Bütün zamanların ve her dönemin tartışmasız krizi ekonomidir.
GÜÇLE GELEN REHAVET VE AÇILAN PERDE
Geçmiş dönemlerde de tek parti ve uzun soluklu iktidarlarda olduğu gibi AK Parti iktidarı döneminde de yapılan şeylerden bir tanesi yeni iş grupları çıkarmak, kendi yanında olabilecek iş insanlarını güçlendirerek ekonomik gücü devlet yapısı içinde değil de dışarda güç elde etmeye çalıştı ve bunu da başardı.
Yanlış yapılan özelleştirmelerle ve yönlendirilmiş ihalelerle ekonomik güç odakları oluşturuldu. Bu odaklara her tür destek verildi. Hazinenin ve devlet işleyişindeki mevzuatın verdiği imtiyaz, hatta özel oluşturulan imtiyaz kapılarını sonuna kadar açtı. Kredi kullandırılmasından, vergi affına kadar bir çok konuda desteklenen odaklar vasıtasıyla ekonomik gücü eline aldı. Tabi ki, ekonomik gücü eline alması siyaseten de güç odağı haline geldi. İletişim kurumları ve medya sektörünü tamamen elinin altına aldı.
Bu ekonomik gücü eline alırken sadece büyütüp beslediği ekonomik odaklar değil açık kapalı dış kaynaklı sermaye çevrelerine de Türkiye’de büyük imtiyazlar verildi. Daha sonra sık sık karşımıza çıkacak bazı ülkeler neredeyse kesenin ağzını açtı alacaklarını çok kolay ve ucuz fiyattan aldı. Kazan kazan hesabı denildi ama bunu kazanan devletten daha çok hükümetin gücüne güç kattığı sermaye çevreleri ve destek verdiği için hükümet mensupları oldu.
Elbette ticari işbirlikleri, ortak projelere olabilir ama nereden gelirse gelsin sorumsuz ve sınırsız bir şekilde büyük imtiyaz verilen yabancı sermaye zaman içinde ülkeye büyük sıkıntılar verir duruma geldi. Yabancı sermaye önceki dönemlerde olduğu gibi bu dönemde de büyük imtiyazlar aldı ve istedikleri gibi topaç çevirdi.
Zaman içinde görülecek ki, imtiyaz gösterdiği yabancı ve yerli ekonomik güç odakları vasıtasıyla AK Parti hükümetinin eli çok güçlendi. Bu ekonomik güç ise hükümete güç zehirlenmesini de beraberinde getirdi. Güçlü olmayan bir millet olmadan güçlü devlet olmaz yerine sadece güçlü devleti ön plana çıkardı. Devleti güçlendirme görüntüsü verilirken aslında perdenin arkası hiç de öyle olmadı. Güçlenen devlet değil, güçlenen yabancı veya yabancı imtiyazlı yerli güç odakları oldu.
ÖZELLEŞTİRİLMEDİ, YOK EDİLDİ
1950’li yıllarda başlayan adım adım gelen bir çok konuda son noktayı koyan AK Parti hükümeti oldu. Yabancı sermaye zirve yaptı, özelleştirme adı altında tüm kazanımlar elden çıkarıldı. Ekonomi yabancı sermayeye veya yabancı sermayenin Türkiye ayaklarına teslim edildi.
Özelleştirme yanlış işlediği için, aslında özelleştirilmedi yok edildi. Özelleştirilen bir çok fabrika yada kurum şu an ya hiç çalışmıyor, üretim yapmıyor yada göstermelik çok küçük bir parça haline geldi.
Devletin üstünde bir kambur olarak görülen KİT’ler özelleştirme adı altında ileriki dönemlerde hükümete güç kaynağı olarak dönecek odaklara teslim edildi. Topluma hizmet veren, ülke ekonomisine katkı yapan, üretim yapan bir çok kurum özelleştirilmesi sonrası ya hizmeti farklı bir ticari meta haline getirdi yada kapandı gayri menkulleri alanların kasasına katkı yaptı.
RAHATLIK VE REHAVET VE GELEN TEHLİKE ÖZEL BİR PROJE
Gerek dış kaynaklı, gerek özelleştirme satışları ile gelen sıcak para ekonomide büyük bir rahatlama getirdi. Para bollaştı, enflasyon tek haneli rakamlara düştü faizler düştü, toplum fütursuzca borçlandı 2001 ekonomik krizinin verdiği buhran ortadan kalktı, hükümet büyük bir güven sağladı.
Gelen bu rahatlık toplumu da rehavete sürükledi. Bu rehavetle yapılanları görmez oldu.
Zaten okumayan, araştırmayan, sormayan, sorgulamayan, biatçı bir toplum yapısına sahip olduğumuz gerçeğini de bir kez daha göz önüne koydu. Bu sebepten yapılan planlar görülemeyecek rahatça işleyecekti.
Toplumun önüne geçmiş dönemlerde olduğu gibi gene göz kamaştıran bir perde konuldu. 1950’li yıllarda Adnan Menderes’li Demokrat Parti hükümetinde Ezan’ın aslına çevrilmesi, 1980’li yıllarda Turgut Özal’lı ANAP hükümeti zamanında yasakların kaldırılması özgürlükçü ve dünyaya açılması perdesi gibi 2000’li yıllarda da Recep Tayyip Erdoğan’lı AK Parti hükümetinde de IMF borcu ödeniyor, tekrar borç alınmıyor perdesi vatandaşın önüne konuldu.
Elbette Ezan’ın aslına çevrilmesi, yasakların kalkması, özgürlüklerin gelmesi, dünya klasmanında yer alınması, borç ödenmesi kötü bir şey değil çok da doğru işlerdi fakat toplumun önüne konulan bu güzel işlerin yapıldığı perde arkasında neler yapıldığına da bakmak lazımdı.
Özellikle 1950 sonrasına baktığımız zaman tüm güçlü gelen hükümetlerde kaynağı para üstünden para kazanan finans sektörlerinden gelen sıcak para ile toplum ekonomik olarak rahatlatılmış ve toplumun hassas olduğu bir konu, toplumun önüne perde olarak konulmuş sonra ülkeyi gelecekte ciddi sıkıntılara sokacak projeler ortaya konulmuştur.
2000’li yıllarda Recep Tayyip Erdoğan’lı AK Parti iktidarının perdesi de ekonomik rahatlıkla birlikte IMF borcunun ödenmesi oldu. Toplumu öyle bir algının, öyle bir rehavetin içine soktu ki, önceki dönemlerde sürekli bir baskı unsuru olan, kapısında yattığımız, şeflerinin ülkemizden eksik olmadığı IMF’nin borcu ödensin ne yapılırsa yapılsın başka yerden borç olsa da önemli değil moduna girildi. Bu süreçte Recep Tayyip Erdoğan’ı toplum gözünde kahraman yaptı. Akabinde olabilecek ve olanların hiç birini görmedi, göremedi. Hatta görenler, sorup sorgulayanlar, uyaranlar hain bile ilan edileceklerdi.
İstanbul
31.10.2024