası üretici borç batağına itilmiş yada üretimden soğutulmuştur. 

Küçük sanayi üreticisi, tarım üreticisi pahalı hammaddenin esareti altında kalmış, yabancı ithal mallarla rekabet yarışında ezilmiştir. 

Çalışan maaşlı kesim ve küçük esnaf açlık ve fakirlik sınırları altında yaşamaya mecbur bırakılmış, faiz ve enflasyonun altında erdirilmiş, fakat her gelen iktidar bir avuç yandaşını destekleyerek kendi zenginlerini oluşturmuştur. 

Adaletsiz gelir dağılımı vatandaş arasında büyük uçurum meydana getirmiş zengin fakir, işçi patron gibi sınıflar oluşmuştur. 

Ülkenin kahir ekseriyeti ile himmet gören bir avuç yandaş arasında ki, bu sınıf farkı makasın çok geniş açılmasına sebebiyet verdiği için, toplum; kanaatsiz bir hale gelmiş, kolay yoldan nasıl para kazanılır arayışları başlamış, ahlak dışı yolları kendilerine meşru zemin olarak görmeye başlamıştır. 

Toplumdaki bu gayri meşru zemin her dönem artmış tehlikeli boyutlara ulaşmıştır.

“Her dönemin tartışmasız krizi ekonomi” yazı dizimiz devam edecek, her dönemi doğru ve yanlışlarıyla irdeleyerek, ekonominin oturduğu yanlış zemin de safhalarıyla nasıl kriz oluştuğunu saptamaya çalışıp sunacağım.

İsmet İnönü’lü tek parti iktidarının; daha devletçi tutumu ve sırf rakibi oldu diye kapatılan uçak fabrikası,

Adnan Menderes’li Demokrat Parti iktidarının; Marshall yardımlarıyla borçlanma, ithalat ve yabancı sermayeye kapıların açılması,

Turgut Özal’lı Anavatan Partisi iktidarının; Çağ atlatıyoruz dünyaya açılıyoruz diyerek ithalatın önünü açıp, yerli üretici ile yabancıyı rekabete sokarak, yerli üretimi durdurması,

Recep Tayyip Erdoğan’lı AK Parti iktidarının; Şaha kalkıyoruz diyerek sanal rakamlarla toplumun alım gücünü düşürmesi, özelleştirme adıyla yabancı yatırımcı ve yakın yandaşlarına milli  kurumları peşkeş çekmesi,

Toplumu kapsamayan ekonomi politikaları,

Üretimden uzaklaştırıp tembelleştirme projeleri,

Doğduğu bölgede istihdam sağlanmadığı için özel göç projeleri,

Yanlış eğitim sistemiyle kalifiye (usta) yetiştirilmeme projeleri,

İsraf üzerine kurulu tüketim toplumu projeleri,

İthal kapılarının sununa kadar açılıp yerli üretimin ezdirilmesi,

Yabancı sermayenin zararları,

Montaj sanayiinin milli sanayi diye toplumun kandırılması,

Ağır yük altında ezilen müteşebbisin kaçak veya merdiven altına teşvik edilmesi,

Ve Çözüm yolları,

Bu v.b başlıklar altında yazı dizimizi sürdüreceğiz. Sonunda da kitap halinde okuyucuyla buluşturacağız.

Not; Bu konuda bizimle bilgi belge paylaşmak isteyen dostların vereceği destek için şimdiden teşekkür ederim....

mceylan4262@gmail.com




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —