Sağlıksız beslenme, hareketsizlik ve yanlış yaşam alışkanlıkları nedeniyle kalp hastalarının sayısı son yıllarda giderek artıyor. Gerek dünyada gerekse ülkemizde ölüme yol açan hastalıklar arasında ilk sırada yer alan kalp ve damar hastalıkları geçmişte ‘ileri yaş’ hastalığı olarak görülürken, günümüzde ise artık 30 yaşın altında da kalp krizlerine sıkça rastlanıyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut “Kalp hastalıkları bütün dünyada pandeminin sürekli hali olarak tanımlanan endemiye dönüşmüştür. Kalp hastalıklarının üçte biri de sinsice seyrettiğinden, doğrudan kalp krizi olarak kendini gösterebilir. Bu nedenle ailesel yatkınlığı olan, sağlıksız yaşam alışkanlıklarına sahip kişilerin ve kronik hastalığı olanların gizli kalp açısından muayene ve tetkiklerinin yapılması hayati önem taşımaktadır” diyor.
SAĞLIKLI YAŞAM TARZI, İLAÇLARDAN DAHA ETKİLİ!
Kalp hastalıklarını önlemede sağlıklı yaşam tarzının ilaçlardan daha etkili olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ahmet Karabulut “Kalp hastalıkları kronik yani uzun süreli hastalıklardır. Bu nedenle ana hedef hastalığın önlenmesi olmalıdır. İlaç tedavisi hastalık tanısı konan kişilere uygulanmaktadır. Hastalığın önlenmesi sağlıklı yaşam tarzı ile mümkündür. Düzenli egzersiz, ideal kilo, Akdeniz tipi beslenme, tütün ve alkolden uzaklaşma, kaliteli uyku ve stres yükünü azaltma ile kalp hastalıkları gelişme riskinde belirgin azalma sağlanabilir” diyor.
BESLENME TARZINIZA DİKKAT!
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut, Akdeniz tipi beslenmenin, dünyada kabul görmüş en sağlıklı beslenme şekli olduğuna dikkat çekerek şu önerilerde bulunuyor: “Kalp sağlığı açısından; sakatat ve işlenmiş et ürünleri, beyaz unlu mamüller, hazır şekerlemeler, şekerli ve gazlı içecekler, nanoteknolojik hazır gıdalar, kızartmalar ve aşırı tuz tüketiminden uzak durulmalıdır. Akdeniz tipi beslenmeye yani bolca sebze, yeterli miktarda meyve, ceviz, zeytin, kararında zeytinyağı, esmer tam tahıllı ekmek ve taze yağlı deniz balıkları tüketmeye özen gösterilmelidir. Günlük yumurta tüketimi bir adet haşlanmış şekilde olmalıdır. Hekimin onayı ile kalp sağlığı için yeterli miktarda güneş vitamini olan D vitamini ve B9 olarak bilinen folik asit alınmalıdır.”
AİLENİZDE 50 YAŞ ALTI KALP HASTASI VARSA!
Kalp hastalıkları ailesel geçiş gösterirken, özellikle birinci derece akrabalarda 50 yaş öncesi gözlenen kalp krizi ailesel yatkınlığa işaret ediyor. Annede 65 yaş, babada ise 55 yaş öncesi ortaya çıkan kalp hastalıkları çocuklar için genetik risk oluşturuyor.
KAN SULANDIRICI İLAÇ KULLANIMINDA BU HATAYA DÜŞMEYİN!
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut, kan sulandırıcı ilaç kullanımına yönelik toplumda yanlış bir düşüncenin olduğunu belirterek şu sözlerle uyarıyor: “Kan sulandırıcı tedavi damar sertliği olan, kalp krizi ya da felç geçiren herkese ömür boyu önerilir. Kan sulandırıcı tedavinin faydaları kalp hastalığı olmayan kişilerin de kan sulandırıcı almasına yol açmıştır. Öyle ki; ‘40 yaşın üzerine gelen aspirin kullansın’ sözü şehir efsanesine dönüşmüştür. Ancak bilimsel verilere göre; kalp hastalığı olmayan kişilerde koruma amaçlı verilen aspirin uzun vadede kanama riskini artırırken, kalp hastalığı için de belirgin ek bir fayda sağlamamaktadır. Bu nedenle kalp ve damar hastalığı olmayan orta yaş ve ileri yaştaki kişilere koruma amaçlı kan sulandırıcı tedavi önermiyoruz. Mutlaka hekime başvurarak, gerekli tetkiklerin yapılmasının ardından, hekimin gerekli görmesi durumunda kan sulandırıcı kullanılmalıdır.”
KRONİK HASTALIĞI OLANLAR DİKKAT!
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut, kronik hastalıkların da kalp ve damar hastalığını daha erken yaşlarda ortaya çıkardığını belirterek “Hipertansiyon, diyabet ve kolesterol üçlüsü kalp hastalıkları ile doğrudan ilişki içindedir. Tansiyonu kontrol altında olan, kan şeker ve kolesterol dengesi iyi sağlanan kişilerde kalp krizi riski azalır” diyor.
COVİD-19 SONRASI KALP HASTALIKLARI ARTTI!
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut, Covid-19 sonrası kalp hastalıklarının daha sık görüldüğünü belirterek şu bilgileri veriyor: “Covid-19 doğrudan damarlara etki ederek pıhtı oluşumunu artırıyor. Yapılan araştırmalara göre; Covid aşıları sonrası da benzer bulgular gözlenmiştir. Covid-19 enfeksiyonu geçiren kişilerde sonraki 1 yıl içerisinde kalp krizi riski daha yüksek olmaktadır. Aşı olan kişilerde özellikle erken dönemde miyokardit (kalp kasının iltihaplanması) gibi kalp ile ilgili yan etkiler daha sık gözlenmiştir. Bu nedenle özellikle Covid-19 enfeksiyonu geçirenlerin ve Covid-19 aşısı olanların ilk bir yıl içerisinde kalp muayenelerini mutlaka olmaları gerekir.” Prof. Dr. Ahmet Karabulut, Covid-19 enfeksiyonunun gizli seyreden kalp hastalıklarını da açığa çıkarabildiğini belirterek “Kalp hastalığı için ailesel riski olanlar, sağlıksız yaşayanlar, kronik hastalıkları olan kişiler Covid-19 enfeksiyonu ya da aşısı sonrası düzenli takip altında olmalıdır.” diyor.